Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '18

 
Kategori
Güncel
 

Sit...tin Sene!

Sit...tin Sene!
 

Bir “SİT” var.

Bir “sittin sene” olarak söylediğimiz deyimimiz var.

SİT, Fransızca konum, yer, mevkii demek olan “site” sözcüğünden geliyor.

Bizde doğal güzellikleri bozulmamış yerler, arkeolojik veya tarihi kalıntılar, kendine özgü mimarisi olan yapı-mahalle ve bölgeler için SİT alanı tanımlaması yapılır.

Ama bizdeki SİT uygulamaları bir tuhaftır.

SİT olarak ilan edersiniz bir yeri…

Sevinirsiniz ahali olarak; aman burası korunacak diye…

Sonra bir şeyler olur, birileri gelir, birileri gider, rantsal işler döner, adamcılık oyunları başlar…
O SİT olarak ilan edilen yerin SİT’liğini bozmak için sittin sene uğraşılır.

Haa bu arada “sittin sene”yi atladık. Sittin sene, sonsuza dek veya hadi biraz kısaltalım zamanı, ömür boyu demek…

Herkesin bozulmadan bugüne gelmesine hayret ettiği yerlerdir SİT alanları…

Bakmaya da gezmeye de doyamazsınız.

Hayran kalırsınız…

Türkiye SİT alanında çelişkili davranışlar içinde olup SİT’in anlamına uygun hareket etmeyi bir türlü başaramamaktadır.

Bir yer SİT ilan edildi mi sanırsınız siyasiler sittin sene pişman…

Ama sırf siyasilere de yüklenmeyelim tabii, bürokratlar da, idareciler de SİT’e gıcık kapar bazı bazı… Ama onlar da sonuçta devlet adına hareket ettiklerine göre n’oluyor yani bu durumda?

SİT ilan eden devlete karşı SİT’i bozmak için çabalayan devlet!

Öylesine tuhaf bir durum.

Balıkesir’de bazı mahalleler SİT bölgesidir.

Kafanıza göre dokunamazsınız binaya.

Ama kendi haline terkedip buraları korumazsanız da çürür gider o tarihi nitelikte evler, eski binalar…

Ölür.

SİT ilan edip sahipsiz bırakıyorsanız bu da çelişkidir.

Çünkü korumayacaksanız, sahip çıkmayacaksanız bir anlamı yoktur.

Balıkesir’in Hacıilbey, Dumlupınar, Karaoğlan gibi mahallelerinde tarihi nitelikte ve SİT içinde çok eski ev vardır.

Birkaç STÖ’nün el atması dışında da kendi haline terktir.

Dedik ya; tuhaf bir SİT anlayışımız vardır.

Şimdi birkaç gündür ulusal gazetelerden okuyoruz da Badavut Plajı’nın koruma statüsünün düşürülmesi gündemdeymiş.
Gazeteler “Badavut Plajı imara açılmasın” başlıklarıyla haber yaptıklarına göre anlaşılan o ki Badavut’un Badavutluğu’nu da yok etmeye kararlıyız.

Ne de olsa bu konuda karnemiz iyidir.

Kaz Dağı Milli Parkı’nın dibine maden ruhsatı veririz, nükleer santral için Türkiye’nin cennet noktasını seçeriz, Havran’ın mis gibi ormanının içine siyanürlü altın arama izni getiririz…

Tepkiler gelince bir kısmından vazgeçmiş gibi yapar ama asla vazgeçmeyiz.

Zamanını bekler, başka formüller ararız.

Velhasıl, doğayı her ülke belirli derecelerde tüketmekle meşgul de…

Türkiye, en hızlı tahribat yapan ülkelerin başında geliyor.

Yüzölçüm açısından büyük ülke olduğumuzdan ve cennet noktalarımızın fazla olmasından mı bu rahatlığımız bilmiyoruz ama küçük veya büyük her güzelliğin alacağı darbe, geleceğe olumsuz miras bırakmak demek.

Badavut, Türkiye’de pek çok insanın ismini dahi duymadığı bir yer olabilir.
Ama biz biliyoruz.

Badavut Plajı Kuzey Ege’nin gözbebeklerindendir.

Şöyle veya böyle SİT olmaktan çıkarılırsa, orasından burasından oynanırsa sittin sene geri gelmez.

Böyle bir sonuç istemiyorsak Badavut’u bir başına bırakmamak; sahip çıkmak gerek!

 

 
Toplam blog
: 130
: 93
Kayıt tarihi
: 07.02.18
 
 

1971 Balıkesir doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Balıkesir'de tamamladıktan sonra Ankara Ü..