Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Siyaset, ekonomi ve özelleştirme -1

Siyaset, ekonomi ve özelleştirme -1
 

1980’lerde İngiltere’de öğrenim görürken, Thatcher’i “demir Leydi” unvanına taşıyacak kamu hizmetleri özelleştirmeleri Atlantik’te Reagan yönetimince övgülerle karşılanıyor, eski Kıt’a yükselen yeni-muhafazakarlık rüzgarları ile kamuyu da değil sosyal devleti anılardan silmeye hazırlanıyordu.

Birleşik Krallığın demiryollarını, limanlarını “geri alması”, Fransa’nın bankaları konusunda direnci, İskandinav ülkelerinin işsizlik fonlarını besleyen kamu girişimciliğine el atma çabalarını nasıl püskürttüğü aynı görkemle yazılmadı. Magazin kültürü, “har vurup harman satmanın” albenisi ve gelişme yolundaki ülkelerde çok daha görgüsüz örneklerle ideolojik özelleştirmeyi kutsuyordu.

Siyasetin kimliksizleştirilmesi, “liberal ekonomi-politiğin” o da “özelleştirmenin” seçeneksizliği üzerinden pompalanırken, nihai hasılada, gelişmiş ekonomilere doğru, net kaynak aktarımına rahmet okutacak şekilde varlıklar çok-uluslu hale getirildiler. Daha doğrusu ulus-devletlere kayıtlı olmayan melez kartellere tahvil edildiler.

Doğrudan yabancı yatırımın önemine inanarak söylemek (isterim) gerekir ki, “ham satış rayiç bedelleri üzerinde” bile bir uzlaşma olmaksızın kamu fabrikalarının el değiştirmesi, milli gelirde, gelirin yeniden üretiminde ve ekonomiye dönerek iş sahası açmada kazanç değil kayıp hanesine yazılmıştır.

Bilançonun en ağır faturası işsizliktir. Kamunun iş yaratma ve katma değer sağlamada azalan olanakları, son genel ekonomik krizde görüldüğü gibi, piyasanın denge fiyatlarına gelme mekanizmasının da zayıflamasıdır. Bu, özel sektöre taşıyabileceğinden fazla borçlanma yolunu da açan yapısal yığınak hatası, durgunluk çevriminin, bunalım anaforuna evrilmesini tetikleyen unsurlardandır.

Onun için hesaba, akla, bilime vurulmayan ve vicdanen taşınması güç bir özelleştirme seyri, serbest piyasa ile açıklanmaktan uzaktır… Bir ölçüde insafsız tuzaktır. Toplumu dününden, bugününden ve geleceğinden eden şekilde yaşamını, piyasalaştırmaktır.

Özel sektörün girişim gücünün, serbest ticaret düzeninin, dahası, mülkiyete odaklanmadan üretkenliğin, işletmelerde rasyonalitenin, ekonomik akılcılığın önünde kimseler duramaz.

Vurgu yapmak istediğim; sosyal Pazar ekonomisinin önemidir. Sektörlerin bir diğeri uğruna ezilmemesi, üretim faktörlerinin hakça fiyatlandırılması, emeğin alın terinin karşılığını almasıdır..

Ve ne yazık ki, ülkemizdeki uygulamalar da beklentilerden çok uzak sonuçlar verdiler. Özelleştirilen tesislerin bir çivisi kadar yatırım programından yoksunluk, yöntemsizliğin, yöntemsizlik usul hatalarının sonucudur. Usul hataları süreğenleşerek, ilkesizlik bir sonraki ekonomi-siyasetin çekirdeğine yerleşmiştir. İlkesizlik, kuralsızlıkla bir akçenin iki yüzüdür.

Yoksullaşma, hayat pahalılığı, yolsuzluklar, aynı almaşığın farklı bileşenleridir.

Ve sonuçta genel olarak özelleştirmenin ekonomiye değil hukuka konusu olması bütün bu olguların adeta doğal bir sonucudur.

Onu da yazımın ikinci bölümünde işlemeye çalışacağım…

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..