Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sırtımdaki kamburum ve ağaç

Sırtımdaki kamburum ve ağaç
 

İki yılı aşkındır bir hastalıkla sınanıyorum sade ben değil sevdiğim kişiler de benimle birlikte sınanıyor. Bazen çocukça kaprislerime katlanarak, bazen çektiğim acıları onlarda yaşayarak. En zor sınav anneciğimin ki. Henüz bir evlat sahibi değilim ama annem  O iyi olsun ben çekerim dediğine göre evlat güzel bir şey olmalı. Her dert bir lütuf aslında. Benim çok mükemmel bir ailem var. Bu da benim mutlaka en büyük şansım olmalı.

Önceki gün  bir rüya gördüm. Pırıl pırıl bir güne uyandım rüyamda . Güneş yeni doğmuş ilk ışıkları çiğ tanelerinin üzerinde hava ılık ve uzak diyarlardan harika kokular getiren bir meltem esintisi. Çimenler rüzgarın etkisiyle dalga dalga oynaşıyor adeta. Bırakmışlar kendilerini salıveriyorlar tüm güzelliği ile incecik bedenlerini rüzgarın o karşı konulmaz esintisine öylece. Tohumlarını alıp götürmesi için. Yeniden doğmak yenilenmek için usulca teslim oluyorlar.

Bir ağaç duruyor karşımda tüm haşmetiyle yemyeşil yaprakları neredeyse yerlere kadar uzanmış. Meyveleri bulunduğum mesafeden görülebiliyor sulu taze alabildiğine renkli ve olgun bir meyve. Yürüyorum ama sanki ben yaklaştıkça ağaç uzaklaşmak istiyor gibi. Çimenlerin üzerinden adeta kuş gibi uçarak ilerliyorum ağacın yanına yaklaştıkça kokusunu tümüyle ciğerlerime çekiyorum. Hoşgeldin dercesine salınıyor rüzgarla yaprakları ve ağaç heybetli boylu boyunca.

Ağacın gövdesinin altındaki sevgi ve hissettiğim güven duygusu huzurla birlikte mutlu ediyor beni. Uzanıyorum meyvelerine bir tane almak  tadına bakmak için sabırsızlanıyorum adeta. Fakat elimle bir türlü uzanamıyorum meyveye oysa ki bir o kadar yakın. Ben çabaladıkça yoruluyorum sırtımdaki ağrıyı hatta yükü hissediyorum. Elimle sırtımı kontrol ediyorum bir ağırlık var bir yük sanki bu. Bakıyorum epey ağırlaştırmış beni hatta canım bile acıyor.

Meyveye uzanmak istedikçe sırtımdaki yükün ağırlığı engel oluyor dikleşmeme. Sonradan farkediyorum ağacın altında oturan rahmetli dedeciğimi..

Yüklerini bırak diyor bana. Yüklerin çok o yüzden canın acıyor değil mi?

Dedeciğim ne yükü diyorum. Ben yük getirmedim ki yüklemedim hiç birşey diyorum sanki yanlış bir şey yapmışım gibi.

Senin olan fakat sana ait olmayan kamburundan kurtul diyor yine.

Nasıl? Diyorum. Söküp atmak istiyorum kamburumu oysa ki benim tek dileğim meyveye uzanmak ve onlardan tatmak.

Çabalıyorum canım yanıyor yapışmış benim olmuş benimle olmuş adeta kamburum.

Zamanla diyor dedem. Ama artık zamanı.

Ruhumda yankılanan sesten başka hiçbir şey kalmadı uyanırken. Sırtımda kamburum yoktu uyandığımda ama omuzumda yüküm çoktu…

Hastane odasındaydım ve yüreğimde olanlar yanımda yoktu…  

 
Toplam blog
: 146
: 762
Kayıt tarihi
: 02.05.14
 
 

İnsanları ve yaratılmış tüm canlıları severim. Yazmak amatörce de olsa hayatımda bir süredir var...