Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Siz hangi zamanda yaşıyorsunuz?

Siz hangi zamanda yaşıyorsunuz?
 

Yaşam Koçu İnci Aktaş

Siz hangi zamanda yaşıyorsunuz? Gelecek zamanda mı, geçmiş zamanda mı? Ne yazık ki insanlık olarak bir türlü şimdiki zamanda yaşamayı başaramadık. Ya geleceğin planlarıyla ilgilendik ya da geçmişin başarısızlıklarıyla. Oysa unuttuğumuz bir şey vardı. Daima şimdi de yaşamayı başarabilirsek mutlu olabiliyorduk…

Günlük hayatın koşuşturmacası içinde kendimizle ve öz benliğimizle bağlantımızı yitirdik. Keşke farkında olsaydık geçmiş ve geleceğin olmadığını. Keşke anda yaşamanın bu dünyadaki cennet olduğunun farkına varsaydık.

Bir düşünün hayatınızda kaç kere eşinizle, çocuklarınızla, arkadaşlarınızla ya da patronunuzla ilişkilerinizde felaketin kıyısından döndünüz? İçinizde bir şey, sizi uyandıran ve şimdiki zamanda tutan bir şey felaketi son anda fark etmenizi sağladı…Ben ne yapıyorum diye sordunuz kendi kendinize…Hala durup düşündüğünüzde yüreğiniz ağzınıza geliyor…Peki yaklaşan felaketi niçin görememiştiniz? Çünkü ya geçmiş zamandaydınız, ya gelecek zamanda…Asla şimdiki zamanda olamamıştınız…

Günlük hayatta insanlar transta gezerler. Geçmişi ya da geleceği düşünmek bir transa halidir. İnsanlara; ‘Şimdi senden doğduğun evi hatırlamanı istiyorum. Boyası ne renkti, kimler yaşıyordu, ne tip eşyalar vardı?’ dediğinizde, kişiyi şimdiki zamanından koparıp başka bir zaman geçirmiş olursunuz ve kişi transa girer. Yolda yürürken kaç kere bir arkadaşınızın yüzüne baka baka geçtiniz ama onu tanımadınız. İşte o anda, anda değilsiniz demektir. Transtasınızdır…Muhtemelen geçmişi, bazen de belirsiz geleceğinizi düşünüyorsunuzdur. Bu durumda fiziken yaklaşan felaket hızla gelen bir araba ve arabanın kornasının sizi transtan çıkaran sesidir. Manevi uyaran ise ruhunuzdan gelir…

Yaklaşmakta olan felaketi son anda görmek yerine sürekli içinizde bulunduğunuz anı yaşamak nasıl bir şey olurdu? Her an değişen gerçeğin farkında olabilecek kadar ayık olabilseydik…

Anın farkında olabilmek ise tüm benliğimizle kendimizi kabul etmekle başlıyor. Bizler kişiliğimizin ötesinde bir şeyleriz. Ancak kişiliğimizin ötesindeki şeyleri görmek istemeyiz. Sahiplenmek istemediğimiz bir çok özelliğimiz engellenmiş ya da içimizde bir yerlerde üstü örtülmüştür. Bu örtüyü kaldırmanın ve onları ortaya çıkarmanın kişiliğimizin zayıflığını ortaya çıkarmak olduğunu sanırız.  Bu da dünyayla başa çıkma gücümüze darbe vuracaktır.

Aldatıldığımızda ‘ben kimseyi aldatmam.’ diyebiliriz o zaman. Biri bizim canımızı yaktığında. ‘O kötü bir insan.’ diyebiliriz rahatlıkla. Oysa insanın içinde iyilik de vardır, kötülük de…Güzellik de vardır çirkinlik de…İyi özelliklerimizle birlikte kötü özelliklerimizi de kabullendiğimizde evren bizi aynı özellikleri taşıyan kişilerle sınamaktan vazgeçer. Yani sürekli ihanet eden bir eşle sınanıyorsak, belki de kendi içimizdeki aldatma potansiyelini kabullenmeliyiz. Ben aldatmam diye bağırdıkça, bu özelliği size hatırlatacak kişilerle karşılaşmaya devam ederiz. Oysa anda olmak aynı anda her yerde olmak ve aynı anda her şey olabilmektir.

Yaşanan anda var olmak gerçek doğamızın özelliklerini kucaklamamızı sağlıyor. Kötü özelliklerinde bazı şartlarda bizde de olabileceğini kabullenip iyi özelliklerimize odaklandığımızda hem ruhumuz özgürleşiyor, hem de anın farkında olarak yaşamaya başlıyoruz.

Trans halinden çıkıp ayık bir şekilde ruhumuzu sevgiyle doldurduğumuzda, gelecekle ilgili kaygılarımız yok oluyor ve geçmişle ilgili olumsuz bağlarımız da kopuyor. Çok eski zamanlardan beri tüm öğretiler diyor ki ya birbirimizi seveceğiz ya da yok olacağız. Ve sevmeye iyi kötü tüm özelliklerimizle kendimizden başlamalıyız.

Unutmayın;  Geçmiş ve gelecek yok, sadece sonsuz bir şimdi vardır. Zaman sadece bir yanılsamadır.

Sevgiyle Kalın;

İnci Aktaş-Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Bursa

 
Toplam blog
: 76
: 1085
Kayıt tarihi
: 28.11.10
 
 

İnci AKTAŞ 1984 yılında Bursa'da doğdu. Uludağ Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu. İstanb..