Siz utanma nedir bilir misiniz?

Tarih 7 Mart 2009 / Kayseri Kadir Has Stadyumu

Kayserispor-Fenerbahçe Turkcell Süper Lig maçı

Yukarıdaki resmi hatırlarsınız mutlaka‚ günlerce kamuoyunda yeralmış‚ üzerine "insanlık nutukları" atılarak "vicdanın kitabı" yeniden yazılmıştı hani..

Halk arasında bu hareketin anlamı :"Senin boğazını/gırtlağını keserim"

Kayserispor´un Arjantinli futbolcusu Cangele ve Emre Belözoğlu ile girdiği bir ikili mücadele sonrasında canı yanan ve sakatlık geçiren Emre Belözoğlu´nun‚ saha kenarında tedavisini yaptırırken rakibiyle göz göze gelmeleri neticesinde rakibine yapmış olduğu bir hareket‚ bir anlık refleks‚ v.s. Adına ne derseniz deyin..

Bu hareket yüzünden Emre hakkında neredeyse bu ülkede CMUK yasası değişecekti‚ DGM lerin kapsamı değiştirilmemiş olsa‚ emin olun bugün Emre‚ taammüden adam öldürmeye teşebbüsten te yargılanabilecek‚ hatta mecliste hakkında kapalı oturumlar da düzenlenebilecek‚ belki de özel fezlekelerle yargının yüce terazisine gönderilecekti. Yani o raddeye gelmişti olayların gelişimi bu ülkede.

Hakkında makale yazmayan mı kalmadı‚ yoksa TV lerde program yapmayan mı?

Uzatmaya gerek yok‚ ez-cümle;

Emre‚ bu hareketi nedeniyle bu ülkede linç kampanyasına tabi tutuldu ve PFDK tarafından 3 maç oynamama cezası ile cezalandırıldı. Ve muradlarına erdiler "bazıları".

Perde kapandı..

***

Tarih: 12.09.2009 / Ali Sami Yen Stadyumu

Galatasaray-Beşiktaş Turkcell Süper Lig maçı

Yukarıdaki fotoğrafı da eminim görmüşsünüzdür‚ Beşiktaş´ın Brezilyalı futbolcusu Tabata ile GS´nin "yükselen yıldızı" Mustafa Sarp arasındaki bir mücadele ve sonrasında yaşanan sahne..

Halk arasında bu hareketin karşılığı : "Senin beynini/kafanı patlatırım/dağıtırım".

İki resim arasındaki farkları sayın desem size‚ eminim şimdi başlamıştınız "görünen" farkları saymaya‚ tek tek hem de...

Siz "görünen" farkları sayadurun‚ ben size "görünmeyen farktan" bahsedeyim isterseniz..

İki hece‚ bir kelime: FENERBAHÇE

Fark‚ Fenerbahçe´dir evet..

Eğer öyle olmasaydı bu ülkede‚ Emre´nin hareketi nedeniyle mertliğin ve delikanlılığın raconunu yeniden kesenlerle bu kitabı yeniden baskıya alanların yolu kesişmezdi‚ karanlık çukurlarda‚ çıkmaz sokaklarda..

Eğer öyle olmasaydı bu ülkede‚ Emre´nin hareketi nedeniyle yasalar sorgulanıyor olmazdı‚ "niyetlere göre" ceza talebinde de bulunulmazdı..

Eğer öyle olmasaydı bu ülkede‚ Emre´nin hareketi nedeniyle bakanlar kör‚ duyanlar sağır olmazdı "etkiye tepki" ilkesinin doğruluğu sorgulandığında..

Şimdi eski çamlar bardak oldu misali‚ öküz öldü ortaklık bozuldu timsali‚ adı Emre veya Hasan‚ Hüseyin‚ farketmez.. Yeter ki üzerinde sarı-lacivert "elbise" olsun‚ ( dikkat edin forma demiyorum‚ elbise bile yeterli ) cezalandırılmaya müstehaksınız demektir.. Ve nitekim de cezalandırılırlar. En ağırından‚ en adisinden..

Adilerde adalet aramak gibi beyhude bir çaba içerisinde olacak değiliz elbette‚ ancak yine de insanız‚ canımız yanıyor‚ haksızlıklar karşısında ruhumuz inciniyor‚ dimağımızın tabir-i caizse ırzına geçiliyor..

Emre veya başkası yapınca cezalar katmerli olurken bu yapan kişiler "şehrin diğer yakasından" ise eğer‚ şahin bakışlı gören gözler birden kör kesiliyor‚ duyan kulaklar sağır‚ hisseden kalpler hissiz‚ ayağa kalkan kitleler sessiz‚ "pankart hazırlayan camialar" tepkisiz‚ çok çok adi(l) kurullar etkisiz‚ caydırıcı maddeler yetersiz‚ kara kaplı kitaplar kifayetsiz‚ bu gibi durumlar örneksiz‚ kısacası bütün renk verenler renksizleşiyor‚ futbol denen oyun zevksiz ve sevimsizleşiyor. Dahası futboldan ziyade insanın vicdanı sızlıyor..

Emre Belözoğlu hareketi daha tamamlanmadan‚ daha sahadan çıkmadan‚ daha akşam evine adımını atmadan kendisini "çakallar" sofrasına atanlar‚ şimdilerde Mustafa Sarp´ın hareketi için "canı yandığından o tepkiyi verdi" yorumuyla kafaları yoruyorlar.. Utanmadan‚ sıkılmadan..

"Moronların baronları" bunu işaret ediyor‚ buna destek oluyorlar hayasızca‚ fütursuzca..

Birine daha hareket tamamlanmadan 3 maç ceza‚ diğerine hoşgörü ve hatta haklı bulma telaşları‚ uğraşları..

Canı acımış demek?

O yüzden hareket yapmış demek?

Vay be !!!

***

Siz, söylediğiniz yalanlara kendiniz inanıyor musunuz yoksa?

Veya şöyle sorayım:

"Siz utanma nedir bilir misiniz?"