Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Siyah beyaz zamanlar

Siyah beyaz zamanlar
 

Telefonlar o zamanlar henüz cebimize girecek kadar küçülmemiş, kablolarından kurtulacak kadar özgürleşmemişlerdi.

Televizyonlar siyah beyazdı, akşam saat 6 da açılıp 12de kapanırlardı. Büyük bir sabırla çizgi filmlerin başlamasını beklerdik (Önce illaki halk müziği ya da toplu sesler korosu olmalıydı). Arı Maya vardı, Heidi vardı. Daha sonra şeker kız candy, vikingler, clementine ve hatta sonraki yıllarda da esteban gelecekti.

Nuri Alço filmlerin de gazozlara ilaç karıştırmak ile meşguldü.

Milliyet çoçuk dergisi diye harika bir dergi de vardı. Sonraları her ne kadar isimleri pek Türkçe olamasa da Hey, Blue Jean gibi gençlik dergileri piyasaya çıkacak...biz yeni yetme gençler de oradan takip edecektik müzik gruplarını.
Ha bir de Almanya’dan ithal "Bravo" müzik dergisini unutmamak lazım.

“Şeri şeri leydi” diye bir şarkı dilimize takılacak...Kasetlerini doldurtucaktık.

“Abi şeri şeri leydi koy, teyk on mi koy, layf is layf....lal laaal laaaa la la yı da koy, tarzan boy varsa onu da koy” diye kasetçilere dadanacaktık. Kaset bizden olursa daha ucuza gelecekti tabii ki.

Böyle böyle bazılarımız modırn tolkingin hastası oluyorken...kimilerimiz duran duran abilerin vayıld boys şarkısının müptelası olacaktık. Corç maykıl ise wem (Wham) grubunda harikalar yaratacaktı.

ABD’de ise bir film artisti başkan olacak...ve hayatının son yıllarını ise bu başkanlık zamanlarını dahi hatırlamayacak durumda geçirecekti.

Mavi ay cuma akşamlarını yaz kış demeden bloke edecekti...Bruce Willis abi daha “Die Hard” filmini çekmemiş olduğundan bizlerin daha epey beklemesi gerekecekti.

Ama olsun İndiana Jones vardı ki...Harrison Ford abi pek bir genç hali ile maceradan macereya koşacaktı.

Taksilerimiz öyle sarı sarı renkli değildi. Kapı kenarlarından siyah beyaz kareli bantlar geçirilmişti çepeçevre.

Polislerimizin şimdilerde giydikleri beyzbolcu şapkaları yerine subay şapkasını andıran modelleri vardı kafalarında. Bir de yeşil renkliydi kıyafetleri.

Ekmek tahtası gibi Commodore 64 bilgisayarlar, et gibi tuşları olan çok daha ince Sinclair bilgisayarlar ile kafa kafaya yarışırlardı. Kafa ayarı denilen önemli bir detayları vardı. Bilgisayar oyunlarınızı o kafa ayarını yapmadan mümkün değil oynayamazdınız.

"Arkadaş arıyorum arkadaş" diye seslenen telsizci abilerin yerini şimdilerde yahoo personals aldı...feysbuk aldı.

Hepimiz tuhaf bir şekilde sanal ortamların insanları olmaya başladık. Sanki hafiften kendi çapımızda Matrix filminin oyuncuları mı olduk ne?

Aşklarımız da bencilleşti...tıpkı cep telefonlarımız gibi.

Televizyonlarımız da inceldikçe inceldi. Duvara asar olduk. Tıpkı dostluklarımızı astığımız gibi. Yüzlerce kanal çeşitliliğine rağmen ille de televole denilen ve hatta o siyah beyaz zamanlar da çıksa seyretsek te anlayamayacağımız bir tarza bayılır olduk. Kendi perdelerimiz sımsıkı kapalıyken, biri bizi gözetliyorları seyretmekten müthiş bir keyif aldık. Günü birlik meşhurlarımız oldu bu arada. Adeta bir fast food gibi hayatlarımızı yaşamaya başladık.

Ülkemizin bütünlüğünü tartışır olduk...Özgürlüğümüzün bilincine varamaz, değerini ise bilemez olduk.

Oysa bir zamanlar, televizyonlarımız siyah beyaz iken kafamız sanki çok daha az karışıktı.

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..