Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sivrisinek Savaşı

Sivrisinek Savaşı
 

Böyle söyleyince sanki sivrisineklerin kendi aralarında çıkan bir savaştan söz ediyormuş gibi oldu. Aslında öyle olsa çok süper olurdu. Düşünsenize Anofel cinsi sivrisinekler arasında çıkan ayrılıkçı çatışmada sekiz trilyon sivri telef oldu :)

İngilizcesi “mosquito”, Fransızcası “moustique”, Almancası “moskitos”, İtalyancası “zanzara” olan sivrisineğin Latince ismi ise “Culex pipiens”… Her birini boşverip sadece şu Latince isminden bir blog yazılır da Serdar Turgut’un uzmanlık alanına girilmiş olacağından şık kaçmaz :)

Geçen yazıda adını, sanını, şanını filan yazacağım dediğim için isminden başlamak istedim. Hemen burada önce hoş anekdotları aktarmakta fevkalade fayda olacağı kanaatinde olmakla birlikte, “ulan her yerim kaşımaktan yara olmuş, herif daha komik olmaya çalışıyor” diyen hiddet ve şiddet sahibi büyüklerime gazoz içmelerini tavsiye ederim.

**

Bundan birkaç yıl önce yaz aylarında henüz tatile çıkmamışken bir hafta sonunu denize kaçarak değerlendirmek istemiştik. O zamanlar Denizli’de oturduğumuzdan hafta sonu bir sahil kasabasına kaçmak meşakkatli bir iş değildi. Babamlar Fethiye’deki bir akrabalarının yazlığına gittiler, biz de zevce hazretleri ile birlikte Cuma gidip, Pazar döneceğiz.

Gittik gitmesine ama yine böyle sıcak bir yaz günü. İlaç için olsun bir damlacık rüzgar yok. Hele akşam olunca sıcakla birlikte nem hepimizi esir alıyordu ki nasıl vakit geçireceğinizi şaşırıyorsunuz. Neyse, işte o dönemde bir de baş belası sivrisinekler ortalıkta kol geziyor.

Akşam yedik, içtik falan artık yatma vakti geldi… Hepimiz odalara sinek kovucu tabletler koyduk, odaları sprey ilaçlarla güzelce ilaçladık, yani her türlü önlemi aldık. Babam ise bizden daha fazla önlem almıştı. Tablet ve sprey dışında bir de yatağını cibinlik ile korumaya almış! Annemin de yardımıyla gündüzden hazırlamış. Tam yatmadan önce de sin-kov ile bir güzel duş aldı. Yüzü de dahil her yerine sürdü mübareği :)

Herkes yattı. Benim gece 2-3 civarı kalkıp su içme ve bir şeyler atıştırma huyum vardır. Yine kalktım o saatte. Aşağı kata indim, bir baktım baktım oflayıp pufluyor. O da aşağı inmiş. Bir taraftan da söyleniyor. Yazık adamcağız hepimizden fazla önlem aldı, hadi ilaçlar bir yana da cibinlik içine yattı ama en az 5-6 yerinden ısırılmış :)

Evde 8 kişiyiz, sadece babamı yemişler iyi mi :)

**

Bu hoş anıdan sonra sivrisineğin faydalarına gelelim. Yine bu yaz ailecek yazlığa gittik. Adı geçen yazlık :) Ancak bu yıl sivrinsek sayısında belirgin bir azalma olmuş. Köklerine kıran mı girdi yoksa daha serpilip gelişmediler miydi bilmiyorum. Bildiğim tek şey rahat ettiğimizdi, haydi bizi geçin babam rahat etti. Cibinlik hariç diğer önlemleri almayı ihmal etmiyordu yine :)

Bu tatilde annem sivrisinekler tarafından taciz edilmiş ve mağdur olmuş. Kaşınıyor ve bir yandan da söyleniyor: “Bu sivrisineklerin ne faydası var acaba, Cenab-ı Allah bunları neden yaratmış, tööbe tööbe”…

İşte ben de araştırmacı ve soruşturmacı gerekirse kovuşturmacı yazarlık örneğimin bana verdiği yetkiye dayanarak konuyu araştırdım. Bilimsel bir dayanak olması açısından TÜBİTAK tarafından yapılan resmi bir açıklama ile tatmin oldum.

“Sivrisineklerin doğaya sağladıkları fayda nedir? Daha doğrusu böyle bir faydaları var mıdır? Onlar olmasa doğanın dengesi bozulur mu?” şeklinde sorulan bir soruya TÜBİTAK uzmanlarınca verilen cevapta aynen şu ifadeler yer almakta: “Bir canlının ekosistem içerisinde tanımlanabilecek rolüne besin ve enerji zinciri-ağları içerisinde bulunduğu yere ilişkilerinin bütününün kendisine biçtiği işe ‘niş’ adı veriliyor. Bir canlı türünün yok olması eğer ekosistemde onun nişini doldurabilecek bir canlı bulunmuyorsa kesinlikle doğal dengede aksamaya sebep olur.”

**

Bu bilimsel açıklamanın üstüne daha bir şey demeye gerek yok aslında. Lakin işin ekonomik boyutunu da düşününce sivrisineklerin faydasına daha iyi vakıf olabiliriz. Ancak bu konuda ilaç üreticilerine iki çemkirmem gerekiyor.

**

Yaz girince İstanbul’un artık sivrisinekler için ilaçlanmayacağını duyunca hemen kendimce tedbir aldım. Bilinen bir markanın yeni çıkan likid sinek kovucusunu alacaktım. Onun daha da yenisi elektronik bilmem bir şeyi çıkmış onu aldım. İlk denemeyi de nöbetim de yapacağım. Bizim işyerinde sivri sayısı pek fazladır da. Akşam oldu, büyük bir rahatlıkla yeni aldığım cihazı prize taktım. Aman Allah’ım o da ne!

Prize taktığım sanki sivrisinek kovucu değil, sivrisinek çağırıcı. Hiç takmasam daha iyiydi. Duyan geliyor, duyan geliyor. Yahu belki ters takmışımdır deyip çıkarıp bir de diğer prize takıyorum, hani topraklı priz olmazsa çalışmıyordur filan. Ne gezer. Tedbir olarak yanımda getirdiğim sin-kov olmasa yanmıştım. Bereket onu sürmüştüm de az ısırıkla sıyırdık paçayı, yoksa delik deşik olacağım.

Demem o ki sivrisinekler kendilerini fevkalade hızlı geliştiriyorlar. Bizim ürettiğimiz ilaçlara ve kovuculara direnç geliştiriyorlar. Akıllı hayvanlar. Zaten yukarıdaki bilimsel açıklamadan da anlaşıldığı üzere ekosistem için önemli bir niş görevi yürütüyorlar. O zaman ateşkes zamanıdır dostlar. Savaşmayalım artık. Gelsinler, el-ele, gönül-gönüle şeyedelim.

Not: Yazıyı yazdıktan sonra redakte etmesi için zevce hazretlerine verdim. O yazıyı okurken gaza gelmiş ve sivrisineklerle mücadeleye girişmiş. Ben düzeltilmiş yazıyı alırken kağıdın üzerinde bir tane sivrisinek ölüsü vardı. Bu gece ölü sineğin arkadaşları cenaze merasimi düzenlerse yandık demektir :)

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..