Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Size ne iyi gelir?

Size ne iyi gelir?
 

Bizi ne iyi kim tanır? Bizi kendimizden iyi kimse tanıyamaz. Bazen en yakınımızdaki insanların bile bizi tam olarak tanıyamadığını farkeder üzülürüz. En çok yıkıldığımız noktalardan biri de bu değil midir hayatta?

O kadar açıkken, herşeyimizle ortada olduğumuzu düşünürken niye böyle olur anlam veremeyiz. Acaba kendimizi tam olarak tanıtamıyor muyuz? Ya da kendimizde gizli kalan bir şeyler mi var, bizim farkında olmadan sakladığımız. Cevabımız "hayır"dır genelde, ama neden oluyor da tam olarak anlaşılamıyoruz? Bu sorunun cevabı çoğu zaman asılı kalır havada...

Kendimizi yorgun hissettiğimiz zaman ne yaparız? Bize ne iyi gelir? Bu da kişiye göre değişir. Bana göre; demli, sıcacık bir çay, size göre orta şekerli bir kahve, öbürüne göre ıhlamur... Nasıl ki vücudumuzu tanıyoruz ve ne iyi geldiğini biliyoruz. O zaman sıkıntılı anlarımızın da ilacı sadece kendimizdedir. Ne kadar insanlar yardımcı olmaya çalışsa da, başaracak olan sadece ve sadece kendimiziz.

Hayat görüldüğü kadar kolay değildir. İnişler çıkışlar, üzüntüler, gereksiz ayrıntılar bazen tükendiğimizi hissederiz ve o anda başvurduğumuz şahsımıza özel taktiklerimiz vardır. Çünkü beden sağlığı ne kadar önemliyse ruh sağlığımız da o denli önemli...

Ben bugüne kadar ki yaşam serüvenimde bazı şeyleri öyle ya da böyle ama mutlaka bir şekilde uyguladım. Bana mantıklı gelen her şeyi denedim bazılarını da kendim keşfettim. Denemekten ne zarar gelir ki? Küçükken ateşimiz düşsün diye annemizin zoruyla az mı içtik acı acı şurupları... Mecbur kalınca "hatır için nasıl çiğ tavuk bile yenir" sözünü uygularız, ruh sağlığımız için de yapmalıyız.

Geçenlerde eşimin boyun ağrısı sebebiyle doktora gittik. Doktorun muayenesi esnasında söylediği bir söz benim yaşam felsefeme bir madde daha eklememe neden oldu. Eşim "sırtımdaki ağrı boynumu tetikleyebilir mi? diye sordu. Doktor dedi ki; "hiçbir zaman alttan üste doğru değildir ağrılar, hep yukarıdan aşağıya doğrudur". İnanın çok etkilendim.

Evet biliyoruz aslında sinir sisteminin vücudunu yönettiğini ama bu söz beni daha da hayata bağladı. Yani ne yapıp ne edip, ruhsal sağlığımızı koruyacağız ve geçit vermeyeceğiz bizi üzen şeylere, dur demeyi bileceğiz. Benim hayata karşı duruşum nedir sizinle paylaşmak istedim.

- Gündüz çözülemeyen bir olay yatağa girince çözülmez. Yani sorunlarımızı gündüz halletmeliyiz. Eğer halledememişsek bir sonraki gün, daha sonraki güne bırakmalıyız. Yani yatağa yattığımız zaman hafızamızı sıfırlamalıyız. Hiç bir şey düşünmeden yatağa yatmalıyız. Çünkü deliksiz ve derin bir uyku vücudu yeni güne bomba gibi hazırlayacaktır.

- Çok ama çok sinirliysek hemen pencereyi açıp temiz havayı iliklerimize kadar almalıyız. Oksijeni ciğerimizde, beynimizde hissetmeliyiz. Daha olmadı tempolu bir yürüyüş... Adım adım ilerlerken, ağır ağır da üstümüzdeki dertleri boşaltmalıyız. Sadece kendimize odaklanıp, doğayla içiçiçe olmanın zevkini çıkarmalıyız.

- Sıkıntımız varken, dertli ruh karartıcı müzikler açmamalıyız. Çünkü daha çok kasvet düşecektir içimize o da daha depresif hale sokacaktır.

- Değiştiremeyeceğimiz hiç kimseyi değiştirmek için uğraşmayacağız. İnsanın alışkanlıkları değişebilir ama huy değişmez. Maddenin özelliği gibi fiziksel kurallar insani ilişkilerde de geçerlidir. Onun için "tahtayı; demir'e", "demiri; cama" dönüştürmeye çalışmamalıyız. Çünkü; maddenin yapısına aykırı. İnsanları mümkün olduğu kadar olduğu gibi kabul etmeliyiz ve beklentilerimizi kısıtlamalıyız. Hatta değiştirebiliyorsak kendimizi duruma göre değiştirmeye çalışmalıyız. Bu daha kolaydır.

- Sevinçlerimizi de, üzüntülerimizi de içimizde boğmamalıyız. Mutluysak rahat rahat kahkahamızı atmalı, üzüntülüysek de hüngür hüngür ağlayabilmeliyiz. Bu bir rahatlama yöntemidir çünkü. Eğer bize iyi gelecekse kime ne? Doya doya yaşamalıyız.

- İçinizi rahatça dökebileceğiniz bir yakın dostunuz mutlaka olmalı. Çekinmeden anlatıp rahatlamalıyız. Genelde anlatılmayan şeyler içi kemirir ve çıkmaza düşürür. Burada amaç paylaştığımız kişinin bize söyleyecekleri değil aslında çünkü kişilik sahibi insanlar; başkalarının sözüne göre hareket etmez. Amaç sadece dertlerin içerden bir şekilde dışarıya çıkması...

- Her şeyi olumsuz tarafından düşünen insanlardan mümkün olduğunca uzaklaşmalıyız. Çünkü karanlığa sürüklerler insanı. Oysa hepimizin güneşe ihtiyacı var. Onları da mutlu olmaya davet etmeliyiz. Ama olmuyorsa kendi ruh sağlığımız için uzak durmalıyız.

- Hepimizin bir şekilde çok sevdiği bir kişi vefat ediyor. Yıkımların en büyüğü ve en zoru. Onu da yüce Allahımızın takdiri olarak göğüsleyebilmeliyiz. Tabiki çok zor. Ben de zamanında anneciğimi kaybettim. Çok çok ağlamaktansa, çok daha çok dualar etmeliyiz ki, ruhlarına gitsin. Nur içinde yatsınlar.

- Bir yerde okumuştum diyordu ki "başıma iyi şeyler de geldi o zaman neden Allahım ben demedim. O zaman kötü şey geldiğinde de neden Allahım ben diye sorma lüksüm yok". Yani her şey Allahtan...

Madem geldik bu dünyaya sevincimiz de olacak, üzüntümüz de. Önemli olan üstesinden geleceğimize olan inancımızın tam olmasıdır.

Sevgilerimle...

Aysel AKSÜMER

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..