Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '15

 
Kategori
Psikoloji
 

Siz de 'önyargı'lı mısınız?

Siz de 'önyargı'lı mısınız?
 

Çocuk gelişimi alanında çalışmalar yapan Jean Piaget, 5 duyu organımızla çevreden elde ettiğimiz bilgileri zihnimizde organize ederek bir araya getirilmesine şema demektedir. İnsanlar yeni bir bilgi ile karşılaştığında genelde zihninde var olan şemaları kullanma eğilimindedir. Var olan şema ihtiyacı karşılamadığında, düzenlenerek veya değiştirilerek yeni bir şema oluşturulur. Genelde bilişsel olarak cimri olduğumuz için, değişime karşı dirençli davranıp kendimizi fazla yormadan hüküm veririz. İşte buna önyargı diyoruz.

Önyargılar, genelde olumsuz olarak bilinmektedir. Bir konuda verilen hızlı yargı olarak da bahsedebileceğimiz önyargılar, zamandan tasarruf etmemizi sağlar; bu sayede daha az enerji harcarız. Aslında burada önyargılara karşı da önyargılı davranıyoruz :) Az önce de bahsettiğimiz gibi genel itibariyle önyargı; kişileri, durumları, olayları tanımadan, onları kategorize etmek ve bunu olumsuz anlamda kullanmaktır.

İnsanları ait olduğu kimliğe, inancına, görünüşüne göre bir kategoriye yerleştirip, diğer özelliklerine dikkat etmiyoruz. Her ne kadar teoride tek özelliğin ya da durumun bir kişiyi tanımamaya yetmeyeceğini bilsek de pratikde işler o kadar tafsilatlı işlemiyor. O kişinin yerine kendimizi koymayı, böyle bir durumla karşılaşabileceğimizi, olaya farklı bir açıdan bakmayı düşünebildiğimizde çok şey değişecektir.

“Bir derste Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken bir olay okuyor :
* Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor.
* Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor.
* Zaman, yer ya da kişi kavramı yok.
* Yalnız nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
* Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor.
* Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor.
* Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor.
* Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde.
* Yürümüyor.
* Uykusu sürekli düzensiz.
* Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor.
* Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.

Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle bir hastanın bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapmayacaklarını söylerler.

Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar.Fotoğraftaki hasta doktorun altı aylık dünya tatlısı kızıdır…” (1)

 

Kimse sizden Kaf Dağı’nın ardını görmenizi ya yürüyerek çöller aşmanızı beklemiyor. Biraz durup düşündüğünüzde herşeyin değiştiğini ve hayatınızın daha renkli olduğunu göreceksiniz.

 

(1): http://goo.gl/WSQRDR

http://goo.gl/ZxIQAs

mtasdelen.com

mtasdelenn@gmail.com

 
Toplam blog
: 14
: 1220
Kayıt tarihi
: 02.09.15
 
 

Merhaba! Her hayal gerçek olmaz ama gerçekler bir zaman hayaldi. İnsanlara yol göstermeye çalışan..