Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '10

 
Kategori
Deneme
 

Siyasal bir yönetim ütopyası: sofokratik demokrasi

Türkiye’deki mevcut siyasal sistemle ülke sorunlarının çözülemeyeceği her geçen gün biraz daha iyi anlaşılmaktadır. Ekonomik, etnik, dinsel, eğitimsel ve hukuksal sorunlar büyüyüp ağırlaştıkça toplum için daha yakıcı ve yıkıcı olmaktadır.

Sorunların bu kadar ağır olmasının iki temel nedeni vardır.

Birincisi, temsilî demokrasilerde halkın siyasetçiye yaptırım uygulama gücünün olmamasıdır. En azından bizim demokrasimizde. İkincisi ise, başarısız olan siyasetçileri sistem içinde cezalandırmaya dönük herhangi bir önlemin olmamasıdır. Bizde partilere bütünüyle lider egemendir. Liderin dediği olmaktadır. Siyasal sistemimizde parti yöneticileri ve delegeler sağlam ölçütlere göre seçilmemektedir.

Toplumumuzda parti başkanı, milletvekili, belediye başkanı, parti yöneticisi ya da delege olmak isteyenler öncelikle tarikatların ve zengin çevrelerin desteğini almaya çalışmaktadırlar. Toplumumuz, liderleri liyakat, yetenek ve akıl güçlerine göre seçmemektedir.

Bazı temsili demokrasilerde seçim yitirmiş olmak siyasetçi için en büyük cezadır. Seçim yitirenler siyasal yaşamdan çekilme erdemini göstermektedirler. Özellikle etik ilkelerin güçlü olduğu İngiliz ve Alman demokrasilerinde. Bizde ise etik ilkelerin siyaset dünyasında neredeyse hiçbir etkisi yoktur. Etik ilkeler bir yana, seçimlerde hezimete uğrayanlara seçim yitirdiklerini kabul ettirmek bile mümkün olmamaktadır. Bizde seçim kazanan da seçim yitiren de kârlı çıkmaktadır.

Oysa bilgiyi siyasal sistemde güç hâline getiren bir toplumda böyle bir durum olmayacaktır. Peki bilgi siyasal sistemde güç hâline nasıl getirilir? Sistemi değiştirmekle. Yani demokratik sistemden mi vazgeçeceğiz? Hayır! Demokratik sistemi bilgiye ve akla değer verir biçimde yeniden biçimlendireceğiz. Nasıl? Sistemi sofokratikleştirerek. Bir başka deyişle, sofokratik demokrasiyi kurarak. Sofokratik demokrasi ne demektir? Toplumun en bilgili ve en yetenekli yurttaşlarının toplumun her kesiminde söz ve güç sahibi olduğu yönetim biçimi demektir. Toplumu bilge ve bilgili kişilerin yönetmesi gerektiğini ilk söyleyen biz değiliz. Bunu daha önce, Yunan filozofu Platon da söylemiştir. O demokrasiye karşı olduğundan düşüncesini gerçekleştirmek için krallardan medet ummuştur. Bizim onun bu düşüncesini demokratik düzen içinde gerçekleştirmemiz mümkündür. Bizim dayanağımız halktır.

Bilimsel kurumları en bilgili ve en yetenekli insanların yönetmesi gerektiği düşüncesi, çağımızda artık yaygın kabul görmüş bir düşüncedir. Bu düşünceyi siyasal alanda uygulamak gerekmektedir. Benim burada önereceğim siyasal sistem ütopik olmakla birlikte, uygulandığında toplumumuzu dünyanın en bilgili ve kısa zamanda en gelişmiş toplumu yapacaktır. Ana özelliklerini aşağıda göstereceğim bu sistem kimi okuyucularca fazla katı ve yıpratıcı bulunabilir. Üniversite mezunu olmayanlar için siyaset yapma olanağının bu sistemde tümüyle yok olduğu düşünülebilir.

