Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '08

 
Kategori
Siyaset
 

Siyasi partiler ve hazine yardımı

Siyasi partiler ve hazine yardımı
 

Eğer bir ülkede adil düzen varsa bu her durumda olmalıdır.


Her ülkede bulunan siyasi partiler, o ülkenin demokratik siyasi hayatının vazgeçilmez unsurlarıdır. Bizim ülkemizdeki siyasi partiler de, özellikle 1923 sonrası Türkiye demokrasisinin çıtasını yükseltmek için kurulmuş ve faaliyet etmektedirler. Aslen, kuruluş amacı ülke menfaatleri olmasına ve ilk muhalefet partisinin bile Atatürk’ün emriyle kurulmasına rağmen, genel olarak tüm siyasi partiler, belli bir düsturda, belli kurallar dahilinde ve Türkiye menfaatlerini gözetmek için çalışırlar. Her siyasi partinin kuruluşu benzer olsa da amaçlar ve yapılmak istenenler listesi farklıdır. Siyasi partilerin kuruluşu, organlarının seçimi, işleyişi, faaliyetleri ve kararları Anayasada nitelikleri belirtilen demokrasi esaslarına aykırı olamaz. Vatandaşlar siyasi parti kurma hakkına sahiptirler. Siyasi partiler, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde, önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar.

Türkiye’de siyasi partiler, 2820 sayılı Siyasal Partiler Kanununa göre; Anayasa ve kanunlara uygun olarak; milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzelkişiliğe sahip kuruluşlardır.

Tüm siyasi partiler, faaliyetlerini yürütmek, organizasyonlarını ayakta tutabilmek için belirli bir finansman kaynaklarına ihtiyaç duyarlar. Bu parasal kaynaklar, bina, elektrik, su, ısınma gibi temel ihtiyaçların giderilmesinde, temel araç gereç ve kırtasiye ve personel giderleri için de kullanılır. Hatta seçimlerde gerekli propanga, seçim çalışmalarının yürütülmesi ve malzemeleri için de kullanılır. Her siyasi partinin amacı olan hükümet olmak, iktidar olmak, iktidarı ve yönetimi ele geçirmek için kendilerini halka anlatmalıdırlar ve rakipleri olan diğer partileri geride bırakmak için bir dizi çalışma içerisine girmek zorundadırlar. İşte bu çalışmalar içinde örgütlenmek gerekmektedir ve iyi bir örgüt içinde yukarıda saydığımız masrafların yapılması gerekmektedir. Bir siyasi parti, kuruluşu gereği bir “sivil toplum örgütü” olması ve de kanunda ilgili maddelerde de belirtildiği üzere, maddi kaynaklarını üyelerinden aldıkları aidatlar, halktan gelen bağışlar, varsa kendilerine ait mülklerden gelen kira gelirleri ve değişik organizasyonlardan (kermes, konser vs) elde ettikleri gelirlerden oluştururlar. Fakat, Türkiye’nin yapısı düşünüldüğünde bu gelirlerin yetersiz olduğu görülmektedir. Belki de hem bu sebeple, hem de ekonomik güçlerin, ülke konjöktüründe söz sahibi olmaması ve siyasi partilerin de güçlü olabilmesi için yeni bir finansman kaynağı yaratılması gerektiği düşünülmüş ve biraz da iktidardaki DP hükümetinin katkısıyla 1965 yılında ilk defa siyasi partilere devlet yardımı yapılması sağlanmıştır. Zamanla bu devlet yardımlarının çok yararlı olduğu görülse de zamanla “haksız rekabet oluşturması” gibi zararları da olduğu gözlemlenmiştir. Çünkü devlet yardımı yapılan partiler, organizasyonlarını genişletmekte, seçimlere daha bir güçlü girebilmekte, daha geniş ve ferah ortamlarda siyaset yapabiliyor ve giderlerini karşılayabiliyorken, bu yardımı alamayan partiler gerekli yapılanmayı yapamayıp, seçimlere hazırlanamayıp, meclise giremiyorlar.

