Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '13

 
Kategori
Güncel
 

Sırrı, Sarıgül, Topbaş: İstanbul'u kim yönetecek?

Sırrı, Sarıgül, Topbaş: İstanbul'u kim yönetecek?
 

önder'in adaylığı, CHP'den bir miktar oy götürebilir ama asıl darbeyi AKP'ye vurur.


Konu ne zaman yerel seçimlere gelse, aklıma orijinal adı Wag The Dog olan Başkanın Adamları filmi geliyor. Esas olarak toplumun dikkatini başka yönlere çekmeyi anlatan film, Türkiye’deki belediye yönetim modelleriyle uyuşuyor. Seçimlerin yapılacağı tarihten bir yıl öncesinden başlayarak, adları kendi alanında başarılarla anıldığı varsayılan isimler, başkanlığa layık görülüyor. Böylece ortak aklın ürünü olabilecek bir şehir programı yaratılması ve beş yıl boyunca bu şehir programı üzerinden faaliyet yürütülmesi fikri de unutturulmak isteniyor. Oysa 12 Eylül sonrası yapılan bütün seçimler göz önüne getirildiğinde, “ün”ün değil, programların kazandığını göreceksiniz.

12 Eylül sonrası ilk yerel seçimlerini, belediyecilik geleneği tescillenmiş bugünkü CHP kadrolarının içinde yer aldığı SODEP adaylarının kazanması beklenirken hepsini ANAP adayları kazanmıştı. Bir yıl önce genel iktidarda ANAP’ı tercih eden halkın bu tercihi anlaşılabilirdi ama 1989 seçimlerinde, Diyarbakır ve Kayseri gibi simge şehirler dahil olmak üzere SHP’nin ANAP’ı silip süpürmesine; adı sanı bilinmeyen Nurettin Sözen’in, Özal’a bile kafa tutan Dalan’ı yerle bir etmesine ne demeli?

TARİH YOL GÖSTERİCİDİR!

Sözen’in, “Başkanın adamları”nın kurgusuna itibar etmediğini; bu nedenle 1994 seçimlerde aday gösterilmediğini biliyoruz. Yerine “ünlü” türkücü Livaneli gösterilmişti. 1989 seçimlerinde Beyoğlu Belediye Başkanlığını Hüseyin Aslan gibi adı sanı bilinmeyen birine karşı kaybeden Tayyip Erdoğan ise 1994’de Livaneli’yi de, Demirellerin damadı İlhan Kesici’yi de sandığa gömmüştü. Aynı şey, Ankara’da da olmuştu; Keçiören Belediye Başkanlığını FKF Erzurum Şubesi kurucularından Hamza Kırmızı’ya kaybeden Melih Gökçek, Karayalçın’ın programdan çok “üne” meyletmesi nedeniyle hem Göymen’i hem de ANAP’ın adayı Rüştü Hoca’yı amiyane tabirle yerle bir etmişti.

O gün bugündür; programlarla seçimleri kazanan bütün partiler, hızla “ünlü” isimlere meyletmeye başladı. 1994’de, “babalar işsiz, çocuklar aç” sloganıyla halkın karşısına çıkarak, Ankara ve İstanbul’u kazanan AKP’nin şimdi İzmir ve Çankaya gibi görece modernist seçmenin oturduğu bölgelere yahut Diyarbakır gibi “kimlik”li seçmene yönelik “içerden” aday aramaları da “ünlü” isim arayışının hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor.

Aynı arayışın CHP’de de olduğu kuşku götürmez. 2009 seçimlerinde CHP’nin İstanbul’daki oy oranını yüzde 28’den yüzde 38’e çıkartan Kılıçdaroğlu’nun 2014 seçimlerinde “ünlü” isimlere meyledip meyletmeyeceğini bilmiyoruz ama özellikle Ankara ve İstanbul için hergün yeni bir ismin CHP adayı olarak öne sürülmesi, yeni bir söylemde ısrarcı olmak isteyen Kılıçdaroğlu’nu ablukaya almayı amaçlıyor.