Bu tür eleştirilere vereceğimiz karşılık şu olacaktır: Yaşamda ne kolaydır ki! Bizim sistemimiz siyaset yapmak istediği hâlde kendisini yetersiz gören kişilerin kendilerini geliştirmelerine fırsat tanıyan bir sistemdir. İçinde heyecan derseniz var. Ümit derseniz var. Mutluluk derseniz var. Bizim siyasal sistemimizin ana özelliği olan sınav sistemi, ülkemizin diğer kurumlarında da uygulandığında, bilgililer bir kültür devrimi yaşayacak, bilgisizler ise bilgi sahibi olana kadar bir ‘kültür şoku’ yaşayacaktır. Herkes şok sahibi olmak istemiyorsa fikir sahibi olmaya çalışacaktır. Bizim sistemimizde herkesin önü açık. Bizim sistemimizde artık milyonlarca insan kahvehanelerde, statlarda, ‘aptal kutusu ‘ adı verilen televizyon önünde saatler harcamaktan vazgeçecek. Halkımız bizim sistemimizle ‘akıl’landığında, ‘aptal kutusu’ bile değişim geçirip ‘akıllı kutusu’ olacak.

Toplumumuzun her bireyi ticarethanede, hapishanede, çayhanede, meyhanede, hastahanede, pastahanede, postahanede, kısaca her yerde kitap okuyacak sınavlara hazırlanacaktır. Oğul babayı, torun dedeyi, kız anayı, karı kocayı sorgulayacaktır.

Herkes birbirini sınavdan geçirecek, herkes birbirini sorguya çekecektir. Birbirleriyle gevezelik edenler değil, birbirlerinden bir şeyler öğrenenler hayatın efendisi olacaktır. Hayat sorgulandığında güzeldir. Mutluluğun en güzeli bilinmezi bilmenin, anlaşılmazı anlamanın mutluluğudur. Bilgiyi seven insanlığı sevecektir. Hikmeti seven halkını da sevecektir. Halkımız da bilgiye önem verip bilgeyi sevdikçe, futbol kulüpleri ve televizyon kanallarının çoğu seyircisizlikten kapanacaktır.

Uyanık girişimciler bu durumda televizyon kanallarını dershane gibi kullanarak yeni kazanç kapıları yaratmaya çalışacaklardır. Ama bu uyanık girişimciler bilmiyorlar ki bizim sistemimizde bastırıp parayı hemen televizyon ya da gazete sahibi olmak yok! Onlar da sınava girecekler. Öyle her aklına esen iş adamı olamayacak. Medya patronu olamayacak. Bizim sistemimizde parası olan değil, aklı olan para kazanacak. Vaktini iyi kullanan akla, aklını iyi kullanansa nakde kavuşacak. Kafasında düşüncesi, cebinde diploması, elinde sınav başarı belgesi olmayan onmayacak. Okumaya meyli olana bizim kapılarımız açık. Hayata yalnızca paranın gözlüklerinden bakan, bizim sistemimizde çok paraya hep hasret kalacaktır.

Burada bazı okuyucular bana şöyle bir soru yöneltebilirler: Yani, sınavlarda başarı gösteremeyenlerin yaşama hakkı, çalışıp mutlu ve zengin olma hakkı olmayacak mı? Elbette olacak ama yetenekleri ölçüsünde. Bizim sistemimizde çok akıllı olup da çok para kazanana bir yere kadar izin vereceğiz. Çok fazla para akıllı adamda akıl bırakmaz. Bu nedenle, sistemimizde akla sınır koymayacağız, ama servete sınır koyacağız. Parasını mirasçıların değil, daha çok kendilerinin yemesini sağlayacağız. Bu düşünceleri aslında derinlemesine ekonomi ütopyamızda ele alacağız. O nedenle, bu konuyu burada kesiyoruz. Şimdi ana konumuza dönelim. En son, sofokratik sistemimizi uygularken halka dayananacağımızı söylemiştik. Halkımızın bizim sistemimizi hemen benimseyeceğini söylemek istemiyoruz. Bütün devrimci düşünceler önce hep yadırganır. Sonra baş tacı edilirler.

Aydın, sabrı da hayalleri kadar büyük olan insandır. Beklemeyi sevince dönüştüren kişidir. Peki neyi beklemeyi? Halkın din tüccarları ve halk dalkavukları tarafından sürekli aldatıldığını anlayacağı günleri beklemeyi! Anlamanın sevinci hep aldanmanın hüznünde gizlidir. Aydın, halkının hüznünü sevince dönüştüren kişidir. Bizim siyasal sistemimiz aslında bir mutluluk manifestosudur.

