Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '11

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Siz bakanların ağzına bakmayın: Krize daha çok var

Siz bakanların ağzına bakmayın: Krize daha çok var
 

Dalgalı kur politikasından bu yana faiz, döviz kuru ayarlamasında ana belirleyici etken olmuştu. Faizin ipinin ucu da “Merkez Bankaları”na verildi. Bu durum gelişmekte olan merkez bankalarını bir anda çok avantajlı konuma soktu. 

 

Merkez bankaları ihracat /ithalat dengesine göre kur ayarlamasını faiz üzerinden belirlemektedir. Faizle işi kontrol edememesi durumunda yine merkez bankaları dövizi belli bir kurun altına düşünce satın almakta ve belli bir rakamın üstüne çıkınca satmaktadır. Bu seviyeleri belirleyen en büyük etmen dış ticaret dengesidir. 

 

Daha önce piyasada döviz talebi arttığında piyasa merkez bankalarına yöneldiğinde zaten merkez bankasında döviz bitmiş oluyordu. 2001 para politikası ile bu durum terse çevrildi. 

 

Normal şartlarda faizi yükselterek veya munzam karşılıkları düşürerek döviz talebini baskı altına almakta zorlanmayan merkez bankaları, aşırı talep oluştuğunda kendi istediği seviyede döviz satışı yapmaktadır. 

 

Bunları neden anlatıyorum? Avrupa Birliği’nde işlerin neden yürümediğini ve ABD’deki bahsedilen krizin ne olduğunu ve bunun Türkiye’ye etkisini anlatmak için.. 

 

İşe AB ile başlayalım. 

 

Yukarda anlattığım denklemin doğrultusunda düşünürsek, dış ticaret açığı veren ülke ne yapar? Faizleri düşürerek parasının da değerini düşürür ki ihracatını artırsın. Ancak AB’de Almanya ile Romanya’nın, Fransa ile Yunanistan’ın, Hollanda ile İspanya’nın cari dengesi bir midir ki aynı para politikasıyla yerel ekonomiler dizayn edilsin? Bu olanaksızdır. Almanya’nın üretim tüketim dengesiyle, Yunanistan’ın ki aynı olmalı ki aynı para üzerinden politikalar başarılı olsun. 

 

Gelişmiş bir ekonomi ile gelişmemiş bir ekonominin para politikasını ve para birimini aynı yaparsanız karşınıza bir ekonomik çorba çıkar. 

 

AB’de bugün olanlar bu çorbanın sonucudur. 

 

ABD ve AB ile ilgili öngörülerimde daha önce bahsettiğim gibi bu ekonomilerin artık çıkmaz sokağa girmiştir. Neden mi? 

 

Dünyada teknoloji sayesinde üretim artık sadece batıda yapılmamaktadır. Yatırımcılara yüklenen ağır yükler nedeniyle yatırımcı gelişmekte olan – ki dalgalı kur politikası/ hedef enflasyon ile önünü çok net görmeye başlamıştı- ülkelere gitmişti. Aynı şekilde sermaye/ finans sektörü de gelişmekte olan piyasalardaki banka ve finans şirketlerini bizzat satın alarak bu piyasaları seçtiğini göstermişti. 

 

Devalüasyon dönemlerinden kalma değerli parayla dünyadan ucuz hammadde kapatarak ürettiklerini AB ve ABD başta olmak üzere yüksek fiyatlarla satma modası da bitmişti. Çünkü 

Bu sefer karşılarına daha rekabetçi rakipleri çıkmıştı. 

 

Gümrük duvarlarının piyasa baskısıyla düşürülmesinin de etkisiyle ABD ve AB’li şirketlerin çok özel markalar dışında gelişmekte olan piyasalarla rekabeti olanaksız hale gelişmişti. 

