Siyonist itiraf: MİT Müsteşarı Hakan Fidan"ın da "Uğur Mumcu gibi" arabasını havaya uçuracaklarmış..

İsrail'in ve destekçisi ABD gazetelerinin bir süredir MİT Müsteşarı Hakan Fidan aleyhine sistemli yayınlar yaptığı biliniyor.

MİT'in son zamanlarda, özellikle MOSSAD faaliyetlerini önleyici tavrı, Hakan Fidan'a kadar Müslüman  coğrafyasında cirit atan İsrail istihbaratını kızdırdı.

İsrail kızınca ABD'nin kızaracağı da malumdur...Bu cümleden olarak Davos'taki "One Minute"in müsebbibi David Ignatius adlı gazeteci Hakan Fidan'ı Amerikaya jurnalleme babından yazılar yazıyor.

Güya, istihbarı bilgileri İran'a veriyormuş Hakan Fidan...Aslında bu birinci itiraf bile "sirkatin söylemekten" başka bir şey değil...

İran ve Türkiye arasındaki Suriye problemi varken nasıl oluyor da MİT, İran'a istihbarat veriyor bu ayrı bir mevzu da diyelim ki veriyor bundan size ne?..

Demek ki, bu zevat, Türkiye'yi ve Türkiye istihbaratını kendi ileri karakolları gibi düşünüyorlardı bugüne kadar...Aslında bu bir ölçüde gerçekti de...

Ne var ki, Türkiye'nin  son yıllarda kazandığı ivme ve bunun doğurduğu bağımsız duruş işleri değiştirdi. Batılı "dostlar"ın sancılanması da bundan kaynaklanıyor.

ABD'deki İsrail lobileri ve kadim İngiliz oyunculuğu bölgede her anlamda yükselmekte olan Türkiye'yi durdurmak için açık ve gizli faaliyetlerini yürütmeye hız verdiler.

Onların verdiği gazla, Türkiyedeki sinir uçları da hareketleniyor. Son aylarda ortaya çıkan gerginliklerin tesadüf olmadığı, bu bağlamda "Gezi"nin de basit bir park bahçe sorunu olmadığı bir kere daha açığa çıkmış oluyor.

Açığa çıkan sadece bu da değil, daha önemlisi Türkiye'nin karanlık yıllarında yaşanan suikastlerin, araba patlatmaların da İsrail istihbaratının işi olduğu...

Bu itirafı,  Bay İgnatius'un yazısına yorum yapan bir İsrail yandaşı site yapıyor: Bu sitedeki bir yorumda, Hakan Fidan'ın bir sabah arabasının havaya uçurulması cezasını hak ettiği söyleniyor.

Demek ki, ülkemizin ufkunu karartan Uğur Mumcu suikastı gibi bir çok olay da bu "araba patlatıcı" güçlerin işidir. Bu fitne, o zaman da Uğur Mumcu'yu bir sabah arabasında havaya uçurmuş ve ardından bunu İran'ın üzerine atmıştı.

İran'ın suçlanması bir yana, burdan hareketle Türkiyede bir laik-dindar gerginliği tezgahlanmıştı...Bu uğursuz süreç  28 Şubat "soygunu"na kadar sürmüştü...

Bugün Türkiye bunları geride bıraktı...Artık IMF'e avuç açmıyoruz, artık füze ihalelerini ABD ve NATO'nun homurdanmasına rağmen Çin'e verebiliyoruz...Artık "hasta adam" biz değiliz onlar...

Bütün bunlar arasında, hala Batı'nın kara propagandasına aldanan Türkiye "aydını" varsa, onların da aydınlanma zamanı gelmiştir. Bir zamanlar mezhebinin meşrebinin ne olduğunu söylemekten çekinenler bugünun özgürlük ortamına nasıl gelindiğinin hesabını yapmalıdır.

Mezhebimiz de, meşrebimiz de ırkımız da, uyruğumuz da bizim "uyuzumuz" olmamalı...Eğer siz, mezhebinizi, meşrebinizi uyuzunuz haline getirirseniz, başkalarının kaşımasına mani olamazsınız...

Bırakın artık onlar "uyuz" olsun...Bizim birliğimiz, dirliğimiz ve gelişmemiz onları "uyuz" etmeye yeter.