Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Sn. Gökçek ve demir parmaklıklar arkasındaki TSK'nın.......

Sn. Gökçek ve demir parmaklıklar arkasındaki TSK'nın.......
 

Merhaba değerli okurlar,

O gün 30 Mart 2010'du...........

Ankara cadde ve sokaklarında çiseleyen yağmur altında dolaşıyordum........

Hava çok temizdi.........

Ve bu yönüyle tam yürünecek bir ortam vardı bence.........

Sayın GÖKÇEK, bir de şu su birikintilerini halledebilseydi, herşey daha güzel olabilirdi diye düşünüyordum.........

Ama yıllarca Başkan olarak görevde bulunan Sayın GÖKÇEK'in gücü, sanırım ancak bu kadarına yetebilmişdi.

Bundan böyle de artık uzatmaları oynadığından, Ankara'lılar kendisinden daha fazla bir şey beklememeliydi ve kendisine sadece bugüne kadar yaptıklarından dolayı teşekkür etmeliydi........

Çünkü Başkentte yaşayan bir kişi olarak, Sayın GÖKÇEK'in Ankara'da Ankaralılar için yaptığı güzel şeyleri de inkar etmemek gerekir diye düşünüyorum.

Evet, daha fazlasını yapabilirdi ya da yapamazdı, ya da çok zengin olduğu iddialarına girmeden, tüm bunları iddia sahipleri ile kendisinin vicdanına bırakmak gerekirdi.

İddia sahipleri eğer ki iddialarında ısrarcı iseler, Sayın GÖKÇEK'in kendisinin de dediği gibi, ellerindeki belgelerle ilgili mercilere müracaat etmek suretiyle gereğini yapabilirler ve Ankaralının hakkını korumak adına bunu yapmalıdırlar da.........

Aksi takdirde, müfteri durumunda kalırlar ve Sayın GÖKÇEK' de HAKLI OLARAK BALON PATLATMAYA DEVAM EDEBİLİRDİ.

Ama iddia sahiplerine sorulacak olursa da, onlar sanırım, ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI SAYIN AYTAÇ DURAK İÇİN HAREKETE GEÇEN VE SORUŞTURMA BAŞLATAN İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ AKP'Lİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI OLAN SAYIN GÖKÇEK İÇİN ONAY VERMEYECEĞİ kanaatinde olduklarını muhtemelen ifade edeceklerdir.

Bu iddialar doğru da olabilir, çamur at izi kalsın mantığı ile ileri sürülen iddialar da olabilir.........

Dedim ya, bu konuların açıklık kazanması, VİCDANİ VE HUKUKİ İÇERİKLİDİR, TABİİKİ KONULARIN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ENGELİNDEN KURTULUP, HUKUKA İNTİKALİYLE MÜMKÜNDÜR.......

Burada İçişleri Bakanımızın da çok önemli vicdanı sorumluluğu olacaktır tabii ki.........

Evet, o çiseleyen yağmur altında bir taraftan Ankara sokak ve caddelerinde dolaşırken, bir taraftan da çevreme bakınıyordum...........

PARK YAPILMAZ LEVHALARININ ALTINA, İNADINA " BİZ PARK EDERİZ ARKADAŞ " DERCESİNE MEYDAN OKUYAN SÜRÜCÜLERİN ARABALARI, OTOBÜS DURAKLARINI BİLE NEREDEYSE İŞGAL ETMİŞLERDİ........

BÖYLE BİR DURUMDA OTOBÜSLERDE, YOLCULARINI YOLUN ORTASINDA İNDİRİP, BİNDİRİRKEN, ARKASINDA KUYRUK OLAN ARABALARDAN YOLU AÇMASI İÇİN KORNA SESLERİ YÜKSELİYORDU..........

Peki, orada bunlar olup biterken, trafik polislerimiz ne yapıyordu........

İnanın maalesef hiç göremedim.........

Kimbilir, belki park yapılmaz levhalarının altına park eden sürücülere arkalarından trafik cezalarını göndermek üzere fotoğrafları çekip, gitmişlerdi, belki de hiç uğramamışlardı o gün oralara.........

Fakat şu bir gerçekti ki, PARK YASAĞI OLAN YERLER, İŞGAL ALTINA ALINMIŞDI ÖZEL ARABALARCA...........

Ve arabaları çektirmek olasıdır ki trafik polislerimizin akıllarına gelmemişdi.........

Belki de bu hayat pahalılığında acıma duyguları kabarmışdı..........

Çünkü neticede onlarda bizden biri...........

Onlarda bu zorlu ekonomik hayat şartlarında yaşamaya çalışan memurlar........

Anlatıma esas mahal mi? Balgat ana cadde, saat 14-15.00 aralığı ........))))

Evet, bu manzara sadece Ankara'nın Balgat'ında değildi tabii ki........

Bırakalım Ankara'yı, Ülkemizin tüm illerinde tüm caddelerinde benzeri görüntülere rastlamak mümkündür sanırım..........