 

Bu krizin en önemli unsuru burada yatmaktadır. Rekabet edemeyen gelişmiş piyasa şirketleri mallarını satamaz hale geldi. Mal satamayan ve kredi borçlarını ödeyemeyen şirketler işçi çıkarmaya başladı. Kredi alacakları nedeniyle zora düşen finans şirketleri güçlü lobileri sayesinde devletten paralarını tahsil etmişti. Yatırımcıların borçlarını ödemeye çalışan devlet batması garanti olan şirketlerin hisselerine ipotek koymuştu. Zaten daha önceden yüksek düzeyde kredilendirilmiş ve boğazına kadar borca girmiş kitlelere bu ödemeler mal edilmiş olup, işsiz kalan ve vergi yükü artırılan kitleler artık bu duruma dayanamaz hale gelmiştir. 

 

ABD ve AB’nin şu anda bu sorunu çözmesi için ne yapması gerekiyor? Ürettiklerini satması gerekiyor. Ürettikleri ile dünyada rekabet etmesi için ne yapması gerekiyor? Parasının değerini düşürmesi gerekiyor. 

 

Parasının değerini düşürmesi için ne yapması gerekiyor? Faizlerini düşürmesi gerekiyor. 

 

ABD ve AB’nin çıkmaz sokağı burasıdır. Artan cari açıklar nedeniyle borçlarını çevirmekte olan bu ülkeler uluslar arası kredi derecelendirme kurumları tarafından tedirginlikle takip edilmekte olup, aslında gelecekleri çok karanlık olan bu ülkelerin kredi notunu düşürmekten de korkmakta olan bu kuruluşlar, kendi geleceklerini de görememektedirler. Bu nedenle AB üyesi cari açığı ve borcu yüksek ülkelerin kredi notunu düşürmektedirler. Bu durum Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda gibi birliğe daha önce girmiş ülkeleri çok zorlamaktadır. 

 

Kredi notu düşürülen AB ve ABD gibi devletlerin işi gitgide karanlık çıkmaza sokmaktadır. Parasının çok hızlı değer kaybetmesinin önlemi olarak faizleri yükseltmek zorunda kalmaktadırlar. Bu durum onları daha zorlamaktadır. 

 

Bu devletler için en iyi çözüm paralarının ucunu bırakmak ve aşırı değer kaybetmesine izin vermektir. Bu çözümdür ama bu eylem bu ülke halklarını çok fazla yoksullaştıracak olup, yüksek enflasyonun önüne geçmekte zorlanacaklardır. Yüksek enflasyonla bitecek olan bu krizin ilerisi yine karanlıktır. 

 

 

Ekonomi dışarıdan bakıldığı kadar zor değildir. Onu zorlaştıranlar vardır. 

 

Ekonomide her şey arz (sunum) ve Talep (istek) üzerinden çalışır. Para, mal, emek, sermaye, hizmet gibi ana ekonomik unsurların da değerlerini arz ve talep belirler. 

 

Altın neden yükselmektedir? Dünyada güvenilir para kalmadığı için. 

Yakın gelecekte güven veren global bir para var mı? Yok. Neden ? 

 

Çünkü AB ve ABD yakın gelecekte paralarının değerlerini düşürme yarışına gireceklerdir. 

 

Bu ne demektir? Altın yükselmeye devam eder.. 

 

Türkiye açısından kriz ne demektir? Güvenli liman bulamayan sermayenin artık Türkiye’yi tercih etmemesi durumudur. Şimdilik böyle bir durum yoktur. En az 10 yıl daha gelişmekte olan ülkelerde çok derin krizler olmaz. 

 

Türkiye’nin en önemli sorunu AB’ye ihracat açısından çok göbekten bağlı olmasıdır. Bu nedenle Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında ABD ve AB krizinden en çok etkilenecek ülke olacaktır. 

 

Türkiye’de sorun var mıdır? Vardır. 

 

Nedir? 

 

Türkiye’de genel üretimsel düşüş tüketimsel yükseliş var. 

 

Bunu nerden anlıyoruz? 87.2 milyar Dolarlık dış ticaret açığından.. 