Bu abluka başarılı olur mu; Kılıçdaroğlu bu ablukayı kırar mı bilinmez ama şehir programı olmayan hiçbir partinin, bundan böyle var olanı değiştirmesi mümkün görünmüyor. Mesele, “ünlü” isimleri beğenip beğenmemenin ötesinde bir anlam taşıyor. Yanlış anlamaları da göze alarak, çubuğu biraz fazla büküp örneğimizi Gökçek’ten verelim. Beğenelim ya da beğenmeyelim AKP bile Ankara’da Gökçek dışında bir aday ile sonuca ulaşamayacağını düşünüyorsa bunda Gökçek’in uyguladığı ve esas olarak “iane”yi andıran sosyal programların bile halkın üzerindeki etkisini kim inkar edebilir? Siz, sosyal programları iane olmaktan çıkartacak, ulaşımda insan öncelikli, hızlı, güvenilir ve ucuz bir politikayı benimseyecek, istihdam sorununa alternatif çözümler üretecek; konut sorununda rantı değil, halkı esas alacak bir program haline getirirseniz, “ün”ün esamesi bile okunmaz.

SIRRI ADAY OLURSA AKP KORKMALI!

Ne zaman tekil şahsiyetlerden bahsedilse aklıma Brecht’in şiirleştirdiği, “Genç İskender tek başına mı fethetti Hindistan’ı” dizesi geliyor. Biliyorum tarih “kahramanlar”dan bahsediyor ama unutmamak gerekir ki “şeyh uçmaz, mürit uçurur”! Müritlik görevini programın üstlendiği bir belediyecilik, bugün hiç tanımadığımız nice şahsiyetlere “ün”ün kapısını açabilir. Bu nedenle “parlak” isim aramaktansa program üzerine kafa yormak, daha sonuç alıcı olur.

Şehir sakinlerinin ünlüleri merak ettiği doğrudur ama iş gündelik hayata gelince halkın belediyesinden öncelikle ucuz, zahmetsiz, rahat bir gündelik yaşam sunmasını ve bu hizmetleri üretmeden önce kendi görüşlerine önem vermesini beklediğini unutmamak lazımdır. Esas olan, belediyenin ürettiği hizmetleri, hizmetten yararlanacak olanların onayını alarak, kısa sürede; olabildiğince nitelikli, kaliteli ve elbette kamunun kaynaklarını ısraf etmeden üretmektir.

Belediyecilik ünle değil programla yapılır. Anlaşılsın diye söylemek gerekir ki bir partinin veya adayın şehir(ler)e ilişkin dört başı mamur bir senaryosu yoksa dünyanın en ünlü ismini bile aday yapsa seçim kazanması; tesadüfen kazansa bile başarı şansı yoktur. Böyle bir modelin başarılı olması tesadüflere bağlıdır; oysa belediyecilik ve elbette şehirlerimiz, tesadüflere bırakılamayacak kadar önemlidir. Gezi örneğinde olduğu gibi attığı her adımla, aldığı her kararla hepimizin gündelik hayatını doğrudan etkileme gücüne sahip belediyeleri “ün”ün köreltici etkisine terk etmek cinayettir.

Bu çerçeveden bakılırsa “bizim” Sırrı’nın adaylığı, İstanbul’da oluk oluk AKP’ye akan Kürt oylarını asıl mecrasına döndüreceğine göre CHP’yi değil, AKP’yi rahatsız etmelidir. CHP ise Önder’in adaylığına ilişkin korkusunu ve “dış yardım” sadakacılığını bir yana bırakıp, belediyeciliğe kafa yormalıdır. Belediyecilik, yetkisini çalışanlarıyla ve hizmet verdiği şehirle paylaşan; çalışanlarının bilgisini ve görgüsünü yönetme süreçlerine katan; onların inisiyatif kullanmasına zemin hazırlayan; küçücük işler için bile “ortak aklı” önemseyen modern bir yönetim biçimidir. Ankara’yı ve İstanbul’u istiyorsanız, belediyeciliğin “aşil topuğu”nun nerede olduğunu bilmelisiniz. 

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..