Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '09

 
Kategori
Blog
 

Sizi kimler yâd ediyor?

Sizi kimler yâd ediyor?
 

Güzel bir oyundur Uzun eşek


Çocukluğunu televizyon seyretmeden geçirmiş o son talihsiz kuşağın bir temsilcisi olarak oyun oynamaya, oyun oynamaktan ziyade yeni yeni oyunlar icat etmeye bayılırdım. İnanın hala da öyleyim.

Bizim evde oyuncak yoktu ve “ders kitapları” dururken oyuncaktan bahsetmek söz konu bile olamazdı ama ben yine de oyuncaksız kalmazdım tabii. Başta babamın beylik silahı olmak üzere evdeki “çamaşır mandalları, kibritler, düğmeler, direksiyon yerine geçen tepsiler, arka kapağını sökerek içinde insan aradığım Novak marka radyo” birer oyuncaktı işte ve sokağa çıkma yasaklarının yoğunlaştığı günlerde beni oyalarlardı.

Mahalledeki topluca oynanan oyunlar ise “yarışma” üzerineydi nedense. Uzağa i….e ve tükürme yarışlarında sayısız derecelerim vardı örneğin. Kaçmaca, kovalamaca ve badem ağacının en üst dallarına çıkmaca yarışmalarını da hiç kaçırmazdım.

Belli bir yaşa geldim, koca kazık oldum ama bu huyumdan vazgeçmedim. Şimdi de kendi kendime oynuyor, yarıştıracak bir şeyler buldum mu da bol bol yarıştırıyorum işte. Şimdi size “ceza evlerindeki mahkûmlar bile bit yarıştırırlar” desem bana inanmazsınız ama söyleyin Allah aşkına, kime ne zararım var?

Bugün de canım sıkılmış, internet başında miskin miskin otururken aklıma parlak bir fikir geldi. Biliyorsunuz, geçenlerde “Gugulcuları” sinirlendiren, “Comtrcıları” ise sevindiren bir sıralama yapmıştım. Pek sesleri çıkmadı ama bu iki grubun arasında kalan “üleşimciler” blog üstüne blog yazdılar. “Tık almanın ne önemi var ayol, bizler burada paylaşıyoruz işte” dediler! E ben de inandım tabii!

Her neyse efendim, MB'un ana sayfasındaki “arama “ şeyine “Celal Çelik” yazdım ve “bloglarda” kısmında aradım. Niyetim, kaç kişi bloglarında sevgili Celal Çelik ismini yâd etmiş, onu bulmaktı işte. Ondan Sonra Ali Gülcü, Kerem Oğuz, Mustafa Mumcu ve kendimi aradım. Çıkan sonuca göre sıralama şöyleydi efendim!

    Mustafa Mumcu ismi “477” kez bloglarda anılmıştı. Celal Çelik “268” kez Ali Gülcü “217 kez. Bu satırların yazarı 205 kez Kerem Oğuz kardeşim ise sadece “103” kez…

Sıralama böyleydi ama bu işin içinde bir bit yeniği vardı tabii. Allah’tan burnum iyi koku alır. Hemen araştırmalarıma başladım. Peşinden gittiğim izler, beni Sabiha Rana Hanım’ın sayfasına götürdü. “Onlar kocaman çocuklar” serisini incelediğimde yazıların altına bu söyleşiye katılan arkadaşlarımın isimleri de(yazı linkleriyle beraber) yazılmıştı ve her yazıda tekrarlanıyordu. Düşünün bir kere, tam 35 bölüm sürmüş bu yazı.

Bu “yâd etmek” sayılmayacağından, bu söyleşilere katılarak “haksız “bir şekilde 35’er puan alan Celal Çelik ve Ali Gülcü arkadaşların toplam yâd edilme sayılarını bir güzel düzelttim. Öyle ya, nerede o yoğurdun bolluğu?

