Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '14

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

SİYAD ödül töreni

SİYAD 46. Ödül Töreni Felaketi

Mükemmel bir yapılanma; çok büyük bir isim ve saygıdeğer bir bütünlük.. SİYAD.

Cemal Reşit Rey. Cumhuriyet döneminin bestecilerinden, aynıanda büyük eserlerin yapımcısı ve muazzam bir kişilik. Adına açılmış konsersalonu için eksiksiz bir yapı beliriyor insanın aklında.

Ben. Ben ise turizm ve organizasyon sektöründe çok büyükisimlerden ders almış; aldıklarını hayata dökmeye çalışan ve mükemmeli aramak yerine herşeyin olduğu gibi layıkı ile yapılmasını dileyecek kadar az deneyimdebir kişiyim. Ve 20 Ocak 2014 tarihinde SİYAD Ödül Töreni’ne davetli olmaşansını yakalıyorum. Nasıl heyecanlıyım. Türk sinemasına gerçekten ve gönüldendeğer veren insanlar ile aynı havayı solumak.. Bu da bir tecrübe, bir basamak benim için. Filiz Akın, Hale Soygazi gibi güzelliklerinden hiç bir şey kaybetmemiş çok değerli isimleri; Aytaç Arman, Serra Yılmaz, Ali Özgentürk,Müjdat Gezer gibi ustaları görme, dinleme ve anlama imkanı.. Tek kelimeyle şanslı günümdeyim.

İş çıkışı gün boyu bu keyifi tatmış biri olarak gidiyorum konser salonuna. Kapıdan girerken Tuncel Kurtiz’i hatırlıyorum, bu gece anılırdiyorum, hüzünleniyorum. 2013 yılındaki diğer kayıplarımızı düşünüyorum üzülüyorum. Emek Sineması’nın başına getirilenlere ayrı kırılıyorum. Acaip bir duygu yoğunluğu.

Gösterişli bir giriş, merdivenler. Mimari olarak ufak tefek hataları olsa da özenerek yapılmış bir bina. İçeri giriyorum dizlerimin bağı çözüldü çözülecek. Büyülenmiş gibiyim.

Büyü çok kısa bir zamanda bozuluyor. Fuaye alanında tören öncesiverilen içecekler. Yerlere konulmuş kolilerle, önlerindeki özensiz masalarda dizilmiş basit bardaklarda servis yapılıyor. Üstelik bir zaman sonra bardaklar bitiyor ve baklava desenli kağıt bardaklara geçiliyor. Bistro masa üzerlerinde ikramlık hiç bir şey yok. Küçücük vazolara konulabilecek renkli çiçekler yok.Rahat rahat kullanılabilecek bir vestiyer yok. Çalışanlar o kadar mutsuz ki o gün, sanki herkes sadece zorunluluktan burada. Moralim bozuluyor, gözümdedevleştirdiğim değerlere böyle organizasyon yapılmamalı diye geçiriyorum içimden.

Salona alınmaya başlıyor davetliler. Özene bezene giyinmiş herkes, itinalı, abartısız ve olması gerektiği gibi içten; mütevazi. Davetlileri izlerken salondaki sıkıntılara yoğunlaşıyorum, bütün keyfim kaçıyor. Ses ile ilgili problem yok fakat görsel hatalar diz boyu. Aydınlatma sistemi o kadar berbat durumda ki, sahneyi göremiyorsunuz gözünüzn içine kadarsokulmuş spot ışıklar nedeni ile. 4 farklı projeksiyonun tek ekrana yansıtılması ile oluşturulmuş bir sahne. Jimmy jib sol tarafta oturan herkesi strese sokmuş durumda, o kadar aşağıya kurulmuş ki, kafanızı kollamak durumundasınız arada bir. Canlı yayın yapılacak, anlarım. Fakat biraz yükseğe kurulur oradan yönetilir yüksek tabure ile diye düşünürken sahneye Ceyda Düvenci çıkıyor. Gecenin sunucusu, yine çok ama çok güzel ve çekici. Fakat başlıyor anlatmaya, mikrofon kapanıyor, fonda verilen müzik sesini boğuyor, kendiside talihsizliklerin farkında gibi stresli; belli oluyor. Nejat İşler’in durumuile başlıyor programa. Üzülüyoruz, dua ediyoruz hep bir ağızdan. Sonrasında,ilk ödül için hem verecek hem alacak ismi sahneye davet ediyor, ödül veriliyor.Ortada videoların yayınlandığı kısım sonradan devreye giriyor, adayları ya da sahiplerini sonradan gösteriyor. Rezalet.

