Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Siyasetin aptal kutusuyla imtihanı

Aptal kutusunun Türkiye’deki serüveni, 1990’ların başıyla ortaya çıkan ve yaşanan gelişmelerle sayıları gittikçe artan özel televizyonların bu kutuyu işgaliyle bambaşka bir hal aldı. Artık Türkiye’nin birçok yerinde, evlerimizde televizyonlar var. Ve Türk halkı için bu televizyonlar yaşam alanlarında en ön planda yer almakta. Tabi ki bu durum Türkiye’de en çok siyasetçileri düşündürüyor. Çünkü biliyorlar ki, TV karelerinden herhangi bir şekilde verilecek ufak bir mesaj, seçim meydanlarındaki nutuklardan çok daha fazla etki edecektir seçmenleri üzerinde. Türk halkının ortalama 5 saat TV izleyip bu alanda dünyada en üst sıralarda yer aldığını düşünürsek, bu etkinin siyaset dünyası açısından ne kadar önemli olduğunu kavrayabiliriz.

Peki siyaset bu imtihana ne zaman başladı ve bu imtihanı geçebildi mi? Bu imtihanı başlatan eski Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’dı. Döneminde özel televizyonlar daha ortaya çıkmamış olsa da, TRT’ye yaptırttığı programlarla ( İcraatın İçinden gibi) halk nezdinde bir imaj çizme derdine düşmüştü Özal. Tabi bu imajı o dönemde çizmesi zordu. Özel televizyonların ortaya çıkmasıyla da siyasetçilerin bu imaj denemeleri ve seçmenlerine mesaj verme çabaları devam edecekti. TV’lerde yapılan açık oturumlar ( Siyaset Meydanı, 32. Gün, vb.) siyasetçilerin gözde programlarıydı. Siyasetçiler bu programlarla var güçleriyle seçmenlerine hitap etmeye çalışıyordu. Ama bu dönemde unutulan önemli bir husus vardı. Türk halkı politikaya soğuk bakıyor, bu tip programları sıkıcı buluyor, onun yerine yarışma programlarını daha çok talip ediyordu. 2000’ li yıllara gelindiğinde ise televizyon kanalları siyasetin bu imtihanda kullanacağı önemli bir silahı halkın önüne getiriyordu: Diziler.

Dizilerin siyasetle macerası

2000’li yılların başıyla birlikte Türk televizyonlarında dizi-film furyası başladı ve bu süreç günümüzde hızını arttırarak devam etmekte. Birçok kanalda neredeyse 10’u aşkın dizi seyircinin önüne konuluyor. Önemli 5-6 kanal ile kanal başına dizi sayılarını yan yana koyduğumuzda TV dünyası için karşımıza çok önemli bir pasta çıkıyor. Tabi siyaset dünyası da bu pastadan yararlanmak istiyor. Çünkü halkın önemli bir kısmının bu dizilerdeki sanal dünyayı gerçek hayata yorumladığının farkındalar. Ve bu farkındalığı kullanan yapımcılar dönem dizileri, derin devlet dizileri yaparak siyasetin bu alana dahil olmasını sağlıyorlar. Birkaç örnek üzerinden giderek konuyu daha iyi anlatabilirim. İlk örneğimiz Türk halkını yayınlandığı gün televizyonlara kilitleyen, kahvehanelerde at yarışı ve futbol dışında tek izlenen program olan, karakterlerine gerçek hayatta dizideki rollerine göre muamele yapılan Kurtlar Vadisi dizisi. Bu dizinin ilk döneminde, gizli güçlerin Türkiye’yi ele geçirmesine karşı mücadele eden ve bu mücadelesini derin bir devlet yapılanmasını içinde sürdüren bir kahraman konu ediliyordu. Ayrıca bu dönemde dizide sık sık ABD ve İsrail’e yönelik sert eleştiriler yapılıyor, devlet içinde bu ülkelerin ajanlarının varlığından bahsediliyor, ABD’nin Ortadoğu politikaları ve BOP sert bir şekilde eleştiriliyordu. Tabi bu eleştirilerden ABD ve İsrail ile ilişkilerini iyi sürdürmeye çalışan AKP hükümeti de nasibini alıyordu. Ve siyasi iktidar bu durumdan doğan rahatsızlığını dile getiriyor, dizinin içerdiği şiddet unsurları göz önüne getirilerek cezalar verilmeye başlanıyordu. Fakat AKP bu cezaların halk üzerinde bir etki yaratmayacağının, halkın bu diziyi gerçek hayata yorumladığının farkındaydı. Dizinin yapımcısının değişmesi ve diğer yapımcıların, senaristlerin siyasi iktidara yakın görüşte olması AKP için önemli bir fırsattı. Bu fırsatı da değerlendirmeyi bildiler. Dizinin devamı olan yeni dizide, kahraman ilk rolünden zıt bir şekilde, derin devletle ve çetelerle mücadeleye kendini adamıştı. Dizide 28 Şubat süreci eleştirilmekte, Ergenekon Soruşturmasının bütün safhaları anlatılmakta ve hatta bu soruşturma sonucu tutuklananlar dizi karakterleriyle özdeşleştirilmekteydi. İlk dizide diziyi eleştiren ve cezalar veren RTÜK’ün başkanı, şimdilerde Kurtlar Vadisine ödül verilmesini savunuyor. Böyle bir U dönüşü AKP’nin dizilere verdiği önemi gösteriyordu.

