Siyaset ve zarafet!

Seçim yarışı kızıştıkça kimilerinde uslup kirliliği ve zarafet kayması görülüyor. Bir son örneği Baykal sergilemiş. Milliyet internette DHA kaynaklı habere göre Başbakandan söz ederken, "ulan" deyivermiş.(1) Ne büyük bir talihsizlik. İki nedenle öyle: Bir: ana muhalefet konumunda bir siyasetçinin topluma dili ve düşüncesiyle örnek olması gerekirken, bu hitap tarzı gerçekten de çok yanlış.. iki: CHP gibi geleneğinde Türk diline ve kültürüne büyük özen gösteren liderlerin yetiştiği bir partinin Genel Başkanı için ayıpsanası bir tarz.

Baykal kahvenahanede bile söylenmeyecek o sözü bir coşkunluk anında ağzından kaçırıvermiş denilebilir mi? Denmemesi gerekir.

Eğer Baykal, yarın Türk dış politikasında ya da başbakanlık koltuğunda olsa, sevmediği dünya liderlerine "ulan" diye hitap edebilir mi? Ederse, Türkiye'nin itibarı ne konuma düşer? Dünya'ya rezil olmaz mıyız? Bunlar yansıtmalı soru işaretleridir. Daha yakın sorular da sorulabilir: Örneğin, Baykal'ın bu uslubu yaygınlaşırsa ve siyasette bir yol açarsa liderler birbirlerine "ulan Sayın bilmem kim" diye hitap etmeye başlasalar, iyi mi olur? Polat Alemdarları, sanal kahramanları bile taklit etmeye hazır nice ergenin bulunduğu bir toplumda, gençler siyasetçileri bu uslup düzeye öykünseler, mesela; öğretmenlerine de "ulan hocam" mı diyeler?..

Bir zamanlar Türk diline, Bülent Ecevit'in "sayın" sıfatını yerleştirdiği nasıl da unutulur. O Ecevit, eleştirilebileceği bir dolu yönüne karşın, Kıbrıs Barış harakatında bile Rumlardan "ulan" diye bahsetmemişti. Atatürk'ün yendiği Yunanlıların bayrağını çiğnetmediğni de unutmayalım. Biz Türkler, düşmanlarına bile saygılı bir ulusuz. Siyasetçilerimizin hele ki liderlerimizin bu geleneğe ve centilmenliğe azami özeni göstermesi zorunludur.

Bunu gözardı eden herkes ne yaparsa kendine yapar.

(1):http://www.milliyet.com.tr/2007/06/26/siyaset/siy02.html