Kürsü.. O kürsüye çıkan ustaların yerinde olsam oradan konuşmam. Ergonomiden aşırı uzak. Ya eğiliyorlar ya da yetişemiyorlar. Diyorum acaba ben mi takıntılıyım. Hayır, herşey eksik.

Filmlere geçiliyor, Kelebeğin Rüyası, Zerre, Jin, Sen Aydınlatırsın Geceyi gibi mükemmel filmlerden kesitler izliyoruz fakat göremiyoruz net. Çünkü salonun ışıkları video devreye girdiğinde kapatılmıyor,şeytan içimden ışık ve ses odasına gitmemi ve müdahele etmemi söylüyor,organizasyoncu kafası işte. Ama yapamıyorum tabi ki. Jimmy Jib yan tarafındacanlı yayın ile yetkili kişi bağıra çağıra konuşuyor salonda çıt yokken. Bunlardiyorum, hepsi şaka. Hiç birimiz, kucağımızda montlar, ışıkları, kameraları ve programsızlığı takip etmekten mutlu değiliz bulunduğumuz ortamda.

Salona anons yapılmadığı için bir kaç düşüncesiz insanın cep telefonları çalıyor. Ben çıkarıp fotoğraf çekmeye çekiniyorum, ambiansı bozmamak adına.

Sahneye program ortasında mükemmel bir sanatçı çıkıyor, Karsu. İlk kez dinlemek bile anlatıyor ne kadar büyük bir değer; büyük birbilgi doluluğu olduğunu. Sahnede sadece 10 dakika kalıyor. Ne kadar az.

Program eksikleri ile stres içinde devam ediyor, ödül alan kişi ya da yapımların ne kadar büyük değerler olduğunu, görsel hatalar yüzünden coşku ile anlayamıyoruz.

Sonra dönüyoruz diyoruz, neden değeri anlaşılmıyor Türk sinemasının? Neden Türk sanatçılara hakettikleri değer verilmiyor? Deriz tabi,onları bir yerde toplayıp ödül veriyorsunuz rezaletler silsilesinde.Kendilerini daha değerli hissedecekleri ortamı yaratmıyorsunuz, ne oldu ödül verdik. Bu değil. Ben bile iş yaptığım herkes kendisini özel hissetsin diye sestonumdan kıyafetime özen gösteriyorum. Sizin karşınızdakiler bizi dünyada temsil eden, sanata hayatlarını adamış, içimize işleyip bizi büyüleyen şahıslar, çok önemliler, öyle böyle değil.

Çok büyük hayal kırıklığı ile ayrıldım salondan. Üzüldüm. Ben yapsaydım, şöyle böyle yapardım diye saatlerce düşündüm, anlattım. Seneyeböyle olmaması için ne yapabilinir diye içimden geçirdim. Layıkı ile, hakettiği gibi.

Sayısız çözüm ve iyileştirme bulunur, bu ödül töreni böyle kadercilik gibi basit yapılmamalı. İstenirse eğer, bu değerlere sahip çıkılır, saygı duyulur..

Burçin Öz

23.01.2014

 
Toplam blog
: 6
: 457
Kayıt tarihi
: 24.01.10
 
 

Merhaba.. Ben İstanbul Üniversitesi öğrencisi, fakat çok yakında mezuniyet işlemlerine başlayacak o..