Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '13

 
Kategori
Tiyatro
 

Sizin "adil"liğiniz nereye kadar?

Sizin "adil"liğiniz nereye kadar?
 

“ADİL” olmak ne kadar zor bir kavram değil mi?
Kime göre? Hangi kültüre? Hangi vicdana? Hangi ülkeye? Hangi kodlanmış anlayışlarımıza göre?
Adil olmak herkes için değişik bir kavram ve yüzyıllar boyu da bence tartışılmaya devam edilecek bir kavram. Fakat ben bugün “Albert Camus” un yazdığı, “Oğuz Utku Güneş” in yönettiği ADİLLERDEN bahsedeceğim.

Sidikli Kasabası müzikalinden sonra müptelası olduğum yönetmen  ”Oğuz Utku Güneş” i adım adım takip eder oldum. O kadar mütevazi ve o kadar kendi halinde bir adam ki, sanki bu kadar işi kendi yapmıyormuş gibi.
Ama zaten bence asıl başarı “zor olanı kolaylıkla yapma meziyetidir”. Ekibini sessiz sedasız toparlıyor, projenin her şeyi ile tek tek ilgileniyor.

Tabi ki hem Sidikli Kasabası ekibinin hemde Adiller ekibinin hakkını yemeyeyim, çünkü hepsi birbirinden değerli, enerjik, yetenekli gençler.

Ding Dong oyun başlıyorrrrrrr

Ben bir küçük Kabala öğrencisi olarak sürekli her şeyi derinine kadar düşünen ve sorgulayan biriyim. Oyun, bana bir sürü duygu yaşattırdı ve sorgulattı.
Ama en çok “ben olsaydım bu durumun içinde neler yapardım” kavramını düşündürttü. Çünkü tiyatronun konusu gerçek hikayelerden ve yaşanmışlıklardan derlenmiş.
Bir taraftan kendi idealleri ve ülkelerinde yaşayacak olan gelecek nesiller için bir şey yapmak isteyen insanlar ama bir taraftan da bunu elde etmek için bir şeyleri yok etmek için yapılan organizasyonlar. Nasıl bir çelişki düşünsenize YAPmakla YOKetmenin karşılaştığı nokta.
İşte TAM da burada insan kendi içine dönüp “ADİL” olmak gerçekten ne demek demeye başlıyor.

Hepinize sorarım! Kendi ideallerimiz için yaptıklarımız mı “ADİL”,  yoksa karşımızdakilerin idealleri bizimle aynı olmadığı için bizleri yok etmeden bizlerin onları yok etmeye çalışması mı “ADİL” ??!?

Valla bu sorunun cevabını oyunu izledikten sonra sizlere bırakıyorum…

Oyunu izlerken bana bütün bu duyguları, harika oyunculukları ile yansıtan tüm ekibe de KOCAMAN bir alkış.
la petite Dolly’nin sizler için yakaladığı detaylar:
* Oyunun içinde BOMBA olarak kullanılan dekor MATRUŞKA bebekler.
* Melissa Yıldırımer’in ilk yarıda giydiği beyaz kıyafet, oyuncunun kendi nikah kıyafetiymiş.
Hayatının iki aşkı (Kocası ve Tiyatro) için aynı kıyafeti giyiyor olması beni çok etkiledi.
* Beyaz pantolonlu komiser, inanılmaz karanlık bir sahnede beyazlar içinde biri.
Karanlıkla Aydınlığın daima birlikte olduğunu bana bir kez daha yaşatan harika bir sahne.
* Bazı sahne geçişlerini bildirmek için kullanılan efektler.
Işık açıp kapamalar ve kişiyi hem heyecanlandıran hem de adrenalin salgılatan müzikler.
* Sahnenin dizaynı, 3 tarafında da izlenebiliyor. Resmen sizi oyunun içine alıyor.
Oyun bittiğin de, ben gerim gerim gerilmiş bu şahane oyunun etkisinden kurtulmayıp  kafamda 1000 tane soru ile kaldığımı fark ettim.
Sıcağı sıcağına, bütün ekiple birlikte küçük bir sohbet ettik. Tabi la petite tarzı sorular ile :)
* Sizce oyunun en etkileyici mesajı ne?
- İnsanın idealleri uğruna,  yapabileceklerinin sınırını sorguluyor olması.
- Daha refah bir hayat için, insanlık adına insanlığın öldürülmesi.
- İnsan için bir şey yaparken insanı unutmamalıyız mesajı.
- En etkileyici diyalog
“Ben sizin zorbanızın üstüne attım bombayı”
“Tamam attınız da bir insana denk geldi”
 
