Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '07

 
Kategori
Siyaset
 

Size demokratlık yolları

Size demokratlık yolları
 

Sevgili Çetin Altan, sizin dünkü kıvanç ve sevinç dolu yazınızı okuyunca, değişik düşünceler aldı beni...

İlki şu : Ahmet Necdet Sezer'in ya da Süleyman Demirel'in ya da Turgut Özal'ın ebeveynleri ''kont'' ve ''kontes''lermiydi? Yani öyle ''tip''lermiydi acaba? Ben bilmiyorum da o yüzden soruyorum, sakallı babayla, gözlüklü anneye doğallıkları ve ilk oluşları ile ilgili övgüler düzmüşsünüz de...

Gençliğim sizlerin yazılarıyla geçti. Her zaman sol tandanslı oldum. Solculuğa tarif aradığım zamanlarda siz ve sizin gibilerin yazdıkları imdadıma yetişti. ''Mesleksiz yığınlar'', ''Vergi vermekten bihaber milyonlar'',''Kadınsız erkekler toplulukları''sizin ya da oğullarınızın yazılarından aydığım gerçeklikler oldu. Solculuğu değişime ve gelişmeye açıklık olarak algıladım. Feminizmi, Çevreciliği de içine koydum. Fırsat eşitliğine ve Sosyal Adalete inandım.
Bugün demokrasi- demokrasi diyorsunuz. Evet, biz de demokratız, ya da öyle olduğumuzu farzediyoruz...Ama sizleri takip ettiğimizde şaşırıp şaşırıp kalıyoruz. Neydi bizi yanıltan? Bizim anlayışımız mı çok dardı? Sizin gönlünüzü çelen ne oldu? Bu kadar övgülemenize şaşarak bakıyorum. İkincisi de bu...

Dönüp dolaşıp gelişmişlikte kaçıncı sırada olduğumuz vurgulanıyor sizler tarafından. Cumhuriyeti, ya da Kemalistleri suçluyorsunuz sürekli. Ben ve etrafımdakiler, biz kendimizi sizin bu verdiğiniz isimlerle anmıyoruz. Hayatımızı da, atıldığımızdan beri ''her gün boğayı boynuzlarından elimizle çökerterek'' kazandık. Devletten hiç bir nemamız olmadı. Siz ''Demokrat liberaller'' hiç de kabul etmeyeceğimiz, hak etmediğimiz karşı duruşlar sergiliyor ve doğru bildiğimiz ne varsa yanlışlıyorsunuz. Laikliğin özellikle biz kadınlar için olmazsa olmaz bir ilke olduğunu sayenizde söylemekten korkar olduk. En önemlisinin insan yaşamı olduğunu söylemelerinize hak veriyorum elbette...Ama, gelişmişlik sıramızı öve öve bitiremediğiniz bu yönetimden mi yükseltmesini bekliyorsunuz? Onların her yaptığına tarafınızca hoşgörü ile bakılıyor. Peki, 5 yıl az bir zamanmıydı, yok ona cevabınızı da biliyorum: Ürkeklik içindelerdi, elleri tutuluyordu.

Bizler herhangi bir kıstasla başörtüsü, ya da herhangibir tarz kısıtlayıcısı değiliz. Tam tersine, ben tamamen kişisel özgürlüklerden yanayım. Paradoksum (ya da sizinki) burada başlıyor sanırım, küçücük bir kız çocuğunun, erkekleri tahrik etmesin diye başının örtülmesi,benim bunca zamandır, sizlerin de katkılarınızla edindiğim hayat felsefeme hiç mi hiç uymuyor. Eşi başörtülü birini, kişisel hak ve özgürlük bağlamında, şöyle düşünürsem anlayabilirim: Evlendiğinde, hatun, zaten bu hayat tarzını benimsemiş, geniş bir yaşam tecrübesi neticesinde vardığı bu kararla içi rahat etsin diye örtünmüştür. Amenna...ne denebilir? Böyle örnek var mı? Ama bakıyorsunuz, 15 yaşında bir kız çocuğu, okulundan evlendirilmek üzere alınıyor ve tesettüre sokuluyor, evleneceği kişi bunu talep ediyor çünkü...O kız çocuğu, ailesinin de yaptırımına nasıl karşı çıkabilir? Seçeneği var mı? Bir kız çocuk annesi olarak soruyor ve cevap istiyorum, özellikle sizden...''Demokrat'' olan sizden?
Sonra, kendi kızına da aynı yaptırım uygulanıyor mu uygulanmıyor mu, ben de ona bakarım. Evet uygulanıyor, görüyorum. İstanbul'un göbeğinde tesettürlü 8-10 yaşında kızlar görüyorum.

Atatürk'ün ne kadar zor bir iş başardığını, şahsen ben artık bugün çok daha net anlıyorum. O, bir mucizeyi gerçekleştirmiş.

Cengiz Çandar normalleştik diye yazıyor. Evet, maalesef normal halimiz buymuş! illüzyonda yaşayan bizmişiz!
Bizler bir ya da en fazla iki çocuk yapıp onları çağdaş değerlerde birey haline getirmeye uğraşırken, bir de ne gördük! azınlığa düşmüşüz...

Yapmamız gereken, siz ''Demokrat''lardan hak alabilmek için, 5 er, 8 er çocuk doğurmakmış! Bizler, doğurarak değil, bilinçlendirerek sayımızı arttırmaya çalışırken geldiğimiz nokta, ''darbe yanlısı'' olmakla, ''demokrat olmamak''la suçlanmak oldu. Kadınların örtünmesinin artmasını, ''Demokrasi derinleşmesi'' olarak tarif etmek, benim birikimlerime öylesine aykırı geliyor ki... Neresinden tutacağımızı bilemez olduk. Sadece son on yılda, sadece İstanbul'da etrafınıza bakmak, size gidişat (ya da gelişat) hakkında bir fikir vermiyorsa, geri dönülemez noktada gelen fikrin ne faydası olacak?


 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..