Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '10

 
Kategori
Mizah
 

Şivemizi seveyim:))

Şivemizi seveyim:))
 

netten alıntı


Kayserili olmanın bizlere verdiği lezzet ile, memleketim hakkında yazmaktan büyük keyif alıyorum. Bloglarımda da, Kayseri ile ilgil olanların okunma oranları en yukarda olunca, zevkle yazmaya devam edeceğim.

Kayserilinin kendine has uslubu, şivesi, duruşu, en zor durumlarda bile mantığının inanılmaz çalışması gerçekten her yörede bulunmayan özelliklerdir. Kültür dejenerasyonunun, pek çok geleneği, örf ve adeti yerle bir ettiği günümüzde; bu anlamda en sağlam kalmayı başarabilmiş nadir illerimizdendir Kayseri.

Yıllar önce, ben Elazığ'da teyzemin kızı Elmas'da Diyarbakır'da çalışıyoruz. Elmas'ın çalıştığı ilçenin Mal müdürü, Kayseri'deki ünlü bir giyim mağazasının sahibini tanıyormuş. Yarı yıl tatiline gelirken Elmas'a o mağazaya giderseniz sahibine selamlarımı götürün demiş. Biz Kayseri'ye geldik, Elmas konuyu anlattı. Ertesi gün giyindik, kuşandık mağazaya gittik ikimiz.

Elmas benden on gömlek fazla gırgır bir insan, sülalemizin neşe kaynağıydık ikimiz. Mağazaya girdik, Ali beyi sorduk, ama biz güyası Kayserili değiliz. Son derece kibar ve düzgün konuşuyoruz. Ali efendi geldi, 30 yaşlarında burma bıyık bir Gayseri Deluğanlısı:)) Bizi görünce, hemen telaşelendi gözelim benim. Elmas, beni bile hayrete düşüren İstanbul hanımefendisi rolünü nasıl güzel oynuyor, kırıta kırıta konuyu anlattı. Ah Alişim beniim, gözleri ışıdı. Şiveyi düzeltmek için nasıl olağanüstü bir gayret ve nasıl bu kadar uğraşıp da başaramayış!! Bizi hemen koltuklara buyur etti, kendisi ayakta, o ayakların duruş şeklini tarif mümkün değil, görmek lazım. Elini beline koydu yavlum, ıkına sıkına şu tarihi cümleyi söyleyebildi:

- NİY ALIRDIĞNIZ?

Meali: Ne alırdınız, size ne ikram edeyim? Ben Elmas kadar iyi oyuncu değilim, başımı yere eğdim, dişlerimi sıkıyorum nafile! Nasıl bir gülme krizi, yok olmayacak. Kaldırdım kafamı, nasıl gülüyorum, adamın yüzüne baktım:

- Ayy, vallahi müdür bey söylemişti de inanmamıştık Ali bey! Ne kadar misafirperversiniz! Adam, benim bu anlam veremediği aşırı gülüşüme hem hayretle, hem de demek burada gülünecek diye düşünmeli ki, birden bir kahkaha da O patlatsın mı? Ama nasıl bir abartı? Artık kimde can kalır? Yerlerdeyiz, Ali efendi de, bu gevşemenin rahatlığıyla artık şiveyi filan unuttu:

- Ne diyon aplacığım? Biz yığın! (çok, aşırı) severik müsafiri neyi. Müdür bey buruya bir geldimiydi, dolandırmadık yir goymam vallaha! Amma işte, bulamıyok gafamıza göre bir hanım!

Hımm! Burdaki mesaj açık, anam bakın görüyorsunuz, tükan, mal her şey temam. Eh bıyıklar gaytan, afilimiz yerinde. İşte hanigniz beğendiyseniz, hayıllısı ossun! demektir. Elmas, tüm hinliğiyle devam ediyor makaraya:

- Yok canıım! Dünyada inanmam, ayol sizin peşinizde bırakın Kayseri'yi, kimbilir ne şehirlerin hanımları vardır!

Ali bu iltifat karşısında hem sevinç, hem kızı kaçırmamak için kimseleri beğenmediğini nasıl anlatsın? Gözlerini kısarak Elmasın gözlerinin içine odaklandı:

- Doğrusunuz, oluyor haliynen şuruya- buruya gidincik amma, neyise bir içim almadı hiç birini. Sanırsam, böyle keleş tisadüflerde belki de aradığım gişi! Hanı, eşşeği tallaya boşlayıncık gider en izbe yirdeki otu bulur çkadır ya, dimek bizimki de böyle, bağalım hankı gıyıda bekliyor bizi? Siz bulabiliyonuz mu hayatınızın gişisini?

Yahu bu kadar mı şeker olunuur? Ben topu Elmas'a attım gitti:

- Ben buldum da, Elmas çok seçici işte, bulamadı henüz. Sevindi! Zaten Elmas'a yanmıştı, koltuğunu Ayhan Işık ayarında sert ve hızla çekti Elmas'ın yanına:

- Niy gibi özellikler isdiyonuz ki Elmas hanım mesela biyinizdee( bey yani)? Elmas'ın öte dünyada yatacak yeri yok and olsun:

- Vallahi Ali bey, nasıl anlatayım? Bir kere sert ve ciddi olmalı. Kırmızı renge asla dayanamam, herşeyi kırmızı olsa mutlu olurum!

- Niyi mesela?

- Gömleği, çorabı, ceketinde kırmızı etkiler mutlaka olmalı, ne biliyim? Erkek ve kırmızı ayrılmaz bir güç simgesi gibi gelir bana daima!

Ali, üzerinde hiç kırmızı olmamasının kahrıyla endurdu gaşlarini( Sayın Balcı'ya ithafen:) :

- İnanınız ossun Elmas hanım, daha dün Vakko'nun gırmızı cızgılı gömleyi vardı üstümde. Anam olacak var ya, bir gün giydimmiydi hemen yıkıyor yav! Yoksa bugün de giyecektim. Hanı, ben de çok severim. Şiy diyeceem, eğer şiyiniz yoksa, hani nebiliyim bir işiniz yoğusa şi'ydelim, yimeğe felan gidelim, eğer şiyse yarın olubilir.

Elmas bana baktı, kaşlarımı hayır anlamında yukarı kaldırdım. Elmas, açık kapı bırakarak bu kara yanığa döndü:

- Teşekkür ederiz Ali bey, bugün olmaz işimiz var. Biz size uğrarız bir başka gün! Ali, işi garantiye almakta ısrarlı:

- Olur Elmas hanım, şiy soracaam, nazaman döneceeniz Diyarbakır'a? Ben de zati müdür beyi bir ziyarete gidecektim yakınlarda. Olmazsa, beraber şiyderik, bizim inişde sağossun Almanya'dan zıfır mercedes getirdi, çok ırahat hani.

Elmas da ben de kalktık, uğrarız biz size deyip çıktık. Tatil boyunca bir daha mağazanın olduğu caddeden hiç geçmedik, n'oolur n'oolmaz:))

Sevgili Kayserimin gönlü güzel tüm halkına sevgiler selamlar yolluyorum, iyi ki Kayserili doğmuşum..

 
Toplam blog
: 95
: 736
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Emekli öğretmenim, 52 yıllık hayatımdan amatör mizah, bağlama, sürrealist resimler, yitikler, sev..