- Kategori
- Siyaset
Siyasette tek adam zaafiyeti !
Fatih
Sayın bakan’ın “Milletimiz kimin milletvekili, kimin il başkanı, belediye başkanı, kimin bakan olup olmadığına değil; sadece Recep Tayyip Erdoğan`ın olup olmadığına bakıyor. Allah Başbakanımıza uzun ömür versin" sözünü okuyunca irkildim ve bu aşamaya nasıl gelindiğini merak ettim.
Ülkemizde Cumhuriyetle birlikte Padişahlık Yönetiminin değiştiğini, seçimli demokrasiye geçildiğini ve bu sayede halkın kendi kendini yönetmeye başladığını varsayarız. Kitaplarda da böyle yazar. Altmış yıldır seçimler yapılır,meclisler oluşur,hükümetler kurulur ve ülkemizde güllük gülistanlık yaşarız.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, tek partili dönem sürerken parti içinde farklı düşünceler gruplaşınca çok partili uygulamalara geçmişiz.Yeni partiler kurulmuş, yeni liderler çıkmış, hükümetler değişmişti.
İlk yıllarda bölgelerinde sevilen, liyakatına, yeteneğine güvenilen yaşlılar köy ve mahalle yönetimlerinde görev almışlar, partilerden milletvekilliklerine aday olmuşlar, seçilip hizmet üretmişlerdi.
1960’ lı yıllardan itibaren parti yönetim kurullarına, meclislere seçilmek isteyenleri köylüler veya mahalleliler yerine, siyasi partilerdeki görevlerini “meslek” olarak görmeye başlayan ve bu görevden maddi , manevi yarar sağlayanlar belirlemeye ve etki alanlarındaki adamlarını önermeye başladılar.
Bazen manevi, bazen maddi menfaatlerin cazibesi siyaset sahnesinde seçim rekabetini gündeme getirince siyaset “profesyonel iş” görünümüne büründü. Gelinen aşamada köylü ve mahalleli köyüne, mahallesine hizmet üretecek beğendiği, benimseyip güvendiği hemşerileri yerine, siyasi partilere ve onların listesindeki bazen hiç tanımadıkları, “siyaset mesleği”ni seçen adaylara oy vermek zorunda bırakıldılar. Seçim ve tercihler somuttan soyuta dönüşmeye başladı. Böyle olunca mazinin bazı liderleri kendileri yerine şapkalarını bile aday koysalar seçileceğini itiraf ederek, durum saptayıp seçmene gizliden hakaret etmeye başladılar. Günün seçmeni bu tutum ve davranışları da alkışladı, iktidara getirdi.
Bu anlayış sihirli ekranın da yaşamımıza girmesi ile birlikte insanların beyinlerini uyuşturmaya başladı. Gözleri perdelenen seçmenler perde gözeneklerinden şapkayı görünce alkış makinasına dönüştüler. Alkışlar şapka sahiplerinin ruhlarını öylesine okşadı ki, “ben neymişim” edası ile kendilerini gücün merkezindeki atom çekirdeği saymaya başladılar. İstisnasız her siyasi kanatta etkisini gösteren bu durum, gelişen ülkede büyüyen menfaatlere ulaşmak isteyenlerin rekabetini artırınca; ancak ve ancak ekonomik gücüyle partilere katkı sağlayabilenler ve seçim öncesi reklama yatırım yapabilenler ve liderin gözüne ve emrine girebilenler vekil adayı olabildiler,parti kademelerine yerleştiler.
Bu gerçek “siyaset mesleği” nin tüm meslekleri, bazen de kişilerin sahip olup uzmanlaştıkları kendi mesleklerini bile geride bırakarak ilk sıralara yükselmesini sağladı. İşte bu nedenledir ki bazılarının onlarca yıldır ülkenin gençliğini ve gelişen insan potansiyelini hiçe sayarak bu diplomasız, sözde siyaset mesleğini bazen de farklı, farklı görüşlerdeki partilerde sürdürmeye çalıştıklarını görüyoruz.
Ekonomik dengelere benzer şekilde, siyaset işine talep arttıkça güç kurullardan ve heyetlerden ziyade tek kişide toplanmaya, ve her geçen gün daha da güçlenen “tek adam” anlayışı tüm siyasal kanatlarda hakim olmaya başladı. Bu sonuçlar “ömür boyu liderlik” anlayışını ve hoşgörüsünü topluma yerleştirdi,olağanlaştırdı. Sermaye gücüyle desteklenen siyaset ve seçim barajları farklılıklara ve ekonomik gücü olmayan yurttaşlara şans tanımadı. Şans bulanların çoğunluğu da liderlerinin emrine girdiler.
Gelinen nokta liderleri yeniden padişahlığa özendirir mi, özendirmez mi, zaman gösterecek. Ancak sayın bakanımızın Karaman il kongresindeki sözlerinin daha somut ve özgün bir saptama olduğunu düşünüyorum. “Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, `Milletimiz kimin milletvekili, kimin il başkanı, belediye başkanı, kimin bakan olup olmadığına değil; sadece Recep Tayyip Erdoğan`ın olup olmadığına bakıyor. Allah Başbakanımıza uzun ömür versin` dedi.” (kaynak: kgrt.net)
Sayın bakanın saptaması doğru ve itibar görüyor ise oy veren seçmeninin gözünde sayın başbakan tek adam ve bir anlamda padişah algısındadır. Sayın başbakanımız da bu görünümü ve algıyı onaylarsa ve yönetimde tek karar sahibi ise yeniden tek adam yönetimine dönülüyor anlamındadır ki o zaman yönetimin adı cumhuriyet ve demokrasi olarak anılsa da uygulama ve sonuçlar farklı olacaktır. Alkışlayanlar farklı beklentilerde olabilse de sayın Başbakanımızın tek adam zafiyetinde olmadığını, olmayacağını, zor görevini demokrasimizin çağdaş gelişimine katkı yaparak sürdürüp tamamlayacağını düşünüyorum.
Dilerim sayın bakanın tanımı kapsamında olan “Milletimiz” seçmenler çevremizdeki tek adam yönetimlerinin geldikleri son durumları görerek, kimin milletvekili, kimin il başkanı, belediye başkanı, kimin bakan olup olamayacağına bakarak oy kullanırlar. Böylece genç demokrasimiz her geçen gün daha da güçlenerek ülkemiz çağdaş dünyanın gelişen örnek bir üyesi olarak yoluna devam eder.
orhan.yuksel@mmo.org.tr