Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '08

 
Kategori
İnançlar
 

Sofradan karnımız tok kalksak gözümüz aç kalkarız...

Sofradan karnımız tok kalksak gözümüz aç kalkarız...
 

İnsanoğlunun gözü hiçbir zaman doymaz bilirsiniz. Ancak toprak doyurur gözünü. Bilirsiniz meşhur da bir sözü vardır “ gözünü toprak doyursun” diye…

“Adamın biri geçimini balıkçılıkla sağlarmış. Hiçbir şey yapmaz sadece balık tutarmış, yiyebildiğini yer yiyemediğini satarmış. Bütün vaktini nehrin kıyısında balık tutarak geçirirmiş. Bir gün oradan geçen padişah, adamın ne yaptığını sormuş vezirine. Veziri de, sabahtan akşama kadar balık tuttuğunu, tuttuklarının bir kısmını yediğini yiyemediği kısmını da satıp gelir elde ettiğini söylemiş. Padişah ta vezirine adamın bu gün akşama kadar tuttuğu bütün balıkları yemeden, satmadan saraya getirmesini ve karşılığında balıkların ağırlığınca altın vereceğini söylemiş. Bunun üzerine veziri de olanları adama anlatmış ve adam da hemen kabul etmiş.

Fakat adam sabahtan akşama kadar bir balık bile tutamamış. Oltasını hep boş çekmiş akşam olmak üzereyken oltasına bir kemik takılmış. Kemiğe bakmış, bakmış “Padişaha da bu götürülmez ama eli boş da gidecek değilim. Padişah tır ne de olsa elbet buna da biraz altın verir. Malı eksilecek değil ya!" demiş, sarayın yolunu tutmuş, saraya varmış, padişahın huzuruna çıkıp bütün gün boyunca tek bir balık bile tutamadığını sadece elinde ki kemiğin oltasına takıldığını söylemiş. Padişah "peki!" demiş ve kemiği teraziye koydurmuş terazinin diğer kefesine de kemiğin ağırlığını karşılayacak kadar altın koydurmuş. Bir avuç koymuşlar kemik ağır gelmiş. İki avuç koymuşlar kemik ağır gelmiş. Tencereyle koymuşlar kemik yine ağır gelmiş. En son hazineyi boşaltacak kadar altın vermişler yine ağır gelince padişah terazide bozukluk vardır diyip teraziyi değiştirmiş. Fakat sonuç değişmeyince olana bitene herkes şaşmış kalmış. Orada bulunan âlimlerden biri kemiği incelemek istemiş ve kemiği eline alıp biraz inceledikten sonra teraziye tekrar koymuş sonra şimdi bir avuç altın koydurmuş. Kemik ağır gelince kemiğin üzerine birazcık toprak koymuş ve terazi dengelenmiş. Padişah dâhil herkes bu olana şaşırmış. Padişah sormuş “Bunu nasıl yaptın?” diye. Âlim cevaplamış. “Padişahım bu kemik insan gözüne ait bir kemiktir. İnsan gözünü de ancak toprak doyurur demiş...”

İnsanoğlunun nefsini kontrol edebilmesi için Allah “oruç” tutmayı emretmiş bizlere. Ne kadar doyduk zannet sekte sofradan gözümüz aç kalkar. “Bir tatlı daha yese miydim, yemek çok güzeldi azıcık daha mı yesem, vs. vs. …” ne kadar karnımız doysa da gözümüz aç masada kalır. Sadece yemek konusunda değil her alanda bu böyledir. İnsanoğlu bir türlü doymak bilmez. Kendini bilmeye başladığı andan itibaren bir şeyler ister. Liseye geldiğinde üniversiteyi kazanmak ister, üniversiteyi kazandığında okulu bitirip yüksek lisans yapmak ister, yüksek lisansı yapsa, mastır ister, doktora ister, bu iş profesörlüğe kadar gider. Hiç olmadı okulu bitirip iyi bir işte çalışmak ister, ev almak ister evi olsa araba almak ister, isterde ister sıralamakla saymakla bitmez insanoğlunun istekleri bilmez ki bunların hiç birini gittiği yere götüremez. Bir bilse ki kefenin cebi yok diye sadece bu dünya da kendine yetecek kadarını alır gerisini bırakır. Gözümüzü toprak doyurmadan doyurmak umuduyla…

 
Toplam blog
: 8
: 1616
Kayıt tarihi
: 12.11.07
 
 

1987 Rize doğumluyum. Sakarya üniversitesinde pazarlama bölümü öğrencisiyim. Akademik kariyer için m..