Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Siz de gündemzede olabilirsiniz

Siz de gündemzede olabilirsiniz
 

İnsanoğlu yaratıldığı günden bu yana yaşadığı çevrede vuk'u bulan olaylara her zaman ilgili olmuştur. Etrafında ne olmuş, ne bitmiş, nasıl olmuş hep bunu merak eder, öğrenmek ister. Merak duygusu doğuştan hepimize verilmiş bir haslettir aslında. Bazımız çok meraklı, bazımız ise alabildiğine duyarsızdır çevresinde olup bitenlere. Birçoğumuz ülke gündemine de derin dalışlar yaparız zaman zaman. Kah avukatı oluruz kah savcısı oluruz bir davanın. Kahve molalarında, çay sohbetlerinde hükümetler kurar, hükümetler yıkarız yeri geldiğinde. Gündem bombardımanına uğrayan her gündemzedenin söyleyeceği mutlaka bir şeyler olur olup bitenle ilgili. Kimimiz memleket batsa bana ne derken bir diğerimiz kapılır gideriz olan bitenin heyecanına. Bu güzel ülkede yaşıyorsanız ve iletişim dünyası ile aranıza duvar örmemişseniz eğer ya siz de bir gündemzedesiniz ya da olmak üzeresiniz.

Her hafta yeni bir gündemi olan bu ülkenin insanlarının bir haftayı da sakin geçirdiği hiç görülmemiştir. Havasından mı suyundan mı yoksa o meşhur jeopolitik konumundan mıdır bilinmez her hafta tartışılacak bir olayı, bir haberi olur bu ülkenin. Gazetelerinden, televizyonlarından, haber sitelerinden “Flaş..Flaş..Flaş..” manşetleri hiç eksik olmaz, illaki tartışılacak, kıyasıya eleştirilecek veya en gür sesle alkışlanabilecek bir gündemi olur bu memleketin. Gün gelir milli takımımızın başarısıyla tüm düşmanlıkları unutur birbirimizi bağrımıza basarız gün gelir siyasi rakibimizin gırtlağını sıkarız. Sevincin de üzüntünün de limitlerini zorlamaktan zevk alırız. Yıllar geçtikçe, toplumsal sıkıntıları unutup kendi dertlerimizin ardına takılıyor, bireyselliği ön plana çıkarıp diğerlerini fazlaca önemsememeye başlıyoruz. Böyle olunca da sanırım duygularımızı, davranışlarımızı kontrol etmekte git gide zorlanıyoruz.

Görmeye hiç alışık olmadığımız üçüncü sayfa haberlerini okudukça “Ne oluyor bize!” demekten kendimizi alamaz olduk şimdilerde. Evladını, yavrusunu darp eden, sokak ortasına terk eden anaları gördükçe içimiz sızlıyor, gidişatın iyi olmadığına dair ümitsiz sözler dökülüyor dudaklarımızdan. Anasını, babasını öldürenleri duyunca bunu da mı görecektik deyip eski günleri arıyoruz özlemle. İletişim çağının tüm imkanlarından en kolay şekilde faydalanabilen bizler içimizi karartacak, bizleri yeise sürükleyecek yüzlerce haberi görmekten bunalıyor, telefonun, televizyonun çekmediği internetin olmadığı yerlere kaçmayı hayal ediyoruz.

İnsanoğlu elbette çevresindekilere duyarsız kalamaz, kalmamalı ama zihnini bulandırıp dengesini kaybedene kadar dünya meseleleriyle de hemhal olmamalı. Bu topraklarda her şey çok hızlı gelişiyor, hayat buralarda son derece dinamik bir şekilde ilerliyor. Bizler alıştığımız için çok farkına varamıyoruz ama dışarıdan gelen yabancı gözler bu ülkenin dinamizmi karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Avrupalının bizden çok daha fazla düşünecek, hayatı sorgulayacak vakti olduğunu düşünüyorum bazen. Bizim kadar renkli bir hayatları yok onların, her yeni günde yeni bir sürpriz beklemiyor onları. Her ne kadar onlar bu açıdan bizden şanslı olsalar da biz de gündemzede hastalığına yakalanmamanın yollarını aramalı, yakalandıysak da iletişim bombardımanına açık hedef olmaktan kaçınmaya çalışmalı, kendimize sığınacak güzel bir mevzi bulmalıyız.

Televizyon izleme, internete bağlanma, cep telefonu kullanma gibi gündelik hayatın bir parçası haline gelmiş aktivitelerimizi eleştirel bir gözle sorgulamaya çalışmalıyız. Bilgi kirliliğinin ve iletişim bombardımanının birer çöplüğe çevirdiği zihinlerimizi arındırmanın, berraklaştırmanın yollarını aramalıyız. Önemsiz konuların peşine takılmaktan kaçınmalı kendimizle dış dünya arasına filtreler koymalıyız. Dışarıdan gelen her bilgiyi sorgulamadan kabul etmemeli önemsiz olanla önemli olanı birbirinden ayırt etmeliyiz.

Gazeteleri okurken, televizyon izlerken, internette gezinirken, gündemi takip ederken seçici davranmanın ruhsal anlamda rahatlamamıza çok olumlu katkısı olacağını düşünüyorum. Manevi bir buhran yaşayan insanlığın maddi alemin boğucu havasından uzaklaşıp kendi iç dünyasına yönelmeye su gibi ihtiyacı var. Sanırım pek çoğumuz gündemzede olmaktan kendimizi alıkoyamadığımız için kendi iç alemimize yeterli vakti ayıramıyoruz.

Sizce de kendimizle baş başa kalmanın, iç alemimizle yüzleşmenin zamanı gelmedi mi?

 
Toplam blog
: 24
: 860
Kayıt tarihi
: 01.11.06
 
 

1977 yılında Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde dünyaya geldim. 1998 senesinde Yıldız Teknik Üniversites..