Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '17

 
Kategori
Blog
 

Siyah mı? Beyaz mı?

Siyah mı? Beyaz mı?
 

Özkan Sarı


Gece saat 02:43

Bilgisayarım, kahvem ve ben.

Ne yazmalıyım şimdi ben?

Bir şiir mi? İçerisindeki kahramanlardan birinde vücut bulacağım bir hikâye mi? Bitmez tükenmez insan hırsının, acımasızlığının göstergesi günümüz savaşlarına bir eleştiri mi? Boynumuza taktığı zincirle bizi önünde diz çöktüren aptal kutusunu mu yazayım? Yoksa bir hayvanın sessiz çığlığını mı, bir kadının gözyaşlarını mı? Hükümeti mi yücelteyim, yoksa muhalefeti mi? Çizginin solundakilere mi kızayım, yoksa sağındakilere mi? Ölene ağıt mı yazayım, öldürene lanet mi? Gidene ''güle güle'' mi; yoksa kalana ''hoşça kal'' mı? Sevene bırakma mı diyeyim, sevilene aldanma mı?

(Okurken dinlemek için müzik önerisi:https://www.youtube.com/watch?v=jGK8gOL1aK4&list=RDddE3OOa2bp4&index=17 )

Ne yazmalıyım şimdi ben?

Kelimeleri somutlaştıracak parmaklarımı aklıma mı emanet edeyim, yoksa kalbime mi? Peki rengi ne olsun yazacaklarımın?

Siyah mı? Beyaz mı?

Küçük yaşlarda izlediğim çizgi film kahramanlarının verecekleri kararları öncesinde omuzlarında iki varlık belirirdi. Biri sağ omuzlarında, biri sol omuzlarında. Biri melekmiş, biri şeytan(annem öyle derdi). Melek doğru ve iyi olanın yapılmasını söylerken, şeytan yanlış ve kötü olanın yapılmasını söylerdi. Kahramanlarımız kimi dinlerse dinlesin çizgi filmin sonu hep mutlu biter ve ben diğer çizgi filmin başlamasını tebessümle beklerdim.

Hayal gücü ortalamanın üzerinde bir çocuk olarak, ben o yaşlarda iki omzumda da iki varlıkla gezer oldum hep. Attığım her adımı, yediğim her lokmayı, dilimden dökülen her kelimeyi onlara sorar oldum. İkisini de seviyordum çünkü hikâyelerimizin sonu hep mutlu bitiyordu ve biz bir daha ki hikâyemizin başlamasını heyecanla bekliyorduk.

Ben bu durumu o kadar abartmıştım ki(daha doğrusu ailem ve arkadaşlarım öyle derdi) gür bir sesle omzumdaki arkadaşlarımla sohbetler eder, geceleri kendim uyumadan önce onları uyuturdum. Bu durumumdan iyice rahatsız olan babam beni psikoloğa götürmüş ve birkaç seans almamı sağlamıştı. Seanslar sonunda psikolog, babama; çocuğunuz gayet sağlıklı derken, benimde kulağıma eğilip: ''sakın o arkadaşlarını ömrün boyunca kaybetme.'' Demişti.

Birinin adını ‘Siyah’, diğerinin adını ‘Beyaz’ koydum. O günden sonra diğer renkleri sevemedim hiç. Siyahla beyazı Tanrı yaratmıştı da; diğer renkler onların çocuklarıydı sanki… Tüm insanlığın Âdem ile Havva’nın çocukları olduğu gibi. İkisinden de söz aldım. Ben bu hayatı bırakıp gitmeden, onlarda beni bırakıp gitmeyeceklerdi…

Ama gittiler… Ailemin artık sen büyüdün demelerinin üzerinden biraz zaman geçmişti ki; gittiler. Baktım göremedim… Seslendim duyamadım. Günlerce, haftalarca ağladım. Her gecenin sabahında ümitle uyandım döndüler diye… Dönmediler.

Korkar oldum hayattan, sindiremedim beni bırakıp gitmelerini, anlatamadım kimselere derdimi. Bu halime de kızar oldu babam. Beni yine psikoloğa götürdü… Babama; ''Oğlunuz gayet sağlıklı'' diyen psikolog kulağıma eğilip; ''artık büyüdün'' dedi. O günden sonra gözyaşlarımı dışarı değil; hep içime akıttım.

Yıllar yılları kovaladı ben hep onları aradım. Evde yalnız kaldığım zamanlarda arşı titretircesine çığlıklar attım, dönün geri… Söyleyin bana ne doğru, ne yanlış. Söyleyin bana ne iyi ne kötü. Bazen sokakta gördüğüm siyah bir kedinin peşinden koştum, bazen yağmur altında kara bir bulutun; ''Siyah! Sen misin?'' Bazen beyaz bir güvercine seslendim, bazen beyazlar içinde kar tanelerine; ''Beyaz! Sen misin?''

Büyüdün dediler bana… Onlar gittikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Her yaşanılanın sonu mutlu bitmedi. Her yaşanılanın sonunda tebessüm etmedim. Büyüdün dediler bana… İnsanoğlunun acımasızlığını gördüm, zalimliğini, sahteliğini, kalbi kararanları gördüm. ''Hayat bu!'' dedi annem. Her yaşayacağının sonunda mutlu olmayacaksın ve her yaşayacağının sonunda gülmeyeceksin. ''Hayat bu!'' dedi annem. Sen büyüdün…

Evet, ben büyüdüm…

Ne yazmalıyım şimdi ben?

Kelimelerime vücut bulduracak parmaklarımı aklıma mı emanet edeyim, yoksa kalbime mi? Peki rengi ne olsun yazacaklarımın?

Siyah mı? Beyaz mı?

Gece saat 04:15

Bilgisayarım, kahvem ve ben.

Galiba bir şey yazamayacağım.

Yine onlar aklıma geldi…

Siyah nerede? Beyaz nerede?

Saygıyla... 19 Kasım 2017-Denizli / Özkan SARI

 
Toplam blog
: 102
: 4394
Kayıt tarihi
: 05.09.15
 
 

Kalın Sağlıcakla... ..