Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '16

 
Kategori
Deneme
 

Siyasetçilerimize üzülüyorum, ne diledikleri gibi giyinebiliyorlar ne de sevgilileri var!

Siyasetçilerimize üzülüyorum, ne diledikleri gibi giyinebiliyorlar ne de sevgilileri var!
 

BU ADAM BİLE DAHA ŞANSLI; HİÇ DEĞİLSE ELİNDE TESPİHİ, FÖTR ŞAPKASI VE GÖZLÜĞÜ VAR. VEKİLLERİMİZE BUNLAR DA YASAK.


Yöneticiler halkın huzuruna çıktıkları anda başka bir kişi oluyorlar. Gülmüyorlar, konuşmuyorlar, şaka yapmıyorlar. Yönetici dediğin ciddi olurmuş. Tanrı Zeus’un heykeli gibi. Kolay değil; onlar akıllarıyla, düşünceleri, bilgi ve becerileriyle değil sadece bu görünüş ve davranışlarıyla halkın onayını alıyorlar. Ve bunu kendileri biliyor. Türkiye’de halk vekilin kafasına değil mazbatasına bakar. Tabi ki bu mazbatayı hak ettiğini gösteren görünüş ve tavırların da olması gerekir. Kısacası şöyle bir bakıldığında hâşâ Tanrı gibi haşmetin, peygamber gibi heybetin ve krallar gibi asaletin olması gerekir.

Siyasilerin bu itibarı kazanmaları için büyük işler başarmaları gerekmez. Bilmem nerenin ağası olmaları, torpille gelinmiş bir genel müdürlük koltuğunda olmaları ve belki kıytırık bir şöhret sahibi olmaları yeterlidir. Yani kendileri olmasa da olur ama bir adları, etiketleri mutlaka olmalıdır.

Falan büyük adamdır. Nasıl büyük? Yani 130 kilo falan mı? Genel müdür. Ne yapmış? Genel müdür dedik ya! Bilgisi, görgüsü? Genel müdür dedik ya! Bir şey yapmış olması gerekmiyor. Bilgisi, görgüsü olsa da olur olmasa da. Genel müdür olması yeterli. İsteyen bana kızsın. Ben genel müdür denilen bu kişileri davar çobanı bile yapmam. Milletin zaafı var kardeşim. Müdür diyorsun zaten peygamber gibi görüyor. Bir de başına “genel” sözünü koyduğun zaman hâşâ Allah sanıyor.

Halkın ülkeyi yönetenlere bakışı facia, rezalet. Ankara yani Çankaya bu ülkenin insanlarına göre sanki Kâbe. Cumhurbaşkanı peygamber, başbakan halife, vekiller de Ashab-ı Kiram. Adamların ülke için bir şey yapmalarına gerek yok ki. Orada olmaları yetiyor. Halkın bu bakışını, anlayışını vekil amca da biliyor. Örneğin kendileri gibi konuştuğun zaman halk sana saygı duymuyor. Konuşurken eee… ee… Diyeceksin. Onların anlamadığı içi boş “demokrasiyi geliştireceğiz. Gereği yapılmaktadır. Devlet görevinin başındadır” şeklinde cümleler kuracaksın. Ne dediğini anlarlarsa bitersin. Bir anda Tanrı Zeus’tan çobanlığa düşersin. Böylesi senin de işine geliyordur, eminim. Çünkü zaten bir şey bilmiyorsun. Oda bilmiyor. La lu la lu… Al sana yüz yıllık demokrasi.

Elbette giyimin de halka benzemeyecek. Elmas pırlanta kol düğmelerin, gümüşgözlük çerçeven, ipek marka kravatın halkın, insanların senin önünde ne kadar eğileceğini belirleyebilir. Bir gün özensiz git; ensene tokat yersin. Tak takıştır öyle git; sen onların ensesine tokat atarsın. Ancak devletin resmiyeti her zaman arkanda olmak zorundadır. Elinde TC mührü olmadan Azrail olsan can alamazsın.

Devletin gücü TC mührüne dayanıyorsa yazıklar olsun o devlete!

Aslında halkın ülkeyi yönetenlere bakışını yazmak, çizmek, konuşmak hiçbir işe yaramaz. Zaman kaybı olur. Halk deyince okumamış, kültürsüz kısaca dağdaki çobanı kastettiğimi sanırsınız ama ülkemizin 10 milyon okumuş kültürlü insanının yöneticilere bakışı da maalesef aynıdır. Elbette durum bu olunca vekil görevliyi tokatlar, memurdan sicilini ister. Okumuş insanların ülkeyi yönetenlere eleştirel gözle bakması Türkiye’de değişim için zorunludur. İki fakülte bitirmiş koskoca bir kurumun idaresinden sorumlu bir MHP’li aydınımızın ”Bahçeli’yi kayıtsız şartsız destekliyorum” sözünü unutamıyorum.