Sıralamayı tekrar yapacaktım ama Mustafa Mumcu Ağabeyimizin durumu kafamı karıştırıyordu. 477 kez yâd edilmişti ve Sabiha Hanım’ın söyleşilerine katılmadığından haksız kazancı da yoktu. Bu sefer de Mustafa Mumcu Ağabeyimizin sayfasını didiklemeye başladım ve buldum tabii… İşin özüne gelince…

Mutafa Mumcu Ağabeyimizi “yâd eden” kendisiydi. Her yazısının altına İsmini yazdığından çok “yâd edilmiş” gibi birinci sıraya oturuyordu.(Oh ne ala) Sanki yazısını çalacaklar! Hemen fark ettim tabii. Toplam 277 yazı yazmıştı ve hepsinin altında da imzası vardı. Hemen 477’den 277’i çıkardım ve sıralamayı baştan yaptım.

1.Celal Çelik. “233” kez yâd edilmiş (Rana Hanımdan aldığı 35’i çıktık tabii)

2.Bu satırların yazarı. “205” kez yâd edilmiş. (Alnının teriyle yani.)

3.Mustafa Mumcu. “200” kez yâd edilmiş. (277 puanını sildim diye kızar şimdi.)

4. Ali Gülcü. “182” kez yâd edilmiş.(Haksız kazancını çıkınca 4. sıraya düştü işte)

5. Kerem Oğuz. “103” kez yâd edilmiş.(Helal olsun Kerem’e, haksız kazancı yok.)

Gelelim şimdi sadede:

Biliyorum. Bu yazıyı okur okumaz hemen ana sayfadaki “arama” şeyine isminizi yazacak ve (bana çaktırmadan) kontrol edeceksiniz. Yâd edilme sayınız sıralamaya girecek kadar yüksekse sevinecek ama bırakın destek olmayı, bu satırların yazarından bir kuru teşekkürü bile esirgeyeceksiniz! Yâd edilme sayılarınız sıralamaya girmeyecek oranda ise, hemen klavyenin başına çöküp “Yâd edilmenin ne önemi var ayol! Bizler burada yazılarımızı paylaşıyoruz!” diye bana göndermeler yapacaksınız. E yandaşınız da çok haliyle. Onlar da bana size yazdıkları “yorumlarıyla” gönderme yapacaklar ve rahatlayacaklar!

Benden size tavsiye, isminizi yazacaksanız doğru yazın ve öyle arayın. Varsa, haksız kazançlarınızı da çıkıverin hesaptan. Dilimde tüy bitti benim, “Culduz’un “C”sinde kuyruk yoktur, diye ama dinleyen kim? Yazılarında beni “yâd ederken” ısrarla “Çulduz”diye yazmaları bana en az “50” puana mal oldu ve birincilikten oldum.

Oyun deyip geçmeyin lütfen, hayatın kendisi zaten bir oyun. Oynamasını bilene de çok şey öğretir.

Bir başka oyunda tekrar buluşmak üzere efendim!


Ömer Bey'e(Homeros) Not: Arama motoruna "Homeros" yazıp aramak elbette hakkınız ama lütfen "Tarihçi Homeros'u" değerlendirmeye almayın. Bir de her iki yazınızda bir "Homeros diyor ki", "Homeros'a göre" diye yazmışsınız ki, bu da kendi kendinizi "yâd etmiş"siniz demektir. Bu iki noktaya dikkat ederseniz sağlıklı verilere kavuşursunuz. Saygılarımla:=

Not 2: Dikkat ederseniz kendimden bahsederken "Bu satırların yazarı" diyorum. "Ümit Culduz" diye yazarak haksız kazanç sağlamıyorum. Minik ayrıntılara çok dikkat ederim ve hak yemem.

Not 3: Arama motoruna sadece "Culduz" yazığımda 241 sayısına ulaşıyorum ama ismimden vaz geçmediğim için bu yola sapmadım ben. Takdire şayan bir durum yani.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..