Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '14

     
    Kategori
    Öykü
     

    Siyah beyaz bir yazı

    Siyah beyaz bir yazı
     

    Bir çocuğun hayatını anlatan bir sembol


    Bu yazının başlığındaki siyah beyaz ibaresi ve görseldeki kartal resmi sizi Beşiktaş ile ilgili tamamen futbolla dolu bir yazının beklediğini düşündürebilir ama inanın öyle olmayacak hatta futboldan o kadar az bahsedecek ki bu yazı son paragrafa kadar neden o kartal sembolü orada o bile anlaşılamayacak. Tıpkı benim hayatımda olduğu gibi. Geçen gün bir arkadaşımın bana sorduğu bir soru ateşledi bu yazının fitilini, "ailendeki herkes Fenerbahçeliyken sen neden Beşiktaşlısın?" dedi ofisimdeki kartal sembolüne ve telefonumun siyah beyaz kabına bakarak. Aslında o sorana kadar  hiç düşünmemiştim bunu... Onun sorusu üzerine uykunun tutmadığı bir gece buldum bunun gerçek sebebini o sembollerin sebebi belliydi. O semboller 20'li yaşlarının ikinci yarısını oynayan bir adamın yani şimdiki benin değil ancak çocuk benin cevap verebileceği bir soruydu.

    Herşey bundan 3 yıl önce girdiğim işle başlamıştı. O zamana kadar genelde hani halk arasındaki tabirle "yediği önünde yemediği arkasında" denecek kadar rahat bir hayat yaşamış ve genelde maddi anlamda "sıkıntısı olmayan" biri olarak görülmüştüm. Buna rağmen aslında çok da istemediğim bir işe girebilmek adına sınavlara çalışmaya başlamıştım. Girdiğim sınav sonunda başarılı olarak hali hazırdaki işimde çalışmaya başlamıştım. Ofisteki sessiz sakin günlerin birinde, televizyondaki tanıdık bir simanın, bir ekonomistin Yunanistan krizi ile ilgili yorumlarını dinlerken buldum kafamdaki tüm soruların cevabını. O tanıdık sima benim kuzenimdi, iyi okulları bitirmiş ve sonunda ekonomist olmuştu. Kuzenim Tugay'dı o...

