Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '08

     
    Kategori
    Gündelik Yaşam
     

    Siyasetçilerden nefret eden siyasi yorumcuların işi çok zor…

    İnsanın ruhunu en fazla baskı altında hissettiği durumlardan biri de herhalde sevmediği bir işi yapmak zorunda olmasıdır.
    Düşünün ki bir gazetede televizyon programlarını izleyip eleştirmekle görevlisiniz.
    Ancak televizyondan da, televizyon programlarından da nefret ediyorsunuz.
    O diziler, haber ve magazin programları ve hatta reklamlar bile size aptalca geliyor.
    Mümkün olsa sadece birkaç tematik kanalı izleyecek ve genellikle evinizdeki televizyon alıcısını kapalı tutacaksınız.
    Ama kader sizi "televizyon eleştirmeni" olmaya mahkum etmiş.

    Adam ne yapıyor
    Trenin kompartımanındaki o adama benziyorsunuz.
    Bu adam kalkıp bavulların arasında duran bir sepeti indirmiş. Sepetten bir çanak, elma, armut, muz, şeftali gibi meyveler ve bir de bıçak çıkartmış. Meyveleri soyup dilimledikten sonra bunları çanağa doldurmuş. Sonra sepetten çıkarttığı bir konyak şişesinin kapağını açıp, meyveleri konyakla sulamış.Üzerlerine yine sepetten çıkarttığı toz şekerden dökmüş. Çanaktaki konyak ve şekere bulanmış meyveleri iyice karıştırmış.
    Ayağa kalkmış, kompartımanın penceresini açmış ve çanaktaki meyveleri dışarıya dökmüş.
    Kompartımandaki diğer yolcular bu adamı hayretle izliyorlarmış bu sırada.
    Derken adam aynı çanağa, yine sepetten çıkarttığı yeni meyveleri soyup, dilimleyip doldurmuş. Yine konyak ve şekere bulamış meyveleri ve yeniden çanağın içindekileri pencereden dışarı dökmüş.

    Sevse yerdi
    Bu defa yolculardan biri dayanamayıp, "Kardeşim sen ne yapıyorsun Allah aşkına" diye sormuş.
    Adam sakin sakin cevap vermiş:
    -Görmüyor musun ne yaptığımı? Meyve salatası yapıyorum.
    Bu cevabı duyan yolcu, bir soru daha sormuş adama:
    -İyi ama bu yaptıklarını neden pencereden dışarı döküyorsun?
    Adam öfkeyle cevap vermiş bu defa:
    -Ne yapabilirim ki? Meyve salatasından nefret ediyorum… Dökmeyeyim de yiyeyim mi yani?
    Televizyondan nefret edip de televizyon eleştirmeni olanlar gibi, siyasetten ve siyasetçilerden nefret edip de siyasi yorumcu olanlara ne demeli?
    Türk basınında bunların sayılarının az olduğunu söylemek de mümkün değil ayrıca.

    Siyasetten nefret etmek
    -Demokrasiyi siyasetçiler yozlaştırdı…
    -Demokrasi geldi, devrimler rafa kaldırıldı…
    -Siyasetçiler halktan oy almak için, rejimin temelini dinamitliyor…
    -Bu cahil seçmene güvenilmez…
    Bu tür içerikli yorumları hemen her gün okumuyor musunuz?
    Ama galiba bu coğrafyada böyle durumları doğal karşılamak gerekiyor.
    İktidar olmak istemeyen siyasetçilerin var olduğu bir toplumda siyaseti ve Siyasetçileri sevmeyen siyasi yorumcuların bulunması da doğal değil mi?
    Ya da "Batılı" olmayı doktriner bir ideoloji gibi sunanların sürekli "Batı bizi bölecek" sloganını seslendirmelerini yadırgıyor musunuz ki?
    Hukuk Fakültesi'nde 1960'ların bir öğrenci politikacısı ile sosyalizm üzerinde tartışıyorduk. Bir ara öfkelendi,
    -Ben de sosyalistim, üstelik nasyonal sosyalistim, diye konumunu açıkladı.

    Burası böyle işte.
    Kendilerini devrimci olarak sunan statükocuları siyaset arenasında görmüyor muyuz yani?


     
    Toplam blog
    : 1
    : 341
    Kayıt tarihi
    : 02.02.08
     
     

    1982 Bursa doğumluyum. Anadolu Ünversitesi İşletme bölümü mezunu ve Kocaeli Ünversitesi Yerel Yöneti..