 

Bu açığı nasıl finanse edebiliriz? Dışarıdan bulunacak borçlarla.. Yabancı sermaye için hala cazip bir faiz oranı vardır Türkiye’de. Bu cazibe bittiğinde Türkiye biter. Yani şimdilik Türkiye’yi ayakta tutan faizidir. 

 

Bu durum Türkiye’nin borçlarının artacağı anlamına geliyor. Kriz kapıda anlamına gelir mi? 

 

Hayır..Türkiye’de kriz zaten vardı. O bahsedilen ultra krize daha çok var. 

 

Enflasyon tüm dünyanın potansiyel sorunu olacaktır. Ancak bu enflasyon rüzgarından zaten zamanında devalüasyonlarla asimetrik şekilde düşürülmüş olan piyasalar daha az etkilenecektir. Bunlar da IMF’nin eskiden beri devalüasyonla terbiye ettiği gelişmekte olan piyasalardır. Şimdi işler tersine döndü. Gelişmekte olan piyasalar verdikleri değerleri geri alıp geçmişin intikamını alıyor. 

 

Bakanlarımız açıklıyor: Dikkatli olun kriz gelebilir. Hangi kriz? 

 

Türkiye’de kriz devalüasyon olmadan olmaz. Peki devalüasyon olur mu? Hayır. 

 

Neden? Çünkü devalüasyon sistemi 2001’de IMF tarafından bitirildi. 

 

Hangi para talep edilirse o paranın değeri yükselir. O paranın talep edilme nedeni de şudur: Faiz oranı. Bu kadar basit. 

 

Türkiye’nin cari açığı yüksek ama buna rağmen döviz talep edilmiyor. Saçmalık burada. Demek ki Türkiye’ye bir yerlerden hala döviz geliyor. 

 

Döviz Türkiye’ye gelmekten vazgeçer mi? İyi soru.. 

 

Daha iyi yer bulursa vazgeçer. Yani daha iyi kar, daha iyi faiz, daha iyi borsa, daha kur beklentisi. 

 

Dolar 1.72 TL’yi bulunca Merkez Bankası faizle oynamak yerine elindeki diğer enstrumanı kullandı. Munzam karşılığı düşürdü. Ateş düşmezse faizi yükseltir bu iş biter. 

 

Oysa merkez bankası kontrollü olarak dolar kurunu 2.00-2, 20 TL bandına oturtması gerekiyor. Yoksa uzun vadede cari açık finanse edilemez. Ediliyorsa bir yerlerde gariplik vardır. Bu garipliğin faturası da ilerde ağır olur.. 

 

Merkez Bankası neden erken hamle yapıyor? 

 

Yabancı yatırımcılar, sıcak paracılar çok kazansın diye. Oysa serbest piyasa olsa bırakırsın dövizi denge noktasını kendisi bulur. 

 

Tamam o kadar liberal olmayalım dersek bırakalım da cari denge oluşana kadar gitsin kurlar. 

 

Cari dengenin birleşme noktasında dolar 2.50 TL olabilir. Tabi ki bunlar olmayacak. Çünkü Merkez bankası bunu faizi yükselterek baskı altına alabilir. 

 

İşin garip tarafı biz paramızın değerini düşürelim derken ABD ve AB dolar ve EURO’yu da düşürüyor. 

 

Bu nedenle kriz olacak ama bize bir şey olmaz.. 

 

Paranız varsa; altındaysanız altında kalırsınız. Değilseniz altına geçersiniz. 

 

Emlağınız varsa 2013’e kadar satmazsınız. Kredi borcunuz varsa başka krediyle ödersiniz. Borsada ise 55.000’den pozisyon alsınız biter. Yabancı paradaysanız cari açığı olmayan/ az olan ülkenin para birimine geçersiniz. 

 

Paramız mı var da bunları bize anlatıyorsun derseniz. Ben de size geçmiş olsun derim. 

Durmak yok hamallığa devam.. 

 
Toplam blog
: 105
: 3914
Kayıt tarihi
: 05.11.08
 
 

İ. Ü. İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler 1989 mezunuyum. 1993'ten beri uluslararası fındık ..