Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sıraya kaynak yapana aslında neden kızarız?

Sıraya kaynak yapana aslında neden kızarız?
 

Şöyle başlayalım isterseniz: Siz, böyle bir şansınız olduğu durumda, yani o sırayı beklemeden işinizi halledebilecekken mutlaka sıranızı bekliyorsanız, ayırın kendinizi, siz değilsiniz anlatacağım durumlarda sırada bekleyen.

Bankadasınız, kredi kartınız için ödeme yapmak, fatura ödemek, havale ya da başka bir iş için sıradasınız. Acil de bir işiniz var veya hiç başka işiniz yok, bu tarafı pek önemli değil. Ama orada beklemek her durumda eziyet. Çaresiz bekliyorsunuz, seçeneğiniz yok. Bir adam geliyor, gayet rahat bir şekilde yetkili birinin oturduğu masanın karşısındaki misafir koltuğuna oturuyor. Yetkili ile samimi bir konuşmayı çay faslına dönüştürmüşken, onun işlemi sizin de beklediğiniz bankoda el altından hallediliyor.
Öfkeleniyorsunuz.

Hastanedesiniz, ateşiniz var veya siz iyisiniz de çocuğunuz ateşler içinde. Kalabalık arasında sıranızı bekliyorsunuz. Daha güzeli, özel bir hastaneden randevu almışsınız ama randevu saatinin ne işe yaradığını, beyninizin her yerini çalıştırmanıza rağmen çıkaramıyorsunuz. Sabrınızın zorlanmaya başladığı dakikalarda, suratsız bir adam, -kadın da olabilir aslında- yanında hastanenin bir görevlisi ile gayet samimi bir konuşma içerisinde ve etrafa hiç aldırmadan, saatlerdir gözünüzü bile ayırmadığınız kapıdan içeri süzülüyor.
Çıldırmak üzeresiniz.

Pide fırınının önündesiniz, aylardan ramazan, iftara beş kala. Açlık ve susuzluktan gözünüz dönmüş. Önünüzde sıcak pide bekleyenlerin aldığı her fazla pide gözünüzün biraz daha dönmesine neden oluyor. Gidip, ne yapacaksın on tane pideyi diye sormak geliyor içinizden, ya sabır çekiyorsunuz. Şart mı burada bu eziyeti çekmek, bakkaldan somun alsaydım keşke diye düşünmeye başlayacakken fırının kapısı açılıyor ve içeriden gelen koku hemen vazgeçmenizi sağlıyor bu düşünceden. Ama yine de canınız burnunuzda. Tam da bu sırada acele çıkarılan ekmekten daha pişkin bir adam, yaklaşıyor camın önüne, size sıra gelmesi için daha onbeş kişi varken ve siz her biri için ayrı bir ortadan kaldırma planı yaparken, fırının tezgahtarına bir kaş göz işareti yapıp beyaz kağıdın arasına sarılsa da elini yaka yaka birkaç pideyi alıyor. Oruçtan falan vazgeçip adamın peşine düşmek üzeresiniz.
Artık çıldırdınız.

Öfkelendiğinizde, çıldırmak üzere olduğunuzda ve hatta çıldırdığınızda ne yaparsınız, sizin eşiğiniz nerededir, bunu bilemem.

Benim sormak istediğim, sizi asıl kızdıran şey, bankadaki yetkiliyi, hastanedeki görevliyi ya da fırındaki tezgahtarı sizin değil de, başka birinin tanıyor olması mıdır?

 
Toplam blog
: 88
: 912
Kayıt tarihi
: 26.07.06
 
 

1969 yılında Tarsus'ta doğdum. İktisat Fakültesi ve Su Ürünleri Fakültesi mezunuyum. Amatör olara..