Tarih boyunca krallar, padişahlar otoritelerini korumak için mağrur, kasıntı, dünyayı ben yaratım edasında olmak zorundaydılar. Çünkü o zamanlarda halk üzerindeki etki, kontrol güçle sağlanıyordu. Kralların giyim kuşamları, atı, arabası, yüzündeki ciddiyet, duruşundaki azamet güçlü ve yenilmez olmalarını sağlıyordu. Bu tabloya silah ve asker de eklenince zibidi Antonio kral oluyordu.

Fakat şimdi Çankaya ve TBMM’i Topkapı sarayı değil, Bizans sarayı değil. Türkiye halkı da ne kadar eleştirsek bile şükür reaya değil, palikarya değil. Durum bu olunca vekillerin, bakanların hazır ol çavuşları gibi tuhaf, saçma bir gereksiz disiplin içine girmeleri akıl alır gibi değil. Onları görünce Lorel Hardi gibi içime bir gülme geliyor. Sizler niye böylesiniz? Ya da niye sizi buna mecbur ediyorlar? Niye serbest değilsiniz? Ha anladım; siz devlet memurusunuz. Vah zavallılar vah!

Anamızı belleyen zaten bu memur zihniyeti olmuştur. Memur hiçbir şey üretmeyen mükemmel insandır. Vekiller böyle olağanüstü bir disiplin içinde boyunlarını sıkan kravatlarla, paşa kapı delileri gibi üç düğmesini birden ilikledikleri kalın Sarar ceketleriyle meclise geldiklerinde TBMM’nin saygınlığı mı artıyor? Koca koca adamlar olmuşsunuz ama bir şey öğrenememişsiniz. Meclisin saygınlığı sizlerin manken gibi giyinmenizle değil ülkeye faydalı kanunlar çıkarmanızla sağlanır. O mükemmel giyimli insanların horul horul uyumaları(bu arada söyleyeyim, uyumakta haklıdırlar; çünkü meclis vaaz yeri değildir), birbirlerine bağırıp küfür etmeleri, kavga dövüş silah çekmeleri sanıyorum meclisin saygınlığına gölge düşürmüyor.

Cumhurbaşkanı, başbakan, vekiller ve isteyen tüm devlet görevlileri rakcı John gibi giyinseler ne olur? Ne diyorsun sen ya? Burası diskotek mi? Diskoteği niye küçümsüyorsunuz? Hem meclis, Çankaya niye bu kadar kutsal? Kâbe’nin anahtarıyla açın kapatın bari. Türkiye’nin büyüklüğünü temsil ediyor. Harita var elimizde. Görüyoruz zaten. Biz başka büyüklükten bahsediyoruz.

İşte ben o kastettiğiniz “büyüklüğü” anlamıyorum. Benim anladığım şekliyle yeryüzünde her şeyin büyüklüğü bellidir ve bizim gördüğümüz kadardır. Bunun dışında uydurulan sanal büyüklükler acizlerin gıptayla yalanmalarını ve aptalların bu yalanışla sadist ruhlarını tatmin etmelerini sağlar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli ülke meselelerinin görüşüldüğü, konuşulduğu bir yer olması nedeniyle elbette ki temiz ve düzenli bir mekân olacaktır. Keza içindekilerin de giyim kuşam ve davranışlarında özgür olmakla birlikte seviyesiz görüntülere neden olmamaları gerekir.

Devlet görevlisinin her hareketi ölçülü olmak zorundadır. Ölçü kavramı “tahtırevan” gibidir. Nasıl tahtırevanın bir yanı çökünce diğer tarafı kalkıyorsa ölçülü olsun diye disiplin altına soktuğunuz kişinin aklı ve duyguları dengesini kaybeder. Yani şimdi ülkemizin yöneticilerinden özellikle büyük sorumluluk yüklenenlerin aklı ve yüreği özgür değildir. Hem akıl hem de yürek tıpkı kuşlar gibi özgür oldukları sürece başarılı olurlar.

Yöneticiler üzerindeki baskı herkesçe malum. Kısaca insanlar sizin insan gibi değil evliya, peygamber, hâşâ Tanrı gibi hareket etmenizi ister ve beklerler. Bir başbakan asla öksüremez, esneyemez, hapşıramaz, şaka yapamaz, argo konuşamaz, ağız dolusu gülemez.

