Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '09

 
Kategori
Sinema
 

Sizin, hiç 'Issız Adam' ınız oldu mu? Benim oldu.

Sizin, hiç 'Issız Adam' ınız oldu mu? Benim oldu.
 

Issız çok ıssız


Sizin, hiç ‘Issız Adam’ınız oldu mu? Benim oldu. Ve yıllarca bu ıssız adamı yazmak, öykülemek için bekledim. Bir gün Çağan Irmak çıktı, ve o gün üstümdeki, ağır yük kalktı. Hafiflemiş ancak çok şaşırmıştım. ‘Acaba, benim ‘Issız Adam ’ı mı nereden tanıyor Çağan’ diye kendime sordum. Filme oğlumla gitmiştim. Öncesinde, film ile ilgili hiçbir eleştiriyi okumamış, konusuyla ilgili bir bilgi almamıştım. Sadece, gitmek istemiştim. Oğlumla, aramızda sinema konusunda inanılmaz bir bağ vardır. Birlikte izlemekten son derece keyif alırız. Aynı saniyelerde, aynı tepkileri gösterir, birbirimize bakar, gözlerimizle birbirimizi onaylarız. Asla izlerken konuşmaz, nefes bile almayız. Çay koymak, tuvalete gitmek , telefonla konuşmak gibi bir lüksümüz olmaz. Ortamı önceden ayarlar, o zevkimizi bozabilecek tüm olumsuz etkenleri, ortadan kaldırdıktan sonra otururuz koltuklarımıza. Film izlemeye hazırlık, kutsal bir ayine hazırlanmak gibidir bizim için. Sanırım bu, bana babamdan, oğluma da, benden geçmiş bir özellik. Babam hala 75 yaşında olmasına rağmen, her gece eşiyle bir film izler. Pardon bir film değil, yarım film.. İkinci yarı onlarda ertesi gün izlenir. O tek yaptıkları sosyal faaliyettir ne yazık ki. Size bu konuyla ilgili hoş bir anımı anlatmak istiyorum. Bir keresinde, yazlıkta, karşılıklı evlerde kalıyorduk babamlarla. Ve bir akşam saat 21.00 da, bizi film izlemeye davet etmişlerdi .Gittik, bizi kapıda karşılayan babam , her birimizin eline , kendi yaptığı birer bileti tutuşturdu. Oğlum küçüktü, bu davranış karşısında çok eğlenmiş ve de çok mutlu olmuştu. Rahat koltuklarımıza yerleştikten sonra, ışıklar söndürüldü. Filmi izlemeye başladık. Tam ortasında, ışıklar yandı ve ’10 dakikalık ara’ başladı.Babam elinde bir tepsiyle, yanımıza geldi.Tepside, dondurma, patlamış mısır ve cips vardı.’O’ geceyi., aldığım ‘o’ hazzı ve yaşadığımız minik nostaljiyi ben hiç unutamadım.Yani, bu film izleme tutkusu genlerimizde var.

Neyse, dönelim biz ‘Issız Adam’a…..Film bitip ışıklar yandığında, ben suskundum, aslında allak bullak idim demeliyim. Merdivenlerden, sinemanın dışına çıkarken, oğlum başladı. ‘anne , nasıl buldun filmi’ diye. (Kendisi bu arada Çağan Irmak filmleri tutkunudur). Ben sadece ‘iyiydi’ dedim. Zorlamaya başladı beni ‘nasıl yani, beğenmedin mi? , oyuncuları mı beğenmedin? , kız nasıl oynuyordu? Erkek nasıldı?’….. Nasıl anlatabilirdim ki? Sadece ‘bu film çok tanıdık’ dedim.’Ve sanırım bu hikaye çalıntı’. İzlediğimiz filmler sonrasında ki, coşkulu anneye alışmış olan oğlum, anlamaz bir ifadeyle baktı suratıma ve sustu. Ben de sustum. Susmak zorundaydım.


Dün gece, odama gelen oğlum ‘anneciğim, herkes bu hikayenin çalıntı olduğunu söylüyormuş biliyor musun? , sen haklıymışsın’ dedi. İçimde, çığlık çığlığa, bir seslenme duydum. ‘Oğlum, dilerim sen asla ‘Issız Adam’ı oynamazsın yaşamında’.

 
Toplam blog
: 39
: 1366
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi 1982, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,Yöneticilik İht..