Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '11

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

Siz kaynaklarınızı yedeklediniz mi ?

Siz kaynaklarınızı yedeklediniz mi ?
 

Yedekleme dendiğinde genelde akla bilgisayar, içindeki önemli dosyalar ve onların yedeklenebileceği materyaller geliyor değil mi? "Aman önemli belgelerinizi yedekleyin, olur da bilgisayar çökerse/hesabınıza ulaşamazsanız elinizde bir kopyası bulunsun" diye sık sık uyarırlar bizi. Bu nedenle çoğumuz sanırım bu terime gayet aşinayız.

Ancak bugünkü "yedekleme" konusu biraz daha farklı. Bu sefer "insan kaynağı" yedeklemekten bahsedeceğiz.

Pazar günlerinin en keyifli tarafı İnsan Kaynakları ve Kariyer eklerinin arasına kapanıp seçme yazılar ve araştırmalar okumak bence. Bazaen çok ama çok iyi bildiğiniz bir konuda dahi gözünüzü açacak ya da üzerinde tekrar düşünmenizi sağlayacak bir yazı okuyabiliyor, birkaç saatinizi bunu düşünmeye ayırabiliyorsunuz. Bir nevi beyin fırtınası yaratıyor bazı yazılar; kafanızın içindeki minik gri hücrelerin Agatha Christie'nin meşhur dedektifi Hercule Poirot'nunkiler gibi harekete geçtiğini hissetmeniz çok olası.

Dün ilgimi çeken konu "Yedekleme" idi. Habertürk'ün Kariyer ekinde bahsi geçen konuya aslında pek çok firmada ne kadar az önem verildiğini düşünmeden edemedim. Oysa yazıda da belirtildiği gibi, bir şirketin yedekleme planının olmaması, önemli bir pozisyondaki kişinin aniden işten ayrılması vs bir durumda şirkete inanılmaz yüksek bir maliyet getiriyor. Üstelik de kişinin öyle çok tepe bir pozisyonda çalışıyor olması, mükemmel bir özgeçmişe sahip olması, çok stratejik kararlar alıyor olması, lider durumunda olması gerekli değil. Sadece ve sadece yaptığı işi "iyi" ve bazen de "tek tüfek" olarak yapıyor olması önemli.

Şöyle düşünün : Bir şirketin X departmanında yöneticisiniz. Bir sayfa dolusu sorumluluğunuz var ve bu sorumlulukların alt katmanlarını da beraber çalıştığınız ekibinize dağıtmış durumdasınız. Norm kadronuz belli; bu kadar kişi ile o kadar iş yapılacak. Ekibinizde birkaç kişi gerçekten çok parlak özelliklere sahipler : İyi bir üniversite, belki yüksek lisans/doktora, uzun bir iş tecrübesi, prezentablite, girişkenlik, sorumluluk alabilme... Arada durup düşünüyorsunuz : "Allahım şunlardan biri çekip giderse ne yaparım?" diye. Kafanızda bazı planlarınız var aslında, ama kağıda dökülmüş ya da üst yönetimle paylaşılmış değil. Her an hesap kitap yapıyorsunuz, ne de olsa işlerin yürümesi lazım ve bunlar sizin sorumluluğunuz.

Derken bir gün, hiç beklemediğiniz bir şey oluyor.

O hiç işten ayrılacağını düşünmediğiniz, gündelik işlerinizi yapan, senelerdir orada çalıştığı için artık varlığı kanıksanmış, öyle parlak bir özgeçmişe sahip olmayan ama gayet iyi bir performansla çalışan, sessiz sakin, ama örneğin kızgın müşterileri sakinleştirmekte üstüne olmayan Ayşe Hanım geliyor ve sadece iki sözcük söylüyor : "İstifa ediyorum !"

İnsanları "varsaymanın" en önemli sonuçlarından biri işte böyle bir söz işitince kalakalmanız. Ayşe Hanım tabiri caizse "bulunmaz Hint kumaşı" mı? Hayır değil, elinizde ondan parlak bir yığın isim var. O zaman sıkıntı olur mu ? Evet, maalesef olur.