İkinci vereceğim örnek yine milyonları ekran başına oturtan, Türkiye’de yakın tarihi anlatmak hususunda en önemli dönem dizisi olan Hatırla Sevgili. Dizide 1950’lerde 1980’lere kadar geçen süreç anlatılmış ve yaşanan darbeler, siyasi olaylar, idamlar bir aşk hikayesi çerçevesinde izleyiciye aktarılmıştı. Tabi bu aktarım tarafsız değildi. Senaristlerin siyasi görüşlerinin doğal bir sonucu olarak dizide sol ideolojinin ağı bastığını, darbelerin ve bu darbeleri destekleyenlerin kıyasıya eleştirildiğini görüyoruz. Fakat burada da ilginç bir durum var. Dönemdeki sağcıların büyük çoğunluğunun kötü yönleri gözler önüne sergiliyor. Fakat başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 16 yaşında Necip Fazıl’a okuduğu şiir bir sahne olarak sergileniyor ve başbakanın seyircilere şiirsel yönü vurgulanıyor. Yani seyirci Tayyip Erdoğan’ı iyi, diğerlerini kötü görüyor. Tabi her ne hikmetse bu durumu seyirciye aktaran da eşi AKP’li bir milletvekili olan bir yazar. Daha sonra ise Cumhurbaşkanının eşinin bu diziyi ağlayarak izlediği, Cumhurbaşkanı Gül’ün dizinin yapımcısını tebrik ettiği haberi basın-yayın organlarına servis ediliyor. Aslında bunları hepsi halk üzerindeki yanılgıdan faydalanma çabaları. Halkın dizi karakterlerini gerçeğe yorumlaması yanılgısı bu. Örneğin, Mülkiye’ye gelen bu dizinin oyuncularının sanki gerçek hayatta aynı ideolojiye sahip olduğunu yanılgısına kapılıp sahiplenilmesi, sanki bu oyuncuların magazin programlarında kim kiminle beraber haberlerine konu olduğunu unutup, gerçek hayattaki yaşantısıyla rolünün bütünleştiği yanılgısına düşülmesi gibi.

Halkın düştüğü bütün bu yanılgılardan faydalanan siyasetçiler, halkın gözünde rol-model olan dizi karakterlerini kullanıp kendilerine siyasi açıdan rant sağlamak istiyorlar. Ve bu çabaların da bu sektörün gelişimi bu şekilde devam ettiği müddetçe süreceği muhakkak.

Çağlar Ezikoğlu

 
Toplam blog
: 6
: 706
Kayıt tarihi
: 29.09.08
 
 

Ben Çağlar Ezikoğlu, 1987 doğumluyum. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi..