Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '07

 
Kategori
Siyaset
 

Siyah giyme toz olur, beyaz giyme söz olur

Siyah giyme toz olur, beyaz giyme söz olur
 

“Ankara, Ankara güzel Ankara / Seni görmek ister her bahtı kara”

İlkokulda öğretilen böyle bir okul şarkısı vardı…

Eskiden böyleymiş… Bahtının kara olduğunu düşünenler, Ankara’yı görmek isterlermiş. Ankara’nın kara bahtlar üzerindeki ağartıcı etkisinin ne olduğunu bilemiyoruz. Ancak, gel zaman git zaman bu durum epey bir değişime uğramış gibi görünüyor. Artık sadece bahtı kara olanlar değil, hâlihazırda beyaz olan bahtını daha da beyazlatmak isteyenler de Ankara’yı görmek istiyorlar. Bu vatandaşlarımızın bahtlarına beyazın da beyazı, Omo beyazı etkisi yapan Ankara’nın kendisi midir, yoksa siyaset denen sihirli sanat mı?

Alın size güzel bir beyin cimnastiği! Çalıştırın bakalım beyninizi.

“Sağ lop yukarı… Şimdi sol lop… Evvetttt!… Kıvrımları çalıştırıyoruz!… Beyincik kızlar… Beyinciği de çalıştıralım!…”

* * *

Gazeteler, dergiler, siyasi partiler zaman zaman kamuoyu yoklaması yaptırır. “En güvenilen kurum, en temiz kurum” v.s. gibi… Siyasetin, bu kamuoyu yoklamalarından pek de yüz akıyla çıktığını söyleyemeyiz. Dolayısıyla, siyasetle yakından-uzaktan ilgilenen kişi ve kurumlar da bu sonuçlardan hisselerine düşen payı alırlar. Nedense “Beyazın da beyazı Omo beyazı” bir sonuç değildir elde edilen sonuçlar. Ayşe Teyze hanım kızımızın hızır gibi yetişerek dağıttığı Ace çamaşır suyu takviyesi bile bu sonucu değiştirmez. Hatta gün gelir, bizzat siyasetin içindekiler bile siyasette kirlenme olduğundan dem vurur. Bu siyasilerin de kirlenme mevzuunda taraf olması ile birlikte, ülke genelinde bir konsensüs sağlanır. Herkes hemfikirdir artık siyasette bir kirlenme olduğu konusunda.

Peki neden çok dikkat çeker siyasetteki bu kirlilik? Neden olacak… Demek ki siyaset çok temiz, bembeyaz bir şey… O yüzden de kiri çabuk gösteriyor.

Beyaz giymek de marifettir yani. Hem beyaz giyeceksin, tiril tiril, sakız gibi… Hem de pis etmeyeceksin oranı buranı. Dikkatli olacaksın. Ama… Sen istediğin kadar dikkatli ol, arabadan sıçrayan çamur, oradan buradan bulaşan toz-toprak… Sadece kendine dikkat etmen yetmiyor. Bir de çevrene mukayyet olacaksın ki, bulaşmayacak üstüne zerre kadar kir-pis.

* * *

Hep merak ederim. Siyasette hakim olan renk neden lacivert, siyah gibi koyu renklerdir acaba? Elbette koskoca siyasetçinin cam göbeği ya da narçiçeği bir takım giymesini beklemiyoruz ama… Neden sadece lacivert ya da siyah? Kir göstermediği için mi acaba? Çok çok paçalar toz olur, çamur olur… Onu da bi çitilersin, iki fırça sallarsın geçer. Lacivert, ketçap lekesini de göstermez, çim lekesini de… Diyelim ki leke oldu… Kim görecek ki? O lekenin görülebilmesi için epey uzun bir süreç gereklidir. Araştırma ve soruşturma komisyonları kurulacak… Kurulmakla da kalmayacak, toplanacak… Leke olan laci takım incelenecek… Ohoooo! O leke tespit edilip, kuru temizlemeye gönderilene kadar… Takımın son kullanma tarihi gelir de, yeni bir takım alınır bile! Oysa takım beyaz olsa… Ketçap lekesi, çikolata lekesi, çim lekesi şakkadanak görünür! Ne komisyona gerek vardır, ne de araştırmaya! Tabi ya! Bu yüzden demek ki beyaz takım giyenler siyaset yapamıyor ya da siyaset yapanlar beyaz takım giymiyor. Ya da her ikisi.

Of ya! Bize ne leke tutmayan, tutsa da göstermeyen kumaşlardan? Bir kumaş leke oluyorsa bunu sahibi düşünsün. Lekelenen de o, lekeyi temizletecek olan da! Hem bu konu tekstil sektörünün ilgi alanı içerisinde. Kumaşı dokuyan onlar, giyen bunlar.

Biz türkümüzü söyleyelim keyfimize bakalım:

“Siyah giymeeee tooozzzz oooğluuuur, beyaz giymeeee sööööz oooooluuuurrrrrr!”

 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..