Yöneticiler, yüklendikleri görev nedeniyle kişilikleri ne olursa olsun, Allah onları nasıl yaratmışsa yaratsın klasik, kalıplaşmış TC devlet adamı konumuna girip tanınmaz hale gelirler. Ve acıdır ki bunlar bu halleriyle saygı uyandırdıklarını sanırlar. Ha bana şunu desinler:”Korkut, düzen bunu gerektiriyor; mecburuz.”Ama öyle demiyorlar. “Böyle olmalı” diyorlar. “Kılık kıyafetimizle modern Türkiye’yi temsil ediyoruz. Giyim, kuşam ve davranışlarımızla halka örnek oluyoruz”diyorlar.

Belki yaşamıyorlar, yaşayamıyorlar ama ülkemizde on milyon özgür düşünceli insan var. Siyasilerin giyim ve davranışlarını onlara soralım. On üzerinden sıfır puan alırlar. Kravatlı, önde üç düğmesi birden kapalı kalın Sarar ceketli klasik vekil takım elbisesi içindeki yöneticilerimiz bu kılıkla: Hamama gidebilirler mi? Yok. Kafeye, diskoya, bara gidebilirler mi? Yok. Dağlarda gezebilirler mi? Yok. Halay çekebilirler mi? Yok. Koyun güdebilirler mi? Yok. Pikniğe, denize gidebilirler mi? Yok. Futbol oynayabilirler mi? Yok. Bu ülkede yaşamakla ilgili yüz kalem şeyi bu kılıkla vekiller yapamazlar. Bu ne kılığı? Türkiye Cumhuriyeti devlet adamı kılığı.

Sırtında giydiğin zaman ülkendeki yaşantıyla ilgili yüz kalem şeyi yapamıyorsun. Yerde bir tomar para. Zaten konumun müsaade etmiyor da hani yüzsüzlük ettin, eğilip alacağım dedin. Eğilemiyorsun ya. Eğilsen pantolon arkadan cart diye… Kazık yutmuş gibi durmak zorundasın.

Orta çağ kafalı, ilk çağ kafalı, kafasız bir takım ilkel dinozorlar TC’nin saygınlığını korumak için bu hiçbir pratiklik sağlamayan, üstelik insanı cendere gibi boğan, adına resmi kıyafet ve davranış denilen giyim ve davranış formatını, yüz yıldır bir düğmesini bile değiştirmeden, devletin gücüyle halka ve ülkeyi yönetenlere dayatıyorlar.

Yöneticilerimizin en belirgin özellikleri tahsil hayatlarındaki başarılarıdır. Hepsi ful İnek Şaban’dır. Hocalarının onlara takdirname yazmaktan kalemleri tükenmiştir. Bende de on tane takdirname var. İki kere iki dört. Al sana takdirname. Yüz yılda ülkemizde resim dersinden 20 bin öğrenci takdirname almış. Yüz yılda 20 bin takdirnameli öğrencinin içinden bir tane Picasso bile çıkmamış. Tüküreyim sizin takdirnamenize!

Günümüz siyasetçileri gibi bir Korkut bekliyorsanız havanızı alırsınız. Allah yazdıysa bozsun. Düşünceleri ve dünya görüşü için demiyorum. Kılık kıyafet, davranış ve yaşam şekli açısından. Kefen giyerim daha iyi! Alabildiğine modern, özgür ve yeniliğe açık… Canı nasıl istiyorsa, kafası nasıl esiyorsa öyle giyiniyor. Siyasilerimiz pantolonunun ütüsü bozulmasın diye yere bile oturamaz, koşamaz, hoplayamazken Korkut yaban keçileri gibi dağlarda hoplayıp zıplamaz mı? Basar kahkahayı, esner derin derin; bir hapşırır bütün Türkiye ”Çok yaşa Korkut’ um” demez mi?

Yaşamayan yaşatamaz. Bunlar sevemezler; âşık olsalar yedi düvele rezil olurlar. Dinozorların kiraladığı bir kısım basın yüz yıldır siyasetçilerin peşinde paparazzilik yapmaktadırlar. Utanmaz arlanmazlar, saygısızlar adamların neredeyse yatağına girecekler. Bir sevgili ya da arkadaşları olsa siyasi hayatları biter. Korkut’un yareni kolundadır. Korkut yareniyle her dem sevda yolundadır. Bu ülke sadece sahtekâr iyilerin değil harbi kötülerin de ülkesi, işine gelirse.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..