Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

09 Ekim '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

SOĞUK İSTANBUL

SOĞUK İSTANBUL
 

işte böyle bir yolun sonunda olan evden bahsediyorum, internetten alıntıdır


Soğuk, kapalı, dalgasız rüzgarlı deniz… Karabataklar toplaşmışlar sahildeki kayalıklara, titreşiyorlar aynı İstanbul gibi. Martılar havanın kokusundan saklanmışlar sanki gizli sığınaklarına. Zeki Müren, Gelmedin bir kere öldürdün bin kere diye sitem ediyor sevdiğine. İçindeki büyük aşkı kimsenin anlamayacağından emin söylüyor şarkısını herkesin ruhuna iyi geldiğine inandığım sesiyle.

İstanbul’da soğuk derin bir hüzün hüküm sürmekte. Bütün ayrılıkların acıları doluşmuş rüzgarın içine, estiği yeri titretiyor görüyorum. Söğüt ağaçları dayanabilirler mi bu yükün ağırlığına. Ne kadar çok karga var havada. Kendinden emin telaşsızlar ömürlerinin uzunluğundan kaynaklanan keyifle. Onlar hayatın uğraşlarını daha mı kolay atlatıyorlar acaba? Reklam panolarındaki insanlara bile kalın giysiler giydirmişler üşümesinler diye. Cansız zannettiğimiz görüntüler bile hissiz değil demek ki.

Artık daha şiddetli sarsılmalar yaşıyorum karnımdaki tepkilerle. Uykularım bölük pörçük yine de gülümsüyorum yaşadıklarıma. Arkada bıraktığımı zannettiğim her şey geri döndü yeniden, yenidenlere vuruyor yüreğim telaşlı-sakin-sevecen-bilinçli bir bekleyişe, dilimde sessiz sessiz tekrarlanan dualarımla.

Güneşli güzel günlerin tersine incecik kadın ve erkekler koşuyorlar sahilde. İnatla sahip çıkıyorlar sağlıklarına. Neşe Karaböcek anlatıyor sevdasını bu kez radyo Alaturkadan. Her şarkının sözleriyle yeni bir dolap kapısı açılıyormuş gibi geliyor insanın yüreğine. Hafızasını çok zorlamadan hissedilenler doluyor ortamlara. Çoktan ölmüş birinin ruhu bir özlem getiriyor bilinmeyen bölgeden, belli belirsiz gülümsemeler geliyor peşi sıra.

Ah çınarlar, neden bu kadar yakınım size acaba? Bu sevgi bu güven bu hayranlık duygusu ne zaman oluştu aramızda? Taşa duyduklarımı daha net açıklayabiliyorum zaman zaman ama size… Karşınızda dilim tutuluyor, bir hayalim var kimseye dile getirmedim daha; geniş, sertleşmiş toprak bir yolun iki yanında en az üç yüz yıllık çınarlar var ve yolun sonunda ki büyük taş evde oturuyormuşuz biz sevdiğim adamla ve her ikimizin ayrı ayrı ve birlikte olan çocuklarımız ve sevdiklerimiz büyük yeşil bahçede yemekler yiyormuşuz mutlulukla, süresi süresiz olan zaman dilimlerinde.

Pişmanlıklar getiriyorsunuz hayatıma, geç kalınmışlık boşa geçmiş bir zaman dilimi, süresi uzunca gelen… Sadece daha fazla ağaç dikebilmek için dönebilsem geriye keşke diye duygular geçiyor içimden. Kendi cennetimle birlikte benden sonraya kalanlara da hazırlardım güzel yemyeşil alanlar.

Çınar yürekli bir adamın yüreğinin gölgesinde dinlenmekteyim son zamanlarımda, gözlerimin bu kadar netliği bundan değil ama her yaşımda görüyordu görünmeyenleri bile. Sadece daha sevecen bakıyorlar onunla birlikte. Zamanı da sorgulamıyorum artık, neyse o… Biraz kader biraz niyet… Gerisi zamanla şekillenecek kendi hamuruyla. Bunca soğuğa rağmen eve ekmek götürmeyi unutmadan yaşanan bir memnuniyet, bir de sıcacık çorba yanında mis gibi karışık salata ve de kimin canı ne istiyorsa o olsun sofrasında.

Kader mi öne geçer niyet mi? Bilinmeyenler zamanı geldiğinde zamanla çıkacaklar ortaya. Suadiye sahilinde soğuk bir Ekim başları yaşıyor İstanbul, kaçıncı sonbaharı kendi bile unutmuştur mutlaka, yaşadıklarının üzerinde bıraktıklarını unutmadan asla. Kızağa çekilmiş tüm tekneler brandalarla örtülmüşler, elimde olsa bende örterdim İstanbul’u aynı tekneler gibi üşümesinler diye.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..