* Sizce oyunun verdiği hangi duygu seyirciyi sarıyor?
- AŞK, kadın erkek aşkı, devrime duyulan aşk, insanlığa duyulan aşk
* Sizce bu ekibi birbirine çeken neydi?
- Tüm ekip aynı anda “Oğuz Utku Güneş” dedi. Allahım o anda tüylerim diken diken oldu. Müthiş bir sinerji :)
* Her insan gibi, oyunların da bir karakteri olduğunu düşünüyorum. Sizce bu oyunun karakteri hangi kelimelerle ifade edilir?
- Vicdanlı, çelişkili, devrimci, inançlı, sorgulayan, umutsuz, karamsar, aşık, idealist.
* Bomba dekoru neden Matruşka olarak düşünüldü?
- Yönetmen Oğuz Utku Güneş şöyle açıklıyor;  Matruşka aileyi ve kardeşliği simgeler ve her birinden bebeğin çıkıyor olması da  aynı zamanda halkı simgeler.
Dolayısıyla bunların işi de halkla olduğu için. Matruşka’nın bomba olması, Halkın canlı BOMBAYA dönüştüğünün mesajını vermesi içindi.
* İzleyicilerden ne tür geri dönüşler alıyorsunuz?
2. perde, 1. perde de ki beklentileri bazen ters köşeye yatırabiliyor.
Geri bildirimler o yüzden ikiye ayrılıyor, 1. perdeyi çok seven 2. perdeyi, 2. perdeyi çok seven 1. perdeyi sorguluyor. Niye öyleydi diyor?
İzleyicinin ilk önce kapıldığı heyecan sonrasında düşünceye bırakıyor ki bu da bizim yapmak istediğimiz şeydi.
Oyunculardan Zeynep Yazıcıoğlu’nun sohbet sırasında paylaştığı bir alıntı ile yazımı bitirmek istiyorum.
Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna gösterişli bir biçimde ölmek istemesidir.
Olgunlaşmış insanın özelliği, bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.

Siz  hangisisiniz ? :)

Oğuz Utku Güneş, Özer Arslan, Melissa Yıldırımer, Çağdaş Tekin, Göktay Tosun, Berkan Bulut, Zeynep Yazıcıoğlu, Halil Babür, Murat Engiz,Sahne Hal, Tiyatro Hal ve katkısı geçen tüm ekibe tek tek TEBRİKLER!

Siz oynuyorsunuz ama ben izledikçe  RUHUMU büyütüyorum o yüzden binlerce kere teşekkürler.

Yazan: Albert Camus
Yöneten: Oğuz Utku Güneş
Oynayanlar: Özer Arslan, Melissa Yıldırımer, Çağdaş Tekin, Göktay Tosun, Berkan Bulut, Zeynep Yazıcıoğlu, Halil Babür, Murat Engiz

Tiyatro Hal’in sahnelediği Adiller’i 25 Ocak saat 20.30’da izleyebilirsiniz. (212) 274 74 78

http://www.facebook.com/AdillerTiyatroHal

 
Toplam blog
: 48
: 574
Kayıt tarihi
: 07.09.12
 
 

Kişi iç farkındalığını tam olarak keşfetmelidir ki, ruhunu yansıtan renklere ve stile sahip olabi..