Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '22

 
Kategori
Güncel
 

Sıradan ya da Uzman

Ekonomik olarak düşük gelirli insanların çocukları, ucuz işgücüne layık görülebilirler. Onlar cahilleştirip daha da fazla sömürülebilir ancak uluslararası arenada beyni pürüzsüz çalışan gençlerin beyinlerine bedenlerinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu unutmamalıyız.

Daha önce de anlatıldığı gibi emeğiyle para kazananlar aynı zamanda bu ülkede tarımdan hayvancılığa, sanayiden, hizmet sektörüne, inşaat imalatına kadar hemen her alanda “mavi yakalı” olarak da adlandırılan işgücü ile üretim yapılır. Bu insanların bedenleri doğru beslenirse verimleri artar. Beyinleri temiz olursa zihinleri parlak olur ve daha fazla kendilerinden fikir katarlar. Çoğu zaman veriler toplanırken masa başından toplanan, masa başında alınan fikirlerle işler yapılır. Hâlbuki sahada hatayı ilk fark eden genellikle en önemsiz işlerin layık görüldüğü kişilerdir. Esasında da ürüne değer katanlar tam olarak onlar olmasalar da ürünü rezil edebilme potansiyelleri de yok değildir.

Sahada bizzat gerçek ürünle gerçek üretim yapan kişiden daha fazla verim almak yerine daha ucuz işgücü olarak kullanmaya çalışmak tercih edilmesi kesinlikle yanlış bir tercihtir.

Zaman zaman başka ülkelerin eğitim sistemleri örnek alınmış, örnek alınmaya çalışılmış, alınması fikri oluşmuş ancak asla birebir tutmamış ve verimli olmamıştır. Her ülke gerçekleri, coğrafyası, altyapısı, dini gelenek ve görenekleri farklıdır ve birebir aynı şekilde olamayacağı yap-boz deneylerle fazlasıyla görülmüştür. Gelinen aşamada eğitim sistemimiz hala eleştiri konusudur ve halen istenilen durumda değildir. En azından şimdilik bunun meyvelerini almış olabilirdik.

Seçim yapabilmek için, kişinin geleceği öngörebilmesi gerekir. Bu öngörü çoğu zaman gerçekleşmez. Özellikle kişiler, işinde son derece usta kabul edilen insanlar dahi gelecekte hangi mesleğin daha popüler olacağını öngöremeyebilir. Öyle ki bugün hiç okula gitmemiş bir insan son derece lüks otomobiller ve son derece lüks imkânlara sahip olabilirken, bir meslek üzerine okumayı seçmiş kişiler belki bugün zar zor geçiniyorlar ve de çoğu da yaptığı seçimlerden dolayı pişman.

Ekonomi ile seçimler arasında büyük oranda paralellikler olması doğaldır. İnsan bir su damlası ise neticede çevresi de bir kap vazifesi görür ki insan gördüğü ile düşünür. Bazı çevrelerde memuriyet makbulken, başka çevrelerde ise ticaret daha makbul karşılanabilir. Yine toprağın kısıtlı olduğu bölgelerde ise göçlerin olması bunun da yurt içi, yurt dışı göç hareketlerinin tetiklenmesi normaldir.

Bundan önceki dönem projeksiyonu tersten okunduğunda köylerdeki nüfusun şehirlere göçünün hızlandırılması elzem olmalıydı ki şehirde, özellikle büyük birkaç şehirde ucuz işgücü ihtiyacı giderilebilsin: Bunun için, bu düşüncenin vücut bulması, eyleme geçilmesi Karadeniz bölgesine yansıması “İstanbul’a kavimler göçü” iken İç Anadolu Bölgesindeki yansımaları ise genellikle Ankara’ya göç şeklinde tezahür etmiştir.

Önceki dönemlerde göçlerle karşılanan ucuz işgücü ve ihracata dayalı büyüme ucuz işgücü düşünüldüğünde mantıklı gelebilir ancak zamanla gerçekleşen otomasyon birçok işi çok daha ucuz ve yirmi dört saat yedi gün esaslı makineleri devreye soktuğunda, ucuz işgücü yerine son derece yetişmiş insan gücünü ya da son derece basit işçiliği gerçekleştirebilen bireyleri hele de rakip ülkelerin ivmeleri göz önünde bulundurulduğunda geriye düşen ülkede her iktidarı zorlayacak gelişmelere gelecekte gebedir. Hele de gelirleri dışarıya akan bir ülkede kaliteli beyinlerin de sermayeyi takip edecekleri düşünüldüğünde önümüzde büyük bir açmaz bulunmaktadır. Ne derler; “marifet iltifata tabidir” bu dünyada iltifat bir yere kadar vatan, din, iman sonrasında ise en nihayetinde insanca yaşayacak bir gelire sahip olarak insanca yaşamaktır ki, profesyonel olarak düşünmek zorunda kalan insan en nihayetinde her zaman karar verirken dünyevi ve pozitif değerleri de göz önünde bulunduracaktır ve bulunduruyor da. Bu açıdan bakıldığında ise ülkemiz kaliteli işgücünün sürekli olarak kaçtığı bir ülke konumundadır ki ekonomi büyümüyorsa insanlar kendi çözümlerini kendileri buluyor ya da basın medya eğitim sistemi hep birlikte gelişmiş ülkelerin işçi bulma kurumuna dönüşmüşse hatayı çok da derinlerde görünmeyen, gösterilmek istenmeyenlerde aramak ve bulmak lazımdır. Doktorların dövülmesi, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılar bu tip haberler ve bu saldırıları yapanlar ertesi gün ya da genellikle aynı gün serbest kalıyor ve neredeyse hiçbir ceza almıyorsa bu konuda danışıklı dövüşün olmadığını düşünmek en iyi ihtimalle saflıktır. Zannediliyor ki basın insanların haber ihtiyaçlarını giderir. Basının patronları olmasa bu belki mümkün olabilirdi ancak basının dünyada en önemli görevi kamuoyuna bilgi vermekten öte bir şeydir.

Ne istiyoruz? Önümüzdeki on yıl sonrasının hedefi nedir? Yüksek hedefleri olan bir ulusun nitelikli insanlarının başka ülkelere göçmesi şeklinde bir hedefi olabilir mi? Öncelikle bire bir mi katmak istiyoruz? Yoksa bire bin mi katmak istiyoruz? Bire bir katmak az bilgiyle mümkün olabilir ancak bire bin katmak için çok daha fazlası gerekir ki bu yazıları yazan kişi dahi bunu yapabilecek nitelikte değildir. Bire bin katmak için çok daha fazla bilgi, çok kaliteli bir eğitim, doğru zamanda doğru yerde, iş çevresinde olmakla alakalı birden çok değişkenin birlikte insanda değiştirebileceği niteliklerdir ki bu da sanıldığından çok daha zordur. 

Genellikle değil, özellikle söylüyorum; sandığınız, sandığımız kişiler gerçekte yoktur, varsa da onlar, onlar değildir. Sıradan insanın belki de çok geç öğreneceği, belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceği en hakikat budur.                                       

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..