Bu sistemi sağlıklı uygulayabilmek için hem Anayasa’da hem de Siyasî Partiler Kanunu’nda köklü değişiklikler yapmak gerekmektedir. Anayasamızın ilk üç maddesi ile Atatürk ilke ve devrimlerinin korunmasına ilişkin 3. Bölüm korunacaktır. Bunun dışında bizim önereceğimiz siyasal sistemin temel ilkelerine uymayan Anayasa maddeleri çıkarılacak ve Siyasî Partiler Kanunu yeni sistemin temel ilkelerine uygun olarak yeniden düzenlenecektir.

Günümüz siyasetçilerinin çoğunun bizim sistemimizden hoşlanmayacağını çok iyi biliyoruz. Bizim için önemli olan, onların değil, halkın hoşlanmasıdır. Yeni siyasal sistemin getireceği sonuçların kendi geleceği ve kendi mutluluğu için ne kadar önemli olduğunu halk anladığında, artık halk dalkavuklarının ve din tüccarlarının siyaset sahnesinde boy göstermeleri neredeyse olanaksız hâle gelecektir.

‘Sofokratik demokrasi’ adını verdiğimiz bu sistemi tanıtmadan önce okuyuculara bir konuyu anımsatmamız gerekiyor. Sistemimiz için gerekli bazı sınavlardan söz edeceğiz. Okuyucularımızın bu sınavların önemi ve amacını daha iyi anlaması için daha önce yazdığımız ‘Yeni bir ütopyayla mutlu olmak ister misiniz’ başlıklı denememizi okumalarını salık veriyoruz. Şimdi bizim yeni siyasal sistemimizin hangi esaslara dayandığını açıklamaya geçebiliriz:

1-Bizim siyasal sistemimizde yeni kurulacak şu beş parti yer alacaktır: Sosyal Sofokrasi Partisi (SSP), Sofokratik Demokrasi Partisi (SDP), Muhafazakâr Sofokrasi Partisi (MUSOP), Milliyetçi Sofokrasi Partisi (MİSOP) ve Sosyalist Sofokrasi Partisi (SOSOP). Eski partilerin tümü (Anayasada yeni düzenleme yapıldıktan sonra) Anayasa gereği kapatılacaktır.

2-Yeni kurulacak partiler Anayasal güvencelere kavuşacak. Bu partiler hiç kapatılmayacaktır. Yalnızca Anayasal suç işleyen yöneticiler Yüce Divan’da yargılanacaklardır.

3- 18 yaşını bitirmiş olan her Türk vatandaşı bu partilerin doğal üyesi olacaktır.

4- 30 yaşından büyük ve 67 yaşından küçük olan üniversite mezunu yurttaşlar yerel ve genel seçimlerde partiler tarafından aday gösterilebilecektir. Ancak yaş uygunluğu adaylık için tek başına yeterli olmayacaktır. Adayların ÖSYM’nin yapacağı üç sınavdan (Entelektüellerarası Seçme Sınavı-ESS, Siyasetçilerarası Seçme Sınavı-SSS ve Yabancı Dil Sınavı-YDS) yüz üzerinden en az yetmiş puan almış olmaları da gerekecektir.

5-Anayasa’da belirtilen suçları işleyenler ve askerlik görevini yerine getirmemiş olanlar 4. maddede aranan koşulları yerine getirmiş olsalar bile seçimlerde aday gösterilemeyecektir.

6- 1. maddede sözü edilen yeni partilerin kurucusu olmak isteyen kişilerin de 4. ve 5. maddelerdeki koşulları taşımaları gerekecektir.

7-Parti kurucu üyeleri, üç sınavda aldıkları notların ortalamalarına göre parti yönetiminde görev dağılımı yapacaklardır. Partileri büyük kurultay toplanana kadar bu kurucu üyeler yönetecektir.

8- 4. maddede sözü edilen sınavlarda başarı göstermiş yurttaşlar istenen koşulları taşımaları durumunda yeni sistem partilerinden birinde kurultay delegesi olabileceklerdir. Bu kurultay delegelerinin görev süresi beş yıl olacaktır.

9-Her partinin kurultay delege sayısı iki bin olacaktır.

