Siyasetçilerden sonra fotoğraflar da konuşuyor

İstanbul'da yaşayan insanların, hayatlarında gördükleri en büyük sel felâketini yaşadık. Metre kareye düşen yağmur miktarı bakımından, önceki yıllarla mukayese edilmeyecek bir farklılık var. İşin en acı tarafı da, 30'a yakın insanımızın bu felâkette hayatını kaybetmiş olması... Hepsine rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Ölüm konusunda söylenecek hiçbir söz, ne kaybettiğimizi geri getirmeye, ne ailelerini teselli etmeye yarar. Sözün bittiği noktalardan birisi, belki de en önemlisi budur.

Aslında er-geç hepimizin bir gün ölecek olması, en büyük tesellidir. Halbuki normal şartlarda ölüm olmasaydı da, sadece kazalarda ölenler aramızdan ayrılıp gitseydi, nasıl bir psikoloji içinde olurduk. Herhalde dayanılmaz bir acı yaşardık.

Oysa en sevdiğimizin cenazesinde bile insan zaman zaman espri yapıp gülebiliyor. Bu da yaratacımızın bize verdiği müthiş bir dayanma gücü.

*****

Ölümcül vakalarda ve kazalarda, sebep sonuç ilişkisi üzerinde durularak, varsa ihmallerin ve yanlışların ortaya çıkarılması, benzer olayları bir kere daha yaşamamak için çok çnemli ve çok gereklidir. Haklı olarak İstanbul'u ve Türkiye'yi ayağa kaldıran bu benzersiz olayın meydana geliş biçimi de elbette uzmanlar tarafından araştırılmalı, yapılması gerekenler acilen yapılmalıdır.

Ülkemizde insana yeterince değer verilmediğini biliyoruz. Bunun mücadelesini de yapmaya çalışıyoruz. "Değersiz" insanların oluşturduğu kurumlar da elbette arzuladığımız kadar verimli işler yapamıyorlar. Bu bağlamda hangi partiye bağlı olursa olsun belediyelerimizin dünya standartlarında kusursuz işler yaptığını söyleyemeyiz.

Ancak bu son olayda öyle bir durum yaşandı ki, henüz ne olduğu ve nasıl olduğu ile ilgili tespitler bile yapılmadan doğrudan siyasi bir rant peşine düşüldü. Bir felâket karşısında yapılacak ilk iş, yaraların sarılması konusunda elbirliği ile hareket etmek değil midir?

"Tam zamanıdır, işte şimdi söylersem, rakibimin paçavrasını çıkarırım" anlayışına dayalı bir siyaseti, doğrusu 21. yüzyıla yakışan bir şıklıkta bulamıyorum.

*****

Bir an siz İstanbul belediye başkanı olsanız, meteorolijiden de bir uyarı alsanız, yapacağınız öncelikli iş, kurtarma çalışmaları ile ilgili birimleri harekete geçirmek olacaktır. O satten sonra tedbir almak imkânı zaten yoktur. Farzediniz ki, böyle bir olasılık da var. Hatta emrinizde bir tabur asker de var.

Ne yapardınız? TIR parkına nöbetçi mi dikerdiniz?



<ımg height="300" src="http://www.internethaber.com/images/other/3.20090911145143..jpg" width="450">

<ımg height="300" src="http://www.internethaber.com/images/other/7.20090911145217..jpg" width="450">

15 milyon İstanbullunun ne kadar yağmur yağarsa yağsın, fotoğraflardaki gibi bir manzara yaşanacağını düşünmesi mümkün değildir. Belli ki burada olağanüstü bir durum var. Ben TIR garajındaki fotoğrafları gördüğüm zaman, doğrusu bunun nasıl olabileceğine bir türlü akıl erdiremedim.

Ancak sonradan bilgi sahibi olduğumuz gölet patlaması, olayın nasıl olduğunu bize biraz daha iyi anlatabiliyor değil mi? Yağmurun etkisiyle oluşan sel, göleti tutan toprak seddi yıkmış ve sele ilaveten orada birikmiş tonlarca su da tır parkına doğru akmış.

<ımg height="370" src="http://www.internethaber.com/images/other/1.20090912093155..jpg" width="465">

<ımg height="370" src="http://www.internethaber.com/images/other/4.20090912093218..jpg" width="465">


Şimdi TIR garajı fotoğrafları kadar, gölet fotoğrafları da konuşuyor. Hem de siyasetçilerden daha inandırıcı...

Artık felâket üzerinden, ölüm üzerinden, şehit üzerinden, din üzerinden, Atatürk üzerinden, yoksulluk-fakirlik üzerinden siyaset yapmayı bıraksak da, hep beraber insanlığımızı ön plana çıkararak, gerçekleri anlayarak ve anlatarak, hizmet etmeyi ön plana çıkararak politika yapmayı denesek olmaz mı?