Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '08

 
Kategori
Siyaset
 

Siyasetin işlem hacmi

Dünya birbirine girdi, ABD'nin ne zaman Irak'tan çıkacağı belli değil. Kafkaslarda ortalık an be an gerildi ve Gürcistan, Güney Osetya'ya giriverdi. Afganistan her türlü terör örgütünün oyun bahçesi haline geldi. Pakistanda muhalefeti rafa kaldıran bir diktatörü azletme peşinde olan bir muhalefet... Suriye-İsrail, İran- ABD, İran- İsrail, KKTC- Güney Rum Kesimi gibi bölgemizde bulunan veya müttefikimiz olan ülkelerin arasındaki belirsizlik hala sürerken, bir Avrupa Konseyi ve AB ile katılım görüşmeleri yapan ülke olarak Türkiye'nin gündeminde bunların olmamasına şaşırmalı mıyız?

Uygarlık yarışına bizden çok sonra başlayıp bizden daha önde olanları görünce gülsem mi ağlasam mı karar veremiyorum? Ya da hala laikliği ve demokrasiyi tartışıyor olmamız veya hukukun üstünlüğü gibi evrensel bir kavramı her kesimin farklı algılaması karşısında nasıl bir tavır alınmalı?

Mesela dünyanın gündeminde ABD'de ki 2.5 milyon arı kovanın 600 bin kovanın içindeki arıların yok olması, bu oranın Polonyada %60'lara varması diğer Avrupa ülkelerinde %50lere yaklaşması Türkiyede de bu durumun ciddi krizlere neden olması bizler için bir sorun değil mesela... Yahu boşverin Einstein'ın teorisinden bize ne? Arılar yok olduktan 4 sene sonra insanlar da yok olurlarmış filan! Yok mu şöyle Akmerkezde namaz kılan birisi? Ya da Kuran Kursu binasında ölenler mi yoksa köpük partisinde ölenler mi daha fazla ölmeyi hakediyorlar gibi saçmasapan tartışmalar?

Ha bu arada Kuran Kursunun kaçağı mı olurmuş diyen ulu padişahımız sayın Başbakanımız, ölen 17 gencimiz için ne derler acaba? Şöyle mi derler: napalım canım zaten kaderlerinde ölmek varmış, ölmüşler... Allah rahmet eylesin! Peki bizlerin kaderinde ne zaman AB standartları ve AB üyesi bir ülkenin vatandaşları olmak var Sayın Başbakan diye sorsak herhalde net bir tarih veremez. Ama en azından şunu sormak hakkımızdır, Hırvatistan ile Türkiye müzakere görüşmelerine hemen hemen aynı zamanlarda başlamasına rağmen neden Hırvatlar 33 fasılı neredeyse tamamlamak üzere de biz daha 8.yi açtık. Tabi canım, fasılları açmanıza, meclise getirmenize Sarkozy- Merkel canavarları engel olmuşlardır... Bizler yani bu ülkenin sade vatandaşları sanal gündemlerle sanal bir atmosfere esir olmayı kader bellemişiz.

Şöyle bir ülke düşünün ki: ülkeyi yöneten iktidar, ülkenin yarısı tarafından samimi duygularla "rejimi değiştirecek" diyerek yok edilmesi için dua ediliyor. Hadi neyse onlar zaten hep öyle diyelim. Ama bir tarafta da serbest piyasa ekonomisi, rekabetçilik ve ekonomiyi küreselleştirme anlamında destanlar yazan AKP, özgürleştirme projeleri siyasal ve sosyal konulara gelince ayak diretiyor. Kendi belediyesine ait sosyal tesislerde içki yasağı uyguluyor, iktidara gelir gelmez içki fiyatlarını 2- 3 katına fırlatıyor, domuz çiftliklerini hiç bir gerekçeye dayanmadan kapatabiliyor. Devlette kadrolaşmayı abartarak o anlamda da ayrı bir destan yazıyor yani devlette memur olmak için Akp'ye yakın olmanız yeterli bir liyakat sayılabiliyor. Ya da yeni bir anayasa için düğmeye basacakken bir anda fikir değiştirip bu kadar özgürlük probleminin içinden sadece kendisine oy getireni seçiyor sonra da bütün bu durumu mantıklı bir düzlemde eleştiren liberal demokratları bile "seçkinci" ilan ediyor...

