Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '09

 
Kategori
Siyaset
 

Siyaset incelikli bir işti!

Siyaset incelikli bir işti!
 

Kaynak:İnternet


Demeçler verirlerdi siyasetçiler, açıklamalarda bulunurlar, gazetecilerin, televizyon muhabirlerinin sorularını yanıtlarlardı…

Soru seçmezlerdi, mesela, “Ne hakla bu soruyu sorarsın bana sen!” demişlikleri, der gibi bakmışlıkları yoktu!

İnce bir hicivle dokundururlardı bazen muhalefete, hoş bir nüktedanlıkla atılan top karşılanırdı…

Mitinglerde partilerinin amaçlarını, hedeflerini anlatırlardı, öyleydi o zamanlar, muhalefete saldırmazlardı, hattı zatında dilin de bir edebi vardı!

“Üç koyunu güdemez bunlar!” tarzı laflar edilmemişti hiç, mesela, “Yalancı!” denmemişti, “Çamur atıyorlar!” da…

Seçmenler, yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları sorular sorarlardı, korumaları bu kadar çok değildi o dönemde, vatandaş yaklaşabilirdi, el etek öpenler olduğu kadar eleştirenler de olurdu, inanmıyor musunuz, vallahi de olurdu ve şaşılacak bir şey daha: Yaka paça gözaltına da alınmazlardı! Ciddiyim!...

“Ya hizmet ya ideoloji, yapın tercihinizi!” de dememişti bir başbakan, hatta yerel seçim için başbakanlık görevini askıya alıp miting alanlarında da boy göstermemişti!

Hattı zatında pek de hoş bir davranış da değildi, başbakan bir ülkenin başbakanıdır, o ülke içinde başkanı olduğu partiyi destekleyenler kadar desteklemeyenlerinde başbakanıdır ve demokrasilerde eşitlik ilkesi ihlal edilemez bir kavramdır…

İki ay boyunca miting alanlarında partisinin belediye seçimleri için oy talebinde bulunan, hatta başbakanlık nimetlerinden bu anlamda yararlanan, partisine karşı tepki verdi diye gençleri gözaltına aldırtan bir başbakana farklı görüşteki vatandaşlar eşit uygulama konusunda güvenirler mi dersiniz?

Ben güvenmem!

Ülkenin tonla problemi varken, altı üstü bir belediye seçimi için asli görevinden feragat edip de, başbakanlık statüsünü kullanarak seçim propagandası yapmasını, tehditkar bir tutum takınmasını başbakanlık vasıflarına yakıştıramam!

Bu durum bana şunu hissettirir: Yandaş olanların başbakanıyım ben!

Oysa demokrasi çok sesliliktir, alkış kadar eleştiriyi de kabul etmektir!

Cumhuriyet yönetiminde eşitlik esastır, vatandaşlık hakları vardır, kanunlar, devlet işleri karşısında bireysellik esastır…

Bir başbakan bir parti adına miting alanında kürsüye çıkıyorsa, alabileceği olumsuz tepkilere de hazır olmalıdır, bu demokrasidir, “Devlet büyüğüne hakaret” olarak adlandırılması ise mümkün değildir!

Hiç kimse kusura bakmasın ki, seçim demokrasinin bir parçasıdır, seçim çalışmaları da öyle, seçim amaçlı kürsüye gelen her kim ise bağlı bulunduğu partinin başkanıdır, adayıdır, elemanıdır, vs… O alanda devlet ile ilgili bir titr kullanılamaz!

Miting alanına gelen ister alkışlar, ister yuhalar!

Demokrasilerde bu işler böyle işler!

Bu anlamda, incelikli bir işti siyaset, her bir vatandaş sonuçta bir seçmen, her bir seçmen ise bir vatandaştı, yani, sonuçta!...

Darbe dönemleri dışında da sakınmamıştı vatandaş düşüncesini açıklamaktan, adı üstünde darbeydi, tek seslilik hep beraberinde korku getirirdi, çok seslilikten korkmak olmazdı!

Öyleydi, yani…

Neden bu kadar korkuyoruz peki?

Pardon, yanlış oldu, korkutuluyoruz demek istemiştim!

Siyasetçilere kızardık biz bir zamanlar, hiç ufak harflerle konuşmayı düşünmemiştik!

Bizler seçmendik, onlar seçilen…

Bu ayrımı hep bilmiştik!

Cumhuriyetin, demokrasinin var olma şekliydi çünkü bu, açsak “Açız!” demiştik, “İş istiyoruz!”, “Çiftçiye kredi istiyoruz!”, “Vaatlerde bulunmuştunuz ama yerine getirmediniz, neden?” diye rahatlıkla söylerdik, bir özgürlükmüş, nerden bilebilirdik?

Hiç korkmamıştık siyasetçilerden…

Siyaset yapanlar da hiç korkutma eğiliminde olmamışlardı, seçen-seçilen, bir göreve baş koyan-baş koyduğu görevi layığıyla yapmaya çalışan…

Böyle bir denklem vardı, yani…

Hiç biri şu gazeteyi okumayın dememişti, hiç biri ilinize hizmet istiyorsanız hükümetin partisini seçin diye iki seçeneğe indirgememişti ve hiçbir başbakan seçim ile o payeye ulaştığını unutmamıştı!..

Bu cüretkar tavırlarda, başka ayaklar mı var yoksa?

Gülgün Karaoğlu
Mart,22/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..