10-Her parti büyük kurultayda genel başkanını seçerken diğer parti delegeleri de oy kullanacaktır. Yani her parti on bin delegenin oy kullanmasıyla seçilecektir.

11-Her parti genel başkanı büyük kurultaya katılacak beş partinin toplam delege sayısının (on bin) üçte iki çoğunluğuyla seçilecektir.

12-Her partinin genel başkanının seçiminden sonra partinin kendi kurultay delegeleri , iki bin kişilik kurultay delegeleri arasından yüz kişilik parti meclisi üyelerini seçecektir.

13-Yüz kişilik parti meclisi de partinin diğer yöneticilerini ve partinin diğer kurullarında görev alacak üyelerini seçecektir.

14-Her parti delegesinin dokunulmazlığı olacaktır, kendilerine devlet tarafından belli bir aylık ödenecektir. Bu aylık milletvekilinin aylığından fazla olamayacaktır.

15-Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, Bakanlar Kurulu üyelerinin ve milletvekillerinin ne kadar aylık almaları gerektiğine yapılacak referandumla halk karar verecektir.

16-Cumhurbaşkanı, T.B.M.M. Başkanı , Başbakan, Bakanlar Kurulu üyeleri ve milletvekilleri her beş yılda bir Üniversite Diploma Yenileme Sınavı'na (ÜDYS) girecekler.Görev başındayken sınava girip de başarısız olmaları ya da görev başındayken altmış yedi yaşını doldurmaları durumunda görevleri kendiliğinden sona erecektir.

17-Ülkenin bağımsız kurumlarınca saptanacak yıllık enflasyon rakamları iki yıl arka arkaya yüzde on artış gösterdiğinde ve ülkenin yıllık bütçesi iki yıl üst üste açık verdiğinde, Başbakan istifasını Cumhurbaşkanı’na sunacak ve derhal üç ay içinde erken seçim yapılacaktır.

18-Genel seçimlerde hiçbir parti halkın oylarının üçte ikisini ya da T.B.M.M.nin üye sayısının üçte iki çoğunluğunu elde etmeye çalışmayacaktır. Seçimlere giren herhangi bir parti genel oyların üçte ikisini alması durumunda seçimler geçersiz sayılacak ve üç ay içinde yeniden seçimlere gidilecektir.

19-Hiçbir parti seçimleri boykot etmeye girişmeyecektir. Seçimleri boykot kararı alan parti ya da partilerin yöneticileri anayasal suç işlemiş sayılacaklardır.

20- 1. maddede adları belirtilen beş parti de yapılacak her tür seçime girmek zorundadır. Beş partinin katılımı olmadan yapılan seçimler geçersiz sayılacaktır.

21-Milletvekillerinin görev süresi normalde beş yıldır. Ancak milletvekilinin çalışmalarından memnun olmayan seçmenler kendi bölgelerinde milletvekilliği seçiminin yenilenmesini talep edebileceklerdir. Bunun için milletvekilini seçen seçmen sayısının yarısından bir fazlasının yazılı talebi gerekecektir. Yazlı talep gerekli sayıya ulaşmışsa, daha önce seçilmiş olan milletvekilinin görevi sona erecek ve üç ay içinde o bölgede boşalan milletvekilliği için seçim yapılacaktır.

Esaslarını yukarıda sıraladığımız bizim bu siyasal sistemimiz başka düşüncelerle zenginleştirilmeye uygun bir sistemdir. Eleştirilecek yönleri olabilir. Özellikle sınav sayısını fazla bulanlar olabilir. Ancak bilgiye bu kadar susamış bir toplumda sofokratik sistemi tek sınavla işletmeye de benim gönlüm razı olmuyor. Bu sorun sınavlar çekici hâle getirilerek çözülebilir. Örneğin, sınavda dereceye girenlere büyük para ödülleri verilebilir.Bu durumda adaylar sınavlara daha büyük bir coşku ve heyecanla hazırlanacaklardır.

Bizim bu sistemimiz başarıya ulaştığında, Atatürk’ün ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür’ sözü de böylece yaşama geçirilmiş olacaktır.

 
Toplam blog
: 18
: 650
Kayıt tarihi
: 06.11.10
 
 

1961 yılında Ankara'da doğdum. Klâsik filoloji okudum...