Muhalefet desen evlere şenlik, kendisine "milli sosyal demokrat" diyen bir liderin harika partisi... Hatırlatalım sosyal demokrasi evrensel bir ideolojidir ama millilik sadece ülke sınırları içinde geçerlidir. Neyse keşke her gaf'ı böyle masum olsa... CHP, iktidarı özgürlüklerin sadece kendisine oy getirebilecekleriyle ilgili, diyerek çeşitli örnekler verebilir ve sistemi değiştirmede cesaretsiz olan AKP'nin elinden çok önemli bir kozu alabilir. Ama CHP ne yapıyor? Devleti mazlum olarak düşünüp 82 rejimini, hani kendilerini kapatan o rejimi alenen savunuyorlar. Halbuki AKP, bir 82 rejimi ürünüdür, uzantısıdır... Sürekli olarak AKP'yi, laiklikten vurmak bir işe yaramaz. Bunu yerel ve genel seçimlerde yaşadı muhalefet, ama ısrarla aynı tutumu sürdürüp kendini marjinalleştirmeye devam ediyor. Anayasa Mahkemesinin gri tonlu AKP kararı, AKP'ye değil asıl CHP'ye büyük zarar verecek ve iyice marjinalleştirecek, baksanıza TSK'yı bile irticacı ilan edecekler, az kaldı... Açıkçası demokrasiyle, temel hak ve özgürlüklerle en küçük yakınlığı olmayan bir iktidar ve muhalefeti barındıran siyasetimiz ve bunların arkasından gitmeyi ezberlemiş ve illaki bir siyasi tarafı seçen ve magazin-politika anlayışını Türkiye'ye enjekte eden medyamızı unutmak olmaz...

Laf salatasını veya kelimeler üstünde çeşitli oynamalar yaparak davudi seslerle kürsülerden birbirine kükremeyi siyaset yapmak sanan siyasetçilerimize, siyasi partilerimize ve medyamıza şu hikayeyi gönderelim:

New York'un Wall Street'inde iki genç borsa brokeri kaldırımda yürüyorlarmış.
Önlerine bir köpek pisliği çıkmış. Brokerlerden biri diğerinin kolundan tutup, durdurmuş...

- Şu yerdeki köpek pisliğini yersen, sana 1000 dolar vereceğim, demiş.

Kendisine teklif yapılan broker, eğilip yerdeki köpek pisliğini almış ve yemiş. Teklifi yapan da çek defterine 1000 dolar yazmış, imzalamış ve bunu arkadaşına vermiş..
Yürümeye devam etmişler.

Biraz sonra önlerine yine bir köpek pisliği çıkmış.

Daha önce pisliği yiyen ve 1000 dolar alan broker, diğerinin kolunu tutup durdurmuş onu.

- Aldığım 1000 dolar içime sinmedi. Şu pisliği de sen ye, paranı geri vereyim, demiş.

Bu defa diğeri yerdeki pisliği alıp, yemiş. Arkadaşı da 1000 dolarlık çeki cüzdanından çıkartıp, ona geri vermiş.

Yan yana yürümeye devam etmişler.

Bir ara, brokerlerden biri durup, arkadaşının kolunu tutmuş ve sormuş ona:

- Bin dolar önce benim sonra da yine senin cebine girdi. Bu durumda biz ikimiz de neden köpek pisliği yedik?

Diğeri bir an düşünmüş ve sonra cevap vermiş:

- Sen sonuca baksana? Neticede işlem hacmini artırdık...

 
Toplam blog
: 2
: 323
Kayıt tarihi
: 24.07.08
 
 

Merhaba, ben Sarp Dirican, 22 yaşındayım, Üniversite öğrencisiyim. İstanbul Acıbadem'de tek başıma y..