Sizin dininiz, size!

Peygamberlik kişinin kendi tercihi değildir ve bizler Peygamberimizi, Hz. Muhammed Mustafa’yı  kıyas konusu yapan insanlar değiliz. Ancak Furkan Suresi 7. ayeti de hatırlayalım: “Şunu da söylemişlerdir: ‘Ne biçim resuldür bu; yemek yiyor, sokaklarda yürüyor. Üzerine bir melek indirilmeli, beraberinde özel bir uyarıcı olmalı değil miydi?” Dengeyi iyi koruyalım ve Mekke müşriklerinden olmayalım. Mustafa Kemal Atatürk de İslam’ı ve Peygamberimizi çok iyi bilen, dünyayı, ülkesini ve halkını çok iyi tanıyan, halkını seven, birçok üstün vasfı olan gerçek bir dünya lideridir. Muhammed ve Mustafa’yı birleştirmek, “şuur” boyutuna vurgu yapmaktır; fizikî değildir elbette ki. Eleştirenlere ise sözüm şu: Ben; altlarından akan petrole bağımlı din kurmuş olan, hiçbir değer üretmeyen, o petrole güvenerek her türlü şımarıklığı yapan, “Allahu ekber!” diyerek baş kesen, kadını toprağa gömüp taşlayan, eline silahı neden aldığını düşünmeyen, silah tüccarlarının iyice oyuncağı olmuş, kutsal kitabını hiç bilmeyen, Peygamber’inden uzaklaşmış, Kur’an’ı camilerde yatarken yastık olarak kullanan Arap’ın dininden değilim. Ben Hz. Muhammed’e bağlı olduğum gibi Atatürk ilkelerine de sonuna kadar sahip çıkarım. Kalan ömrümü de buna harcayacağım. Ramazan kutlu ve bereketli olsun…