- Kategori
- Deneme
Sizce ?
‘Pazartesi Sendromu’ diye bir şey yoktur.
Sendrom bizim ruhani savaşımız.
Bugün; benim için çok önemli bir yüreğin yaşadığını sizlerle paylaşmak isterim.
Pazartesiye ve şiire dair…
Sevgiyle;
23.02.2015
Bir turizmci ‘Pazartesi Sendromu’ denilen bir kavramla hiç tanışmadan yaşamını sonlandırabilir. Hal böyle olunca, günlerle de pek derdi olmaz. Fakat öyle bir güzellik yaşadım ki; hepimizin pazartesisinin benim yaşadığım güzellikte geçmesini temenni ederim.
Güzellik saati; 11:52
Telefon çalıyor ve arayan kişinin sesi bana; kibar, derin ve iyi bir adam olduğunu söylüyor (sessizce)… Ve bu düşüncemi, adamla olan o güzel diyalog destekliyor.
‘’- Merhabalar. Ramazan Bey’in cep numarasını alabilir miyim ?’’
Normalde patronumun cep numarasını vermem. Fakat benim sözcüklerim benden bağımsız beyefendiyi cevaplıyor.
‘’- Merhabalar. Tabi ki biraz bekleteceğim sizi’’ deyiveriyorum.
Cevap Pazartesi güzelliğinde…
‘’- ‘Ben seni hep beklerim. Bir saat de beklerim, bir ömür boyu da… Yeter ki gel..!’ Bilir misiniz bu şiiri ? ‘’
O an duraksıyorum ve hayır diyorum… Numarayı veriyorum kibarca, teşekkür ediyor ve soruyorum.
‘’- Kimin şiiri ? ‘’
‘’- Yanlış hatırlamıyorsam Cemal Süreya ya da şu şapkalı adam var ya, O’’ diyor.
Şu şapkalı adam ? Aklımdan bildiğim şairler geçiyor ve sıralıyorum.
‘’- Turgut Uyar, Cemal Safi, Can Yücel, Attila İlhan…’’
‘’- Ahh evet Attila İlhan. Cemal Süreya ya da Attila İlhan şiirin yazarı. Fakat emin değilim. İnternete kolay ulaşabiliyorsanız bakın ve beni de arayın…’’
Gülüyoruz.
Güzel temennilerle telefon kapanıyor. Ve içimde şiir gibi yaşayan, şiirle cevap veren insanların olduğunu bilmek bir mutluluk yaratıyor.
Şiirli günleriniz olsun. Sorduklarınıza, sohbetlerinize şiir değsin…
’Ben seni hep beklerim. Bir saat de beklerim, bir ömür boyu da… Yeter ki gel..!’’
Şiirin yazarı meçhul. Buyurun sizin olsun…