    İzinli olduğum bir gün, atlayıp çocukluğumun geçtiği şehre ve mahalleye gittim. Aynı apartmanda otururduk Tugay ile. Tugay benden 5 yaş büyüktü ve hep "örnek çocuk" olmayı becermişti. Herkesin takdirini kazanmıştı. Derslerinde hep başarılı oldu, mahallede arkadaş ortamında hep sevilen biriydi, kızlarla arası iyiydi ve annemlerin nasihatleri hep "Bak Tugay'a" diye Tugay'dan bir örnekle bitiyordu. Bu durum ben ilkokula başlayana kadar devam etti. Çocukluğumda odamda bir futbolcunun, şarkıcının ya da film yıldızının bir posteri olduğunu hatırlamam ya da ne bileyim ninja kaplumbağalar ya da örümcek adam gibi herhangi bir süper kahramının da. Tugay'dı süper kahraman benim hayal dünyamda, hep hayranlıkla bakar bir gün onun gibi olabilme hayalleri ile büyümüştüm. 1990'ların çocuğu olan hemen hemen herkes gibi sokakta geçmişti benim de boş zamanlarımın çoğu. Mahallede futbol maçları yapar ve diğer mahalle maçlarından farklı olarak adım atışmaz ya da herhangi başka bir yöntemle takımlara ayrılmaz tuttuğumuz takılmlara göre takımlarımıza ayrılır maç yapardık. Mahallede o zamanlar Beşiktaşlı, Fenerbahçeli ve Galatasaraylı çocuklar olmak üzere çoğunluğumuz üç gruba ayrılırdık. Mahalle maçlarına ilk defa alınabilecek yaşa geldiğim zamanlarımı hatırlıyorum. Tugay, ailemin geri kalanı gibi, koyu bir Fenerbahçeli ve mahalledeki Fenerli çocukların zımni kaptanı kabul edilebilecek bir çocuktu. Tıpkı diğer konular gibi futbol konusunda da Tugay hep göz önündeydi. En yırtıcı o oynar, en çok golü o atmaya çalışır en çok o koşar ve en çok övgüyü de o alırdı. Akşam eve döndüğünde herkes Tugay'ın attığı gollerin sayısından bahsederdi. Pazar sabahları mahalle maçlarının bir hayli izleyicisi olurdu. Kahvaltı hazırlanana dek apartman pencerelerinden sarkan amcalar bizlere teknik direktörlük ve taraftarlık yaparlardı. Topa sert vurma, kafaya çık, depar at vs. vs... Tugay'ı da genelde onlar övgüleriyle mutlu ederdi. Mahallenin Fenerbahçeli kaptanı Tugay.  Herkes benim de onunla aynı takımda olmamı bekliyor ve annemler bana çoktan nasıl olsa Tugay'ın takımında oynayacağıma inandıkları için bir Fenerbahçe forması almışlardı. Akşamleyin annem bana "hediye" olarak aldığı bu formayı vermişti. Yazın bu formayı giyer oynarsın demişti. Okulların kapanmasına yakın bir haftasonu ödevlerimi yaptıktan sonra aşağıya inmiş ve mahalledeki çocuklarla oynamaya karar vermiştim. Çocuklar beni tanımamıştı. İçlerinden biri beni göstererek "kim bu?" diye sordu diğerlerinden de ses çıkmadı. En sonunda bir tanesi "Tugay'ın kuzeni" dedi. Bana bu tabir adeta bir küfür gibi gelmişti. O gün anladım ki eğer kendimi kanıtlayacak birşeyler yapamazsam hep "Tugay'ın kuzeni" olarak anılacaktım. Bunun üzerine amcamdan bir Beşiktaş forması istedim ve yaz tatilinin ilk mahalle maçında aşağı indiğimde bu formayı giydim. Tugay karşısında beni siyah beyazlı formayla görünce şaşırdı ama pek belli etmedi bir şaka olduğunu düşündü belki de ama ben artık bu çocukluk kahramanımla yüzleşmenin vakti geldiğinin farkındaydım. Ona birşey deme fırsatı bırakmadan "Ben karşı takımda oyanayacağım" dedim. "Saçmalama gel işte şuraya" dedi ama ben kararlıydım. "Peki nasıl istersen öyle olsun" dedi. Maç başladı ve bu Tugay'a ilk defa karşı gelişimdi. Bu basit mahalle maçının hayatımın geri kalanını etkileyeceğini elbetteki bilmiyordum. Maçın ortalarında Tugay'dan kaptığım bir topu alıp pozisyona girdikten sonra bir gol attım ve o anda apartman sakinlerinden Sedat amca "aferin sana Kemal aferin kara kartal!" diye bağırdı. İşte o an tıpkı yaptığı bir kahramanlıktan sonra ismini hakeden bir Kızılderili gibi mutlu oldum. Olmuştu işte ben artık Tugay'ın kuzeni değil Kemal'dim. O gün bugündür taşıyorum işte o Beşiktaş ve kara kartal armalarını hayatımı geçirdiğim neredeyse her ortamda. O, bir futbol takımının arması olmaktan çok öte benim için... O bir çocuğun kendisi olabilmek adına verdiği bir mücadelenin ve zaferin sembolüydü. O gün televizyona çıkan kuzenim Tugay bir ekonomist olmuştu ve sırf onunla mücadeleye giren bir çocuk apartman sakini Sedat amcalar ona "Aferin Kemal aferin kara kartal" desin diye Tugay'ın girdiği sınavlara girmiş, yaptıklarını yapabileceğini kanıtlamakla geçirmişti hayatını motivasyonu buydu belki doğru belki yanlış yaptı Kemal ama sebebi buydu... İşte böyle, siyah beyaz bir yazıydı bu işte böyle....

    İşte bu yüzdendi tüm ailemin Fenerli olmasına rağmen benim Beşiktaşlı olmam...  İşte bu yüzden...

     
    Toplam blog
    : 1
    : 621
    Kayıt tarihi
    : 24.02.14
     
     

    Anadolu'nun fakir bir taşrasında başlayan yaşamımda üzerime vazife olmayan konularda yazıp çizmey..