Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '14

 
Kategori
Tarih
 

Soğuk Savaş yıllarında Türkiye. 1961 Anayasası tartışmaları ve 12 Mart Muhtırası

Soğuk Savaş yıllarında Türkiye. 1961 Anayasası tartışmaları ve 12 Mart Muhtırası
 

1961 Anayasası tartışmaları.

1965 yılında Süleyman DEMİREL' in iktidara gelmesiyle Türkiye'de yeni bir dönemin başladığını belirtmiştik. Bu dönemin stratejisi, kayıtsız şartsız Batı ittifakı içinde kalmak olarak belirlenmişti. Bunun için dünyadaki sol akımlar paralelinde gelişen Türk solunun güçlenmesine engel olmak ve etkisizleştirmek gerekiyordu. Ancak 1961 Anayasası yürürlükteydi ve o güne kadar pek alışık olmadığımız özgürlükçü ve katılımcı bazı demokratik prensipleri ihtiva ediyordu. Hükümetin işi çok da kolay görünmüyordu.

1961 Anayasası 9 Temmuz 1961 tarihinde halk oyuna sunulmuş, katılanların yüzde 60.4'ünün oylarıyla kabul edilmiştir. 1924 Anayasası'nı yürürlükten kaldırmış, 1982 Anayasası'na kadar yürürlükte kalmıştır. Bu Anayasa ile:

- Güçler ayrılığı sağlanmıştır.(Yasama, Yargı, Yürütme)

- Yürütmeden bağımsız yargı organları kurulmuştur.

- Yasaların Anayasaya uygunluğunu denetlemek için Anayasa Mahkemesi kurulmuştur.

- Yürütmenin, yönetimin tüm eylem ve kararları için Danıştay denetimi getirilmiştir.

- Kişinin temel hak ve özgürlükleri Anayasal güvenceye bağlanmıştır.

1961 Anayasası'nın özgürlükçü ve katılımcı bir Anayasa olduğu hakkında genel kabul vardır. Çoğunluk yönetiminden, çoğulcu yönetime doğru giden bir yol açmaya çalışmıştır.

Çoğunluktakilerin yönetme haklarının sınırının, azınlıktakilerin temel insan haklarının sınırına kadar olduğu prensibini getirmeyi hedeflemiştir.

1961 Anayasası 1965 yılında iktidara gelen yöneticiler tarafından lüks bulunmuştur. Anayasa'nın sağladığı hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ve/veya kaldırılması iç politikanın temel tartışma konusu olmuştur. İktidardaki Adalet Partisi Başkanı ve Başbakan Süleyman DEMİREL "Bu Anayasa ile ülke yönetilemez" demiştir. Mecliste Anayasayı değiştirecek oy çokluğuna sahip olmadığını bile bile söylenen bu söz, askeri darbeye çıkarılan açık bir davetiyedir.

Çoğunluğun yönetme hakkının sınırı hakkında yukarıda vurguladığım demokrasinin temel prensibini bu gün bile tam olarak içimize sindiremediğimiz gerçeğinden yola çıkarak; ülkeyi kırk yıl önce yönetmiş yöneticileri demokratik olmamakla eleştirmek insafsızlık olarak görülebilir. Bu eleştiride haklılık payı da vardır. Ancak iki konuya dikkatinizi çekmek isterim. Öncelikle amacımız eleştiri değil, olayları olabildiğince gerçekçi olarak aktarmaktır. Geçmişe bakmamızın nedeni, ders alarak, gelecek için sağlıklı ve uygulanabilir hareket tarzları geliştirmektir. İkincisi konumuzun kapsamıyla ilgilidir. Konumuz halksız demokrasinin nedenlerini irdeleyerek nasıl halklı hale getirebileceğimiz hakkında düşünce üretmektir. Bu nedenle geçmişe bakarken olayların konumuzu etkileyen yönlerine ağırlık verilmektedir. Örneğin ekonomiden konuşuyor olsaydık aynı dönem hakkında farklı değerlendirmeler yapabilirdik.

Sonuçta, şartlar ve zorlamalar nedeniyle zaten sınırlı olarak tecelli edebilen halk iradesinin üzeri 12 Mart 1971'de yeniden örtülmüştür. Ordu muhtıra vermiştir.

*12 Mart 1971 Muhtırası.

Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının imzalarıyla Cumhurbaşkanı'na verilmiştir. "Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür" diyerek, "partiler üstü bir anlayışla" sorunlara çözüm aranmasını istemiş, aksi halde "Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır." tehdidiyle son bulmuştur. 

Birinci cümlesinde "Hükümet ve meclis" diye söze başlamasına rağmen muhtıranın muhatabı bulunamamıştır. Kimse üstüne alınmamıştır. Tüm siyasi aktörler muhtıranın kendisine verilmediğini ileri sürmüşlerdir. Aslında hepsi haklıdır. Sonuçlarına bakıldığında muhtıranın 1961 Anayasası'na karşı verilmiş olduğu ve "Bu Anayasa ile ülke yönetilemez" diyen zihniyetle hem fikir olduğu açıktır.

12 Mart muhtırasından sonra yapılan düzenlemelerle 1961 Anayasası'nın halk iradesinin bir ölçüde tecelli etmesini sağlayan katılımcı düzenlemeleri büyük ölçüde budanmıştır. Muhtıra, 1965 yılında alınan Batı bloku içinde kayıtsız şartsız kalma stratejisini destekleyip, perçinlemektedir. Amaç sol akımların önünü keserek halksız demokrasiyi sürdürmektir.

Dışarıdan en azından teşvik gördüğünü düşündüğüm bir irade, ülke insanına güvenmeyerek, karar ülke insanına bırakılırsa Batı ittifakından ayrılacağını var sayarak, milli iradeye tekrar müdahale etmiştir. Milli iradeye müdahale edilmeseydi halkın Batı ittifakından ayrılma gibi bir karara varması bence olası değildi. Yapılması gereken, her zaman olması gerektiği gibi, toplumdaki düşünce yelpazesinin tümünü kapsayan politikaları oluşturmaktı.

Demokrasinin gereği budur.

12 Mart müdahalesi de, milli iradeye karşı yapılan her müdahale gibi, toplumdaki yangını söndürememiş, bilakis körüklemiştir.

Yeni siyasal hareketlerin organize edilmesi ve çatışma dönemi ile tarihe bakmayı sürdürelim.

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 82
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.05.13
 
 

Emekli pilotum. 1950 yılında Polatlı Çekirdeksiz köyünde doğdum. İlkokulu köyde ve Polatlı'da, li..