Umut Hayal mi?

Ünlü bir masal vardır. Hansel ve Gratel adlı iki kardeşin hikâyesi anlatılır. Bu masala göre izleri kaybeden iki kardeş kötü kalpli bir büyücünün eline düşer. Sonrasını birçokları zaten bilir.

Kapitalizm sistem olarak bir balon ve umuttan ibaret. Bu balon şiştikçe şişiyor. Sonra da bir ara kontrollü bir şekilde patlatılıyor. Bu patlamadan haberdar olanlar sistemin içinde yaşantısını sürdürebilme imkânı elde edebilirken diğerleri dökülüyor. Bir nevi danışıklı dövüşlerle bu günlere gelmiş bulunuyoruz. Basitçe takipçilerin kendisini yakalamasını istemeyen biri yürüdüğü izleri kaybettirmek zorundadır. Karda yürüyen bir insan bunu yapamaz. Ancak binlerce çalışan tarafından perdelenen sistemler bunu kolaylıkla yapabilir. Dünyada uzun süre batının sürdürdüğü ekonomik ve kültürel liderlik, üstünlüğünü S.S.C.B’nin yıkılmasıyla kesin olarak ilan eden ekonomik hayatın kralı olan batı emperyalizmi ve onun kurduğu düzen birçok alanda insanları sürüler haline dönüştürmeyi başardı. Sahipsiz sürülerin kesimhaneye gönderildiği, sahiplerinin ise sürülerini koruduğu kolladığı bir düzeni andıran söz konusu sistemin de uzun süreli bir ömre sahip olamayacağı anlaşılıyor. Bunu perdelemek için yıllarca süren savaşlar, moda, resmi okul müfredatları, film endüstrisi, internet ve hatta din cansiperane bir şekilde sistemin devamını sağlamak adına savaşırken sıradan insanları önce devlet, sonra bireye kadar bölerek müthiş bir çalışmaya imza attılar ve atmaya devam ediyorlar. Bu balonun sonsuza kadar böyle sürmesi çok saçma olurdu. Nitekim bu balon da bir gün sönecek. Ancak bu balonun sönmesi; Amerika’nın dünya egemenliğini Çin’e devretmesinden sonra mı yoksa daha sonra mı olacağı hakkında kendimce kesin bir şey söylemek mümkün değil. Devletler kuran insanlar bir gün ölümlü olduklarını ve bu kadar biriktirmenin anlamsızlığını anladıktan ve sıradan insanlar arasında herhangi bir fark olmadığını anladıkları zaman mı yoksa daha sonra mı gerçekten aydınlanırlar tahmin etmek mümkün değil ancak günün birinde sıradan insanlar cennete alıp almamanın sadece Yüce Allah’ın yetkisinde olduğunu aracılık hizmetlerinin bu kadar yüksek bedeller gerektirmemesi gerektiğini yeniden anlamak zorunda kalabilirler. Avrupa bunu yaptığında Rönesans’ını gerçekleştirdi ancak onun yerine başka bir şey kapitalizme yelken açarak yeniden başka bir şeyin kölesi olmakla kalmadı, takipçileri sayesinde diğer milletleri de bu yolda arkasına takabilmeyi becerdi. Filler ve karıncaların bulunduğu bir kapalı mekân misali filler çoğalınca karıncalara az yer kaldı ve en nihayetinde görevi filleri beslemek olan karıncalar filler ve fil yavrularından küçücük bedenleriyle ortama sığamaz hale geldiler ve fillerin ayakları altında ezilip yok oldular. Fillerin karıncaları ezdiği önemli vakalardan birkaçı 1., 2. Dünya Savaşı arkasından Afrika’nın nüfusunun seyreltilmesi, öncesinde güney ve Kuzey Amerika’nın seyreltilmesiyle çözmeye çalışıldıysa da daha akıllı taktikler kullanmak suretiyle uzunca süredir devam eden bağımlılığa bağlı kölelik ve inanca bağlı terörizm şu günlerde başka bir seviyeye ulaştı. Özellikle Amerika başkanlık seçimleri sonrasında yaklaşık sekiz yıllık süre boyunca dünyada çok büyük değişimler gözlememiz mümkün olabilecektir.

Yazmak çok zor bir şey. Hele günümüz koşullarında zaman mekân kavramlarına dair birçok şey algı olarak değişecek gibi görünüyor. Çünkü aslında sistem kilitlenmiştir. Avrupa ve Amerika’da hatta Türkiye’de bile yaygınlaşan uyuşturucular bir zaman sonra fayda etmeyecektir. Bu uyuşturuculardan kast sadece narkotik uyuşturucular değildir elbette. İnternetten modaya, eğitimden kitaplara, modadan televizyona, spordan siyasete birçok modern uyuşturucunun bir zaman sora anlamsızlığı algılanabilirse ki, bu er geç olacaktır işte o zaman dünya daha farklı bir seviyeye belki de “ütopya” denilen başka bir seviyeye ulaşacaktır.