Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '12

 
Kategori
Deneme
 

Şizofren Ruhlar

Şizofren Ruhlar
 

"Yalnız sağlıklı insan aklı ile yaşansaydı, değmezdi yaşamaya can sıkıcı olurdu. Tam tersine güzel olan dünyanın gökyüzü altında bir deliler topluluğunu andırması." *

Manik depresif yapı geninin insanoğluna Hera tarafından aktarıldığı söylencesini duymuşsunuzdur.  Mitolojiye göre Hera, Dionysos'u delilikle cezalandırıp büyük mutluluklar ve derin ısdıraplar arasında gidip gelmeye mahkum eder. Böylece  delilik, ölümlü bir kadından dünyaya gelen Dionysos tarafından insanlığa geçer.

Dionysos gibi Apollon da ölümlü bir kadından dünyaya gelmiştir. Ve güzel sanatların dokuz perisinin kılavuzudur. Müzik, şiir ve tüm sanat dalları onun tanrısal düzenine uyarlar.  Nietzsche'ye göre insan neslinin devamı dişi ile erkek ikiliğine bağlıysa, sanat da Dionysos ve Apollon ikiliğine dayanır. Biri diğerinin tamamlayıcısıdır.

Platon'un sanatçıyı tanrılar tarafından kutsal bir çılgınlık verilen kişi diye tanımı da eski Yunan'dan bu yana sanat ve delilik arasındaki bağın en eski kültürel tartışmalardan biri olduğunu düşündürür bize.

Aslında delilik, manik depresif bozukluğun ekstrem  bir formudur. Bir anlamda, her depresif bozukluk taşıyan insan elbette deli değildir. 

Montaigne, "Kim bilmez ki delilik, özgür bir kafanın yiğitçe çıkışlarıdır ve bu yüce, görülmedik bir erdemin ortaya attıklarıyla çok yakın kapı komşusudur" derken, kendisini de; "Tabiatım neşeyle hüzün arasında oldukça ateşli ve sıcak kanlıdır. Aynı yolu bir uzun bulurum, bir kısa. Bazen bir işe yatkınım, bazen bir iş gelmez elimden. Kara kara düşünceler, derken bir öfke, ağlamaklı bir haldeyken, birdenbire taşkın bir sevinç" diye anlatır Denemeler'inde.

Freud'a göre yaratıcılığın kökeni bilinç dışındadır. Sanatçı tıpkı oyun oynayan bir çocuk gibi davranır, kendine bir hayal dünyası yaratır ve bu dünyayı ciddiye alır. Zengin bir duygu hazinesiyle donatarak gerçeklikten kesin sınırlarla ayrılır.

Sanatı, insanla nesnel gerçeklik arasındaki estetik ilişki olarak tanımladığımızda; gerçeklikten kesin sınırlarla ayrılan sanatçı, depresif bakışı ve algılayışındaki farklılıkla nesnel olanı içselleştirip kendi estetik anlayışını yansıtır eserlerine. 

Bu bağlamda sanatçıların, genel olarak klinik depresyondan farklı olarak daha varoluşsal ve felsefi nedenleri olan bir depresyon içinde olduklarını söyleyebiliriz sanırım.

Geçirdiği depresyonlarla çektiği acıları ölümsüz tablolara dönüştüren Van Gogh, deliliğin sınırlarında gezinen Virginia Woolf, yaşamla ölüm arasında gidip gelen Tezer Özlü, başarı peşinde koşmaktan yorgun düşen F.S.Fitzgerald,  yayıncılar tarafından reddedilen ve kocasının ihanetiyle paramparça olan Sylvia Plath ve onun  yakın takipçisi Nilgün Marmara , yaratımla yıkım arasındaki savaşta yenik düşen V.S.Naipul, Nerval, Pavese ve elbette Nietzsche aklıma ilk gelen muhteşem şizofren ruhlardan birkaçı...

Sanırım, manik depresif  yarı tanrı Dionysos'a  bulaştırdığı bu hastalıkla, ölümlülere yaratıcılığı bağışlamasından dolayı bir teşekkür borcumuz olsa gerek! 

Siz ne dersiniz?

 

* C.PAVESE

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..