Araştırmalar göstermiş ki, yılda 18 bin dolar kazanan bir satış temsilcisinin (evet bir satış temsilcisi, hani bazılarımızın "sürüsüne bereket" diyerek pek de önem vermediği o pozisyon) işten ayrılmasının şirkete yıllık maliyeti 58 bin USD. Düşünebiliyor musunuz, "senden çok var" diyerek önemsemediğiniz bir çalışanınızın size çıkarttığı maliyeti ? O yüzden hem yöneticiler hem de İK profesyonelleri kişi ve pozisyon değerlendirmelerinde rasyonel ve duygusallıktan uzak davranmak durumunda çünkü kimin sizi nasıl etkileyeceği asla belli olmuyor.

Şimdi dönelim Ayşe Hanım'a. Onun yerine birini bulabilir misiniz ? Tabii, kolaylıkla; çünkü çalıştığı pozisyonun gerekleri o kadar da çok değil. Şöyle bir çıkarırsınız iş ve görev tanımını... Ooo, çabucak bulabilirsiniz onun yerine birini. Ama maalesef durum öyle değil. Ne işten ayrılan ne de işe yeni başlayacak kişi o kağıtta yazılı harflerin bileşiminden oluşmuyor. O kağıt bir çerçeve çiziyor sadece; onu kanlı canlı hale getiren ise o görevde bizzat bulunmuş olan kişiler. İK profesyonelleri de yöneticiler de çok iyi bilir ki çoğu zaman görev ve iş tanımı, görev ve işin "kendisinden" çıkmaz. Hali hazırda onu yapmakta bulunan kişini o göreve/işe kattıkları dökülür kağıda. Yani önce pozisyon yazılmaz, o pozisyondaki insan o pozisyonun yaratıcısı ve uygulayıcısı olarak onu kağıda döker. Ne zaman ki mevcut çalışan işten ayrılır, o zaman o kağıtta yazılanlar önemli hale gelir ve oraya gelecek kişiyi belirlemek için bir anahtar görevi görür.

Ve aslında siz o pozisyona "birini" aramazsınız genelde, "Ayşe Hanım'ın klonu"nu aramaya başlarsınız :-))

Beraber çalıştığınız kişilere şöyle bir bakın : En yetenekli, en yüksek performanslı gördüğünüz kişlierin kaybı size çok ağır gelecektir belki ama zaten devamlı olarak onların gidebileceğine, daha iyi fırsatlar sunulduğunda kariyerlerini geliştirmek için sizi terkedeceklerine karşı hazırlıklı olduğunuz için planlamalarınızı daha çabuk yapıp işlerinizi daha kolay yola sokabilirsiniz. Ama bir yöneticiyi en çok zorlayan, gün içinde çok da önem vermediği (aslında önemini görmezden geldiği) konularda çalışan kişilerin ani ayrılıklarıdır. Çünkü elinizdeki "prens ve prensesler", o boşalan "nispeten önemsiz" pozisyonun gerektirdiği rutin, tatsız, gündelik, sıkıcı işleri yapmak istemezler. Onların doğasına, iş tanımına, mevcut pozisyonlarına vs aykırıdır bu. Birini hemen bulmanız da mümkün değildir, bulsanız bile o kişiyi eğitmeniz gerekir. Bu da nereden baksanız haftalar, hatta bazen aylar sürebilecek bir süreçtir. Bu arada biriken işler hem sizi hem de ekibinizi sıkıntıya sokar, arada tartışmalar, huzursuzluklar çıkmaya başlar ve bir anda bakar ve anlarsınız ki bir takım, ancak her üyesi orada hazır ve nazır olduğu sürece gerçek bir takımdır. Takımın malzemecisinin aniden ayrılması demek o takımın çökmesi demek olacaktır.

Bu yüzden YEDEKLEME ya da İngilizce adı ile SUCCESSION PLANNING, sadece üst düzey ya da kilit pozisyonlar için değil, her türlü pozisyon için biraz emek verilerek yapılması gereken bir şeydir. Aksi takdirde şirketin de yöneticilerin de katlanması gereken maliyet çok daha büyük olabilir.

Kaynağınızı yedeklemeyi unutmayın; sistem çökerse yedek dosyalara başvuracaksınız çünkü !

 

 

 

 
Toplam blog
: 15
: 1202
Kayıt tarihi
: 08.09.07
 
 

1973 İstanbul doğumluyum. Kadıköy Anadolu Lisesi ('91)'nin ardından 1995'te Boğaziçi Üniversitesi..