Çünkü, " YASAKLAR ÇİĞNENMEK İÇİNDİR " anlayışı hakimdir Ülkemizde.........

Burada önemli olan, Devletimizin kesilmeyen cezalar, ya da kesilip de tahsil edilmeyen cezalar nedeniyle Hazinemize girmeyen paralardır.........

AKP iktidarı nasıl oluyor da bu hususu gözden kaçırıyor şaşıyorum.......

* * * * *

Evet, yürüyüşüme Kızılay istikametine doğru devam ediyordum..........

Aman tanrım, ne göreyim.............

Göz alabildiğine her taraf ASKERİ BÖLGE ............

Her Askeri Bölge, demir parmaklıklar, kameralar ve nöbetçi kulübeleri ile sıkı bir koruma altında..........

Sanki, askerlerimiz bir başka ülkede hizmet veriyorlar ve korunmaya ihtiyaçları varmış gibi, ya da biz bu ülkenin yabancılarırıymışız ve bizlerin oralara girmesi yasakmış gibi demir parmaklıklarla çevrelenmiş söz konusu Askeri Bölgeler...........

Ülkemizde bu tip AYRICALIKLI YAŞAMI, OLDUM OLASI ÇOK YADIRGAMIŞIMDIR.

Ancak, bu manzaralara, Cumhurbaşkanlığı makamından tutun da, Başbakanlık, Bakan ve Milletvekilleri, vs vs, muhtelif makamlarında çokca rastlarız..

Bu kesim insanlarının yaşam şekilleri, tıpkı zenginlerin yaşam şekilleri gibi toplumun yaşamından çok farklıdır.........

Onlar ayrıcalıklıdırlar, onlar ayrı dünyaların insanıdır, onlar vatandaş gibi yaşamazlar, onlar, yediklerinden, içtiklerinden, giydiklerinden kullandıkları her türlü eşyalara varana kadar her alanda çok farklıdırlar, herşeyleri ayrıcalıklıdır..........

Vatandaşı sadece o makamlara gelebilmek adına onların oylarına ihtiyaç duyduklarında hatırlarlar........

Onlar vatandaşa hizmeti sırça köşklerde, demir parmaklıklar arkasındaki özel bölgelerde, VİP salonlarında, zırhlı araçlar ve korumalar arasında gidip gelerek yaşamlarını sürdürürlerken, vatandaşın durumu onlarca yıldan beri hep aynıdır..........

Bir türlü değişmemişdir onların yaşamı ile kendilerini o görevlere getiren vatandaşın yaşamı...........))))

Onlar lüks içerisinde yaşamlarını sürdürürlerken, onları oralara getiren vatandaşlar ise yardım paketleri ile yetinmek durumunda bırakılmıştır........

" Şehitler ölmez, vatan bölünmez ", sloganları altında evlatlarını toprağa veren ve " Vatan sağolsun " diyerek bağırlarına taş basmak zorunda bırakılanlarda hep vatandaşın gariban kısmı olmuşdur........

Yine ne yazık ki, yardım paketlerine muhtaç edilerek insanlık onuru çiğnenen ve ayaklar altına alınanlarda hep sade vatandaşlar olmuştur...........

Ya onların çocukları..........

" Bizim çocuklarımız da iş yapmayacak mı " sorusu ile gemicik alır, askerliklerini yalıları karşısında yapar, ya da hastalıkları nedeniyle askerliklerini çok istemelerine rağmen yapamazlar ya da ..........

İşte maalesef böyle bir Ülkede yaşamaktayız ne yazık ki...........

Bu manzaralar karşısında aklımdan şöyle bir şey geçiyordu..........

Bu demir parmaklılar arkasındaki koca koca askeri alanlar, AKP hükümetinin elinde olsa, acaba oraları nasıl değerlendrirlerdi ........

Belki de, oralarda 50-60 belki de 70 katlı iş merkezlerinin yapımına girişirler ve o demir parmaklıklar arkasındaki yeşil alanları ise halkın kullanımına açabilirlerdi.........

Milletvekili lojmanlarını satan AKP, bu büyük arazi parçalarını niçin atıl bırakıyordu diye düşünüyorum...........

TSK'nın, Ankara'nın göbeğinde yer alan ve demir parmaklıklar arkasındaki bu muhteşem araziler, Genel Kurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları için çok değil miydi ?

Diğer birimler, Ankara'nın dışına taşınamaz mıydı ?

3-4 katlı lojmanlar yıkılıp, yerlerine yüksek binalar yapılıp, böylelikle lojman arazileri daraltılıp, geri kalan araziler, Ankara'lıya kazandırılamaz mıydı?

Kara Harp Okulu Ankara'nın tam göbeğinde kalmışdı, bu okul Ankara dışındaki açık arazilere taşınamaz mıydı ?

Kızılaydan Öveçlere kadar kapatılan o devesa araziler kamulaştırılıp, TBMM, Emniyet Genel Müdürlüğü ve demir parmaklıklı Askeri bölgeler arasında sıkışan Kızılay- Dikmen arasındaki yollar Atatürk'ün dediği gibi 100 metreye genişletililip, vatandaşın trafik çilesine son verilemez miydi ?

Sadece Kızılay- Dikmen hattı mı?

Tabii ki değil, TBMM kavşağından, Bahçeli, Eskişehir yolu istikametine doğru olan yolun sağı ve solu da demir parmaklıklarla çevrelenmişdi.....

Evet, Ankara'nın en merkezi yerleri demir parmaklıklar arkasında adeta işgal altındaydı............

Buraları kimbilir kaç milyar dolar edebilir, hazinemizin borçlarının kapatılmasına, vatandaşın ekonomisinin iyileştirilmesine katkı, şey pardon öncelikle hısım akraba ve yandaşların bütçelerine davetiye usulü ihalelerle satılarak, şey pardon verilerek ne büyük katkılar sağlanabilirdi.........

Ama tabii ki, TSK'nın buna izin vermeyeceği ve yeni bir kriz ortamının oluşabileceğini düşünmeden de edemedim.

Ancak hemen akabinde, Sayın Başbakanımızın sözüde aklıma geldi.

Hani demişdi ya, " BİZ KRİZLERİ FIRSATA DÖNÜŞTÜRMELİYİZ...."

Kimbilir, günün birinde belki BU KONUDA ÖNCE KRİZE, SONRASINDA DA BİRİLERİ İÇİN FIRSATA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİRDİ.

Bu Ülkede AKP döneminde neler olmadı ki, bu demir parmaklıklar arkasındaki arsa işleride olmasın..........

Tüm bunları düşünürken, birden yine aklıma, askeriyeye ayrılan bütçe geldi.

Muvazzaf subaylara ve kınalı kuzulara her yıl kimbilir ne kadar harcama yapılıyordu...........

Sıcak harp dönemi bittiğine göre, yüzbinlerce ana kuzusunun halen askere alınıp, olasıdır ki, milyonlarca belki de milyarlarca TL'yi harcamak doğru bir yaklaşımmıydı ?

Zaman artık teknoloji zamanı olduğuna göre, bu kınalı kuzular için yapılan masraflar, niçin teknoloji için kullanılmamaktaydı?

Muvazzaflar, ülke savunması için yeterli değil miydi?

Kınalı kuzular, sınırda, kınalı kuzular tuvaletlerde, kınalı kuzular mutfakda, kınalı kuzular orduevlerinde hizmet için mi yaratılmışdı, şehit olmak halen onların kaderi mi olmalıydı?

Neyseki Sayın Genel Kurmay Başkanımız, bu konunun bir bölümüne el attı da, şimdilerde artık operasyonlara sanırım kadrolu uzman çavuşlar gönderiliyordu.

Gerçi onlar da analarının kuzusu, ama diğerlerine göre daha profosyonel.............

Temennim tabii ki, hiç bir ana kuzusuna bir şeyler olmasın.

Bu düşünceler içinde yürürken hani şu KUMRULAR SOKAĞI İLE EMEKLİ SANDIĞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN ARASINDA YER ALAN VE 2-3 KATLI EVLERİN LOJMAN OLARAK KULLANILDIĞI, KİMİLERİNE GÖRE BÜROKRATLARIN KİMİLERİNE GÖRE İSE SEKRETERLERİN İKAMETGAHINA AYRILAN DEVLET MAHALLESİ Mİ DİYORLAR NE DİYORLAR.......)))) oraya, yani Kızılayın göbeğine geldiğimi farketdim.

Milletvekili lojman alanlarını halledebilen AKP'nin, burasını ve demir parmaklıklar arkasındaki o koskocaman devesa büyüklükteki askeri alanları da, Sayın GÖKÇEK ya da AKP yönetimi niçin değerlendirmez diye düşünürken, artık eve dönmeliydim.

O düşüncelerin değerlendirilmesi ve gereğinin yapılması tabii ki, bizleri idare eden seçilmişlerin işiydi, ancak onların bunları düşünecek zamanları da ne yazık ki şimdilik yokdu........

ÇÜNKÜ ONLAR, KOYUN CAN, KASAP ET DERDİ MİSALİ, DOKUNULMAZLIK ZIRHINDAN SONRA, ŞİMDİ DE, BİR DAHA MİLLETVEKİLİ OLAMAMALARI HALİNDE YARGIDAN NASIL YIRTARIZIN HESABI İÇERİSİNDE, DEMOKRATİKLEŞME, SİVİLLEŞME SÖYLEMLERİNİN ARKASINA SIĞINARAK YARGININ ALT YAPISINI OLUŞTURMAKLA MEŞGULLER......... )))

 
Toplam blog
: 407
: 877
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

15.12.1950 Mersin doğumluyum. İzmir Ticari İlimler Mezunuyum. Bir Kamu Kuruluşundan  Şube Müdürü ..