Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '19

 
Kategori
Edebiyat
 

Söğüt Ağacı (12)

Aradan yedi ay geçti. Çetin askerden gelmek üzereydi. Bu arada karı koca arasında Murat’ın evliliği konuşulmaya başlandı. Kutto, bir an önce oğlunu evlendirmek, torun sevmek istiyordu. Yaklaşan kış gelmeden kız isteyelim, bahara düğünü yaparız düşüncesiyle karısına “Murat’a kız bul” dedi. Zehra’ya göre kız aramaya gerek yoktu. Aysel hazır bekliyordu. Yine de Murat’ın ağzını aramadan, emin olmadan, kocasına, Hüseyin’in kızı Aysel’de gönlü var demek istemedi. Köy kadınlarından ikisinin sevgili oldukları kulağına gelmişti; ama Murat’ın veya Aysel’in ağzından sevgili olduklarını duymamıştı. Öncelikle Murat’tan Aysel’i sevdiğini duymak istiyordu. Aysel’de açık vermemişti. Kendi kendine “ketum kız” dedi. “Fatma’ya ne demeli. O da bir şey demiyor.”

 Murat askerden geldiğinde Aysel’in mutfakta oluşu Zehra’nın gözünden kaçmamıştı; ama sonrasında bir arada görmemişti. Murat’la konuşmadan önce Fatma’yla konuşmanın, ağzını aramanın doğru olacağı düşüncesiyle, kızıyla konuşan Zehra, “abinin evlilik çağı geldi geçiyor, gönlünde birisi varsa gidip isteyelim” dedi. Aysel’de gönlü varsa gidip isteyelim diyebilirdi. Gönlü varsa, Fatma, Aysel’de gönlü var, der düşüncesiyle dememişti. Düşüncesinde haklıydı. Fatma, abisine sormaya gerek duymadan hemen o anda “gönlü Aysel’de” dedi. Zehra Aysel’i ilk defa duyuyormuş havasındaydı:

            -Aysel’de mi? Nerden biliyorsun?

            -Biliyorum. Abim, izine gelip gittikten sonra duydum. Sanırım ne olmuşsa izindeyken olmuş. Belki de önceden aralarında bir şeyler vardı da haberimiz olmadı. Tezkere alıp geldiği gün Aysel bize geldi. Mutfakta konuştular. Hatta bardaklara koyduğum çaylar soğuyunca yenilemek zorunda kaldılar. Melahat’ta buradaydı. Meraklanıp, mutfakta, Aysel’e yardım etmeye kalkıştığında, Aysel gitti dedim. Sonrada Aysel’i mutfak kapısından, arka bahçeden yolcu ettim.

-Kulağıma geldi; ama ihtimal vermedim. Demek ki doğruymuş. Murat veya Aysel sana bir şey söyledi mi?

-Söylemelerine gerek var mı? Gördüm diyorum.

-Yine de abinle konuş. Bende babanla konuşayım, gidip isteyelim.

-İyi, konuşayım. Babamla bugün konuşur musun?

-Bugün olmaz. Önce Ayşe’nin ağzını arayalım.

-Öf be anam, ağız aramaya ne gerek var. Köyde, Aysel’in gönlünün abimde olduğunu bilmeyen mi var. Uykucu Ayşe’de biliyordur.

-Olmaz kızım, her şey usulüne göre… Ağız aramadan kim kız istemiş bizde isteyelim. Babanla konuşsam da ağız aramadan olmaz. Hem Aysel’in gönlü olsa bile ya anası razı değilse…

Fatma Aysel’i çok seviyordu. Zaman zaman Sümüklü’nün neyini seviyorum diye kendi kendine sorduğu olmuştu. Aşırı güzellikte görmese de seviyordu. Erkek olsaydım bu kızı abime kaptırmazdım düşüncesine kapıldığı bile olmuştu. Anasıyla konuştuğunda, abisi adına çok sevindi. Sevincini hemen paylaşmak istiyordu. Erciş’te olan Murat, ikindiden önce gelmeyecekti. İkindiye kadar nasıl bekleyeceğini düşündüğünde içi içini yedi.

