Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Sırrı Süreyya'ya itirazım var: Beni devrimci hekimlere emanet edin

YÜKSEL IŞIK

Her hikâye kahramanını över! Hele hele söz konusu mapusluk anısıysa bu kesinlikle böyledir! Sırrı Süreyya’nın Mamak bahsi benim anılarımın da kapısını açtı. Malum, Mamak’ta nöbet sistemi vardı, tıpkı askerlikteki gibi.

Erken uyanıp volta attığım bir gün, tuttukları nöbet süresini tutukluları dövmekle geçiren asker, koğuşumuzun o anki nöbetçisini yanına çağırıp tekmil istedi. “Gözünün üstünde kaşın var” gerekçesiyle mazgal deliğinden uzattırdığı ellerini copladığı kişi MHP davasından tutuklu biriydi.

Özgür yaşamak için

Bu ülkenin bağımsız, insanlarının özgür ve refah içinde yaşaması için hapse düşen biri olarak hiç tereddütsüz müdahale etmiş ve elbette koğuş kapılarının açılmasıyla birlikte bu davranışımın karşılığını almıştım. Benim üzerimde coplarının yeteneğini deneyen bir manga askerin başındaki yüzbaşı, bu kadarının yeterli olacağını düşünmüş olmalı ki, “Bu koğuşun delikanlısı sen misin ulan” diye çıkışmıştı; cevabım, “Ben delikanlı değil devrimciyim” biçiminde olmuştu.

Çubuğu fazla bükmek

Sırrı Süreyya’nın da bir başka biçimde ifade ettiği gibi, bu ülkenin vicdanı solculardır. Herhangi birinin başına bela gelme ihtimali bile solcuları rahatsız eder; hemen hepsinde diğerkâmlık ayrılmaz bir özelliktir. Nâzım’ın şiirlerine baktığınızda da görürsünüz bu durumu; hani diyor ya, “Sen ürpermelisin içeride/Dışarıda kırk günlük yolda yaprak kımıldasa!”

Sırrı Süreyya da “Beni başörtülü bir hekime emanet ediniz” başlıklı yazısının girişine, geçmişiyle barışık olduğunu özetleyecek bu minvalde bir cümle koymuş. Sonra da “Eğer iyi bir insan değilseniz, hiçbir meslek erbabının iyisi olamazsınız” demiş; haklı olarak! Ama devamında gelen karşılaştırmalarda çubuğu fazla bükmüş; zaten benim itirazım da bu noktada başlıyor.

“Her karşılaştırmada bir eksiklik vardır” derler! Bir hekime gitmek söz konusuysa Gencay Gürsoy ekolünü tercih etmek, elbette sağlığımızı güvence altına almak anlamına gelir. Tabii biz Ankaralılar için Gürsoy’un yerini, pekâlâ, Eriş Bilaloğlu alabilir; almalıdır! Ancak Sırrı Süreyya’nın diğer karşılaştırmalarını, cevabı belli şike sorulara benzetirsem, umarım kabalık yapmış olmam. Fatma K. Barbarosoğlu’nu Canan Arıtman ile İhsan Eliaçık’ı Nur Serter ile karşılaştırırsanız çıkacak sonuç bellidir.

Bildik bir tekrardır: Armutlar ve elmalar asla toplanamaz! Kategorize etmek, meseleyi sığlaştırır ama madem karşılaştırma ihtiyacı duyulmuştur o halde kategorize ederek sonuca varılabilir. Dolayısıyla olsa olsa Canan Arıtman’ı Tansu Çiller ile Nur Serter’i Meral Akşener ile karşılaştırabiliriz. Yani “elmanın tadı yenmesindedir!”

Diğerkâm olabilmek

Sırrı Süreyya’nın atıfta bulunduğu diğerlerine gelince.. İyi insanlar, hoş insanlar ama neredeyse dinle bütünleşik bir kavram olan diğerkâmlıktan nasiplendiklerini hissedemedim. Başörtüsü sorunsalını inanç özgürlüğünün önemli bir parçası olarak gündemde tuttukları için haklarını teslim etmek konusunda Sırrı Süreyya ile mutabıkım ama o kadar!

Mesele inanç özgürlüğü olunca bu ülkenin ebed müddet sorunu olmayı sürdüren Alevilik meselesi var ve diyelim ki Alevi çocuklarına Sünni İslam eksenli din dersi okutulması konusunda bahse konu isimlerin kılını kıpırdattığını gören var mı?

Cumhuriyetle yaşıt sorun

Bu ülkenin yakın tarihi tanıktır; sosyalistler, kendileri kadınların örtünmelerine taraf olmadıkları halde, üniversiteli kadınların başörtülerinin zorla çıkartılmasını protesto etmek için üniversite kapılarının önünde nöbet tutmuştu. Peki ya Barbarosoğlu ve Eliaçık, Alevi çocuklarına istemedikleri bir din kültürü dersinin zorla okutulmasına yönelik protestoyu bırakalım; köşelerini kıpırdatmışlar mı?
Geçelim. Bu ülkenin neredeyse ‘cumhuriyet’le yaşıt bir Kürt sorunu mevcuttur. Sorunu yaşayanlar kadar sorunu sahiplenenler kimlerdir? Bildiniz sosyalistler! O halde Barbarosoğlu biriyle karşılaştırılacaksa o kişi diyelim ki Erdoğan Aydın olabilmelidir. Yahut Eliaçık biriyle karşılaştırılmalıysa her andıçta her operasyonda adı bir biçimiyle ‘itibarsızlaştırılmak’ istenenlerin yanına ekleniveren Mahir Sayın olabilmelidir!

Sırrı Süreyya’ya itirazım bundandır ve dolayısıyla ben olsam o yazının başlığını, ‘Beni devrimci hekimlere emanet ediniz’ derdim.

(*) Bu yazı, 23 Ekim 2010 tarihli Radikal'in yorum sayfasında da yayınlanmıştır.

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..