Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '13

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Sizin ki de dert mi?

1996 yılında Surp pırgiç ermeni hastanesi acil servis doktoru beyin kanaması geçirdiğimi anlamadığı için, beni altı saat sedye üzerinde bekletti ve tekerlekli sandalyede yaşamımı sürdürmeme neden oldu.

1996 yılında Amerikan hastanesinde yoğun bakımda tedavim sırasında bir hemşire sağ kol dirseğime bilinçsizce egzersiz uygulaması yaparak sağ kol dirseğimde geri dönüşü olmayan bir hasara neden oldu.

1996 yılında beyin kanaması geçirip ameliyat olduktan sonra yoğun bakım ve koma sürecim başlamıştı. Bu süreç sırasında hislerim çalışmadığı için tam olarak kendinde olmayan beni defalarca Askerlik şubelerine çağırdılar, çünkü 20 yaşında olduğumdan askere alınmam gerekliydi. Hastalık durumumun vahimliğine inanmayan Askeriye, hisleri çalışmayan beni defalarca Askerlik şubelerine getirtip muayene edip filmler çekip teşhis koyup heyete sokup “askerliğini yapamaz” belgesi verdiler.

Florya özürlüler kampında bir hafta kalmak için başvurdum dört yıldır sıra gelmiyor, “Türkiye’nin tamamına yetişmeye çalışıyoruz, talep yüksek” dediler.

Sağlığımın daha da iyi olması için havuz terapisi almam gerek, bunun için İ.b.b.’ye başvurdum, “16 yaşından büyükleri alamıyoruz” dediler, yaş ayrımcılığını ilk defa duydum. İlçe belediyesine havuz terapisi için başvururdum, maddi olarak devletin her ihtiyacını karşıladığı Akdem’in yöneticileri havuzda ilk seans terapimi yaptılar, ikinci seans terapimi yaptılar, üçüncüyü de yaptılar ve sonrası için bir daha randevu vermediler.

153’den bedensel engelli taşıma aracı talep ettim, “bir hafta önceden aramanız gerekiyor” dediler, bir hafta öncesinden araca ihtiyacım olacağını nereden bileceksem.

İlçe belediyemizin Kültür merkezinden, sinema tiyatro konser aktivitesi için bilet talep ettim, “biletlerimiz bir ay öncesinde tükendi, bilet almak için aybaşında başvuru yapmanız gerek” dediler… Sanki aktiviteler aylar öncesinden belli oluyormuş gibi.

Özel hastaneler bizim gibi engellilerden faydalanmak için “ücretsiz sağlık hizmeti veriyoruz” deyip kampanyalar yapar engelliyi kandırmaya çalışır veya “ücretsiz tedavi” deyip üzerimizden devletten para alırlar.

Engelliyi rehabilite etmesi gereken özel eğitim kurumları, devletten ücretini alıp engelliye tedavisinin onda birini vermez. İlçemizde bulunan kurumların tamamından aynı muameleye karşı karşıya kalmış bir engelliyim.

Kaslarının gevşemesi için Botox iğnesi vurulmam istenir, muayene olurum sıraya girerim, aylardır sıra gelmez… Sanki tüm İstanbul iğne vurulmak için bekliyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına yeni anayasa çalışmalarına katkı sağlamak amacıyla engelliler hakkında göndermiş olduğum iki adet mektubuma “alınmıştır” cevabı bile gelmedi.

Anneme bana baktığı için devlet tarafından verilmesi gereken Bakım maaşı verilmiyor, buna neden olarak evin gelirinin 30- TL fazla olmasıymış.

Ameliyat, yoğun bakım ve koma sürecimden sonra muayene olduğum hastaneler ve doktorlar bana “sağlığıma kavuşabilmem için tedavi sürecimin egzersiz ve fizik tedavinin gerekli olduğunu” söylemedi.

2004 yılında aynı beyin Mr’ı filmime, İstanbul’un en büyük dört hastanesinin dört beyin cerrahı dört ayrı kanıda bulundu, biri; “ameliyat ol orada olan kitleyi alalım”, diğeri “olursan masada kalırsın” o bürü “olmana gerek yok, orada sadece zararsız bir kan yumağı var” dedi.Sanırım tıp her okulda başka eğitimi olan bir dal.

Çevremdeki akraba arkadaş ve komşularımız önerdikleri saçma sapan tedavi şekilleriyle doğru düzgün tedavi görmemi engelledi. Egzersizlerimde veya psikolojik olarak destek veren olmadı. Doğru dürüst düzenli yapılması gereken tedavimde hep yalnız bırakıldım.

2009 yılında damar tıkanıklığı yaşadım, Cerrahpaşa’ya acile gittiğimde, doktor bana Coraspin verdi ve “bunu altı ay kullan” dedi. Hapı kullanmaya başladıktan beş ay sonra bir sabah saat 05:00’de mide kanaması geçirip kan kusmaya başladım. Evimize birkaç dakika uzaklıkta bulunan ambulans merkezinden ambulans çağırdık, on beş dakika da anca geldi ve beni almayıp “bir şeyin yok, sabah hastaneye muayeneye git” deyip geri gitti. Ambulans geri döndükten sonra Samatya hastanesine kendi imkanımla gittiğimde, mide kanaması geçirdiğim ortaya çıktı ve artık Ülser sahibi olduğumu öğrendim.

Açıköğretim okuduğum iki yıl boyunca 24 adet sınavıma binaların ikinci üçüncü katında girmek zorunda bırakıldım, “ben tekerlekli sandalyelim” deyip raporumun fotokopisini defalarca taahhütlü olarak Halk eğitim müdürlüğüne, il ve ilçe eğitim müdürlüklerine, Ankara Milli eğitim bakanlığına gönderdiğim halde, bana bir kez bile cevap verilmedi. 

BU ÜLKEDE YAŞAYIP DA SORUNDAN ZORLUKTAN ŞİKAYETÇİ OLAN VATANDAŞIN HALİNİ ANLAYABİLİYORUM, AMA BU ÜLKEDE BEN VE BENİM GİBİ ENGELLİLER YOK SAYILIYOR ONLARLA DALGA GEÇİLİYOR. YİRMİ YIL ÖNCEDE BÖYLEYDİ ON YIL ÖNCEDE BÖYLEYDİ ŞU ANDA DA BÖYLE VE GELECEKTE DE BÖYLE OLACAK. SANIRIM BU SADECE TÜRKLERDE OLAN BİR GEN.

 
Toplam blog
: 120
: 522
Kayıt tarihi
: 15.12.10
 
 

His kaybı olmayan, sol tarafı felç, tekerlekli sandalyeli bir bedensel engelliyim... 1996 yılında..