İçinde sanki iki Fatma vardı. Biri, git birilerine anlat; diğeri, daha fol yok yumurta yok ne diye kime anlatacaksın diyordu. İkinciye kulak vermek istese de birinci rahat durmuyordu. Kimseye anlatamıyorsan git Aysel’le konuş diyordu. Sevdiğine kavuşmak isteyen, bu habere sevinmez mi? Hem de çok sevinecektir.

Daha fazla beklemeyen Fatma, eşarbını almadan kendini sokağa attı. Yüzüne çarpan rüzgâra aldırış etmeden yürüdü. Yürümekte denmezdi. Aysel’le bir an evvel konuşmak için adeta koştu.

Uykucu Ayşe uykudaydı. Aysel yine çeyiz hazırlıyordu. Kapı çalınınca çeyizi elinden bırakarak yöneldiği kapıyı açmadan önce “kim o” diye sordu. Fatma, “benim, Kutto’nun kızı Fatma” dedi. İçinden “Kutto’nun kızı Fatma’ymış, Çelimsiz desene” diyen Aysel, kapıyı açarak odaya aldığı Fatma’nın ağzı kulaklarındaydı. Fatma hoş beş, hal hatır sorma faslını uzatmadan hemen damdan düşercesine konuya girdi:

-Müjdemi isterim kız. Sevdiğine kavuşuyorsun.

-Sevdiğime mi?

-Evet,

Aysel ne diyeceğini şaşırdı. Bir hafta içinde askerden gelecek olan Çetin’i kast etmiş olamazdı. Belki de Murat’tan öğrenmiş diye düşündü. İyide, Çetin’in yakında gelecek olmasına, Çetin’e kavuşacak olmasına Fatma ne diye seviniyordu? Hem, Çetin gelecek diye evlenmeden kavuşmuş sayılmazlardı. Evlenmek içinde zaman gerekiyordu. Fatma Aysel’in sessizliğini utanmasına yorumladı:

-Utanma kız. Başından beri haberim var.

-Başından beri mi?

-Evet. Yakında istemeye geleceğiz.

-Sen kimden bahsediyorsun?

-Kimden olacak? Murat abimden. Seni abime istemeye geleceğiz.

Aysel’in başından aşağı sanki kaynar sular döküldü. Duydukları doğru olamazdı. Aysel’e bacım, Çetin’e kardeşim diyen Murat bunu yapmazdı. Başkasında, hem de kardeşim dediği birinde gönlü olduğunu bildiği, bacımsın dediği birini hangi düşünceyle nikâhına almak isterdi. Gerçeği öğreneceği tek kişi Murat’tı. Ne pahasına olursa olsun Murat’la konuşmaktan, Fatma’nın dedikleri doğruysa, sana yar olmam demekten başka çaresi yoktu. Vakit kaybetmeden bunu yapmalıydı. Fatma’ya sordu:

-Murat evde mi?

-Erciş’te, ikindiden sonra gelecek.

-Geldiğinde söyle evden ayrılmasın. Hemen, bugün konuşmalıyız.

-Acelen ne kız? Ne konuşacaksın?

-Ne konuşacağımı konuştuktan sonra öğrenirsin.

-Sende haklısın. Özelini bana anlatacak değilsin. Kız yoksa… Neyse…

-Ya sabır. Sen şimdi evine git. Beni beklemesini söylemeyi unutma.

Aysel, defalarca ya sabır dese yeriydi. Fatma’nın müjde dediği kara haberden başka şey değildi. Düşündükçe başına ağrılar girdi. Ağrılardan başı çatlayacak gibi oldu. Eşarbını katlayarak anlının üