Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '13

 
Kategori
Siyaset
 

Siyasilerde üslup ve kafa farkı ile...

Siyasilerde üslup ve kafa farkı ile...
 

İki siyasi parti, biri AKP, diğeri ise CHP ve ikisinin de "Parti Sözcüleri" Mısır'da askerin yönetime el koyması hakkında sanırım partilerinin görüşlerini ortaya koyuyorlar.
 
AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, "Mursi'yi iktidara getiren geniş kitlelerin kendi oyuna, kendi namusuna sahip çıkması gerekiyor" diyor
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu ise, Mısır'da daha fazla gerginlik istemediklerini belirterek, "Ancak her yerde olduğu gibi askerin siyasete karışmasını da uygun bulmuyoruz" diyor.
 
İlk bakışta her iki partinin de "Askerin yönetime el koyması" karşısında ortak tepki koyuyorlar gibi görünüyor.
 
Tamam... Tepkinin bir tarafı böyle, ancak AKP sözcüsü Hüseyin Çelik'in ifadesinde askerin hareketine karşı çıkmaktan çok, Mısır halkını adeta iç savaşa çağırıyor.
 
Ne dediğine tekrar bir bakalım...
 
"Mursi'yi iktidara getiren geniş kitlelerin kendi oyuna, kendi namusuna sahip çıkması gerekiyor."
 
Ne anlıyorsunuz bu "laf"dan?
 
Çünkü bu ifade "Laf ola, beri gele" tarzında bir ifade.
 
Ancaaaak...
 
Bu lafın altında çok büyük bir korku yatıyor, asıl burayı görmek gerekir.
 
Hüseyin Çelik'in "Riyaziye" dalında bildiği bir tek kavram var, yüzde elli! Ya da "Çok" kavramı, yani iki farklı miktardan "Çok" olan taraf...
 
Demokrasi de kafasına göre Hüseyin Çelik'in, bu iki kavramın içinde değerlendirilebilir. Eğer yüzde 50 isen veya "Çok" isen işte demokrasi budur ve bunu yakalayan istediğini yapmakta özgürdür.
 
Askeri müdahale oluyorsa yüzde 50 veya "Çok" taraf bunu "Namus" meselesi yapacak ve gerekirse iç savaşa kadar varabilecek sonu başlatacak...
 
AKP iktidarı da Mısır'daki "Korkuyu" yaşamaya başladı çünkü...
 
Buradan CHP'nin sözüne geçelim...
 
Diyor ki CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, "Mısır'da daha fazla gerginlik istemiyoruz. Ancak her yerde olduğu gibi askerin siyasete karışmasını da uygun bulmuyoruz."
 
Dr. Faruk Loğoğlu Dışişleri kökenli olduğu için ifadeleri de "Diplomatik" sınırlar içinde oluyor hep. Hüseyin Çelik gibi değil. Onun gibi yüksek perdeden atmıyor, dolayısıyla da ifadeleri iç siyasette pek hafif kalıyor.
 
Loğoğlu'nun Mısır'daki askeri müdahaleye tepkisini vatandaş, daha yüksek perdeden bekliyor. Mesele "Bakın... İktidarımız bizde askeri nasıl da hizaya getirdi? Artık Türkiye'de askeri müdahale olamaz" gibi, işi iç siyasete de indirgemesinden yana...
 
Oysa "Mesele" hiç bir yerde bu olmamalı...
 
Hele demokrasilerde "Hiç olmaz, kabul edilemez" seviyesinde olmalı. Hatta "Akıldan bile geçer" olmamalı...
 
O zaman geriye "Tek" bir çözüm kalıyor...
 
Sokaklara düşenler ne istiyor? İstediklerinde "Haklılık" payı ne kadar ve istekler uygulanabilir mi? Uygulanırsa nasıl uygulanır?
 
Bu ve bu soruları destekleyecek sorulara bakmak gerekir. Çünkü demokrasi sadece "Seçmek" ve "Seçilmek" ile olmuyor gördüğünüz gibi.
 
Hele "Yüzde 50" veya "Çok"luk kavramının demokrasinin temelinde yani birinci sırada değil. Hele askerin "Demokrasi" kavramı içinde böyle bir görevi yok.
 
Peki o zaman asker neden müdahale eder ki?
 
Böyle "Basit" bir soru sorarsanız, cevabı da ona göre çok basit olur.
 
İşte cevabım: Kel başa şimşir tarak...
 
Aslında size bir şey diyeyim mi? Tarağı elimize aldığımızda, neremizi tarayacağımızı, ne kadarını tarayacağımızı, nereye kadar tarayacağımız gayet iyi bilmemiz gerek. Yoksa tarak "Kel başa" fena batar...
 
05 TEMMUZ 2013
İBRAHİM PEKBAY
 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..