Sizin gündeminizde BAYRAM var.

Pür telâş içindesiniz. Yardımcınız temizliği kendi başına halletmeli; sizin mutfakta harikalar yaratmanız bekleniyor.

Gelen giden olur; dolabı tıka basa doldurmalıdır.

Alış verişe çıkmadan önce banka hesabını hafifletmek; kime düşer onun pek fazla önemi yok.

Kendi evinde oturmayı sevmeyenlerden de olabilirsiniz.

Belki siz falanca tatil köyünde; ya da size hayır diyemeyen arkadaşınızın bahçeli evinde…

***

Bayram hediyesi almak hâlâ güncelliğini korumuyor mu bilmiyorum.

Eşinize oğlunuza kızınıza; kendinize bir Jean pantolon almayı düşünüyor musunuz? Hani şu rengi ağartılmış, taşlanmış, bedeni; çorap gibi saran arka cepleri kalçaları bir başka süsleyen; uygun fiyatlı fiyakalı dinamik vazgeçilmezlerimizden...

Kiki, Mavimsi, Newyorklu, Mazot, Jilet, Tutkal, tezgâhları rafları vitrinleri süsleyen onlarca tanınmış marka: Başınızı döndürüyor mu?  

“Satın almayın, şalvara dönün” diyeceğim.

Bana güleceksiniz; ben de kendime gülüyorum;  lâkin bu gülüş  suçluluk duygusundan kaynaklanıyor.

Moda markanın kçmzla buluşmasının nelere mal olduğunu öğrendiğimden beri elbise dolabını açamaz oldum.

Sadece ülkem değil tüm dünya ayakta uyutulurken;  bir avuç yamyam, vampir: Kendi türünün kanını ve mavi gezegenin yaşam damarlarını kurutuyor.

Adına yandığımız dev şirketlere: Her bir cin beş altı liraya mal oluyor. Uzak Doğunun(Başta ÇİN olmak üzere) muhtaç fakir halkı Batının CİN hevesini tatmin edebilmek için nasıl hangi şartlar altında çalışıyor bir bilseniz; basma pazen şalvar giymeye gönülden razı olurdunuz.

Ve güzelim doğaya akıtılan tonlarca zehir, yürek dayanmaz.

Batılı işveren: Zaruri olduğunu bile bile arıtma tesisleri kurmuyor. Koyu renkli, zehirli kimyasal sıvıyı doğaya salıveriyor.  

CİN Emekçileri: Günde ortalama 16 saat çalışarak; ayda 400 Lira kazanıyor. Kümes gibi yerlerde barınıyorlar.

Ayılıp bayıldığımız taşlanmış ürünlerin (mikro) kum tozları; genç işçilerin ciğerlerine doluşuyor çünkü maskeleri yok, olsa da bir faydası dokunmuyor.

Gökkuşağı renklerindeki pantolonların doğuşu; gerçekten insanlığın en büyük ayıplarından…

 Kimyasal karışımın kokusu; belgesel filmi çekenleri bayılma noktasına getirebiliyorsa; orada çalışanların halini tahmin etmek çok zor olmasa gerek!

“Yaw içimizi kararttın be Hatun! Bu ne biçim Bayramlık yazıdır Allah’ını seversen” Derseniz, size gönül koyamam.

Bilirsiniz; Bayramlar temiz temiz karşılanmalıdır.

Ev temizliğinden önce vicdan temizliği öne alınırsa; hiçbir iş bıkkınlık vermez, yormaz.

Bayramların en güzeli geliyor. Kutlu olsun.

Gözümüzü, yolda, dağda bayırda dört açalım.

Başımızda dolanan, peşimizi bırakmayan adı ister trafik ister terör olan canavarın ekmeğine yağ sürmeyelim.

14 Ağustos 2012 Salı

Alev Meisel/Berlin