Bu devlet yardımları özellikle 1982 anayasası ile partilere hangi şekillerde ve miktarlarda dağıtılması gerektiği kanunlaşmışsa da, bu işin bir tarafı. Başka bir şekli de, bu devlet (hazine) yardımlarının ölçütlerinin belirlenmesi ve nasıl kullanıldığının belirlenememesi ve ispatlanamaması doğrultusunda her zaman bir takım sıkıntılar meydana gelmiş ve büyük tartışmalar doğurmuştur. Geçmiş yıllardaki Refah Partisi’nin hesabını veremediği kayıp trilyon davası buna en iyi örnektir. Günümüzde partiler, adlıları oy oranlarına göre devletten hazine yardımı almalarına rağmen, dağıtılan paraların miktarlarını değerlendirdiğimizde, kanunen ve devlet eliyle aslında ne kadar da güçlü örgütler yarattığımızı görmezlikten geliyoruz. Öyleki, günümüzde yalnızca devletten alınan yardımlarla faaliyetlerini sürdüren ve hayatını idame eden partiler ortaya çıkmıştır.

Siyasal partilere yapılan devlet yardımları sadece bizim ülkemizde değil aynı zamanda gelişmiş batı ülkelerinde de uzun yıllardan beri uygulanmıştır. Ülkemizdeki uygulama kendisine Almanya’daki uygulamaları örnek almış olsa da, bu yardımlar İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz ve Japonya gibi ülkelerde de yapılmaktadır. Bu ülkelerden kiminde yardım tek bir siyasal partiler kanununda belirlenmiş kimilerinde ise değişik kanunlar içerisine serpiştirilmiş bulunmaktadır. Ancak her durumda hakça ve yeterli düzeyde yardım yapılıp yapılmadığı şüphe doğuran bir gerçektir.

Madalyonun bir diğer yüzü de, bu maddi yardımları alan siyasi partilerin bunu ne kadarı ile organizasyonlarına aktardığı ve gerçekten dürüst, düzgün bir siyasi yapılanma için kullandığı gerçeğidir. En son olarak 2007 bütçesinde 385 milyon YTL lik toplam hazine yardımından en çok pay alan parti 153.3 milyon YTL ile AKP, 86.7milyon YTL ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve diğerlerinin gerçekten haklı bir paylaşım içinde olduğu söylenebilir mi ? Bugün mecliste olmayan Genç parti bile 32.4 milyon ytl, Anavatan partisi de 32.4 milyon ytl almışlar. Ve bu paraları gerçekten uygun yerlere mi kullanmışladır. Sorulacak diğer soru, halkın verdiği vergilerden kesilerek aktarılan bu paraların, ülkede işsizlik, ekonomik sıkıntı, bilimde gerileme, sanayideki gerilik, tıp, enerji ve askeri yapılanma vs gibi durumlar düşünüldüğünde gerçekten siyasi partilere dağıtılması ne kadar adilcedir.

Sonuçta parlamentoda var olan çoğunluk bir araya gelerek kendilerine Hazine’den para aktarılmasını ve ne kadar aktarılması gerektiğine karar veriyor. Bunun demokrasinin bir gereği olarak sunulmasında da ciddi bir hata var. Çünkü aktarılan bu paralar toplanan vergilerden oluşuyor. Bir vergi mükellefinin benimsemediği bir partiye onun vergisinden pay ayırmak ne kadar doğru? Eğer demokrasi adına bu yapılacaksa belki küçük partilerden başlamak gerekmez mi ?

Hazine’den alınan bu yardımlar partileri demokratik yönetimlere kavuşturmuyor. Tam tersine parti yönetiminde hakim olan oligarşiyi daha da güçlendiriyor. Alınan bu büyük paralar yerel örgütlere aktarılarak siyasetin oralarda gelişmesini, kalitesinin arttırılmasına olanak tanıması gerekirken, özellikle taşra örgütlerine para aktarılmıyor. Siyasi partiler bu paralarla holding binalarını aratmayan bir biçimde lüks genel merkez binaları yaptırıyorlar. Parti kurmayları son model arabalarla geziyorlar.

Bugün ülkede insanlar yaşam mücadelesi verirken, açlık ve yoksulluk sınırı vahim rakamlarla açıklanırken, ülkedeki işsizlik %10 lara ulaşmışken, küçük parti örgütleri, çok komik rakamlarla ayakta durmaya çalışırlarken, halktan toplanan vergiler büyük partiler, özellikle iktidardaki ve muhalefetteki partiler tarafından fütursuzca harcanıyorken, hatta partilerde yolsuzluklar diz boyu olmuşken, dağıtılan paralarla lider egemen partiler yaratılması, bu partilerde liderler sultası yaratılması ne kadar doğrudur. Sosyal devlet kavramı gereği bu paralar dağıtılmamalıdır. Kanunun ilgili maddeleri yeniden düzenlenmelidir. Bu durum milletin yararına ve ülke menfaatine olacaktır.

Umarım bu yanlışlık bu dönemde, bu mecliste düzeltilir..

../..
 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..