Sn Aygün'ün duruşunu, direnişini ve seslenişini selamlıyorum!

Bilindiği gibi Sn Aygün "Alevilik bir dindir" dedi. Böylece bilinç altındaki çok büyük bir gerçek Sn Aygün vasıtasıyla bilince çıkmıstır. Bu, bilinç altındaki ifade edilemeyen derin gerçeğin ceremesini ve acısını ağır ve kederli bir geçmiş boyunca Aleviler çekmistir. Şöyle ki: Gizli kalan, kendini olduğu gibi ilan edemeyen ezik durmak, pasif olmak, utanç duymak, medet ummak, icazet beklemek, himmet ummak gibi derin ezik duygularla yaşamak zorundadır. Çünkü hakim olan çogu zaman açık yada gizli baskılarla onu bu noktaya iter ve de itmiştir. Ve de hakim taraf aslında karşı tarafın durumumun farkındadır ve gizliden gizliye  bundan memnudur çünkü karşisındaki kendini ilan etmediği sürece onu kullanma, ondan faydalanma gücünü elinde tuttuğunu bilir ve bu güce sahip olmaktan gizlice bir zevk duyar. Çünkü işine gelince bendensin, işine gelmeyince benden değilsin deme şeklinde (ki, Başbakan Erdoğan  seçim proğpandası sırasında taraftarlarına Kılıçdaroğlu'nun alevi olduğunu işaret ederek üstüne üstelik bir de yuhalatarak bunu aleni bir ekilde yapmıştır)  bir istismar ikircikliğini kullanıp karşi tarafın ensesinde boza pişirip ona acı çektirmekten zevk alma duygusuna sahiptir.

Bu şekilde manevi yönden onu aşağılayıp itme ipini elinde tutarken maddi yönden de bir eli yağda bir eli balda paylaşmadığı bir rant sahibi olmanın büyük rahatlığı içindedir. Alevilerin yaşam deneyimleri bu acı trajik ve ironik gerçeklerle doludur. Böyle bir yaşam yarımdır ve yaralarla doludur. Böyle bir enerjinin içine doğan ve doğacak olan kuşakları da aynı katmerli, dikenli ve acılı kader bekler. O yüzden Hüseyin Aygün’ün bu ilanı inanç özgürlügü yolunda gelecek kuşakların kaderini belirleyecek olan gerçek bir sesleniş ve gerçek bir direniştir. Böylece cin şişeden çıkmıştır cini şişeye koymaya çalışmak nafiledir. Yapılması gereken en iyi şey, şişeyi fırlatıp atmaktır. Bütün tarafların selameti için en iyi olan budur. Çünkü tarih bize şunu ögretmistir ki, bir toplum kendinin istismar edilmesine açıkça ve şereflice bir şekilde karşi koymadığı sürece gelecek kuşakların geleceği acı, sis, keder ve eziklik içinde kalmaya mahkumdur ve bir toplumun kendisine, kendisinden sonra gelecek kuşaklara ve karşi tarafa karşi tümden şerefini yitirmesi gibi ağır bir leke ile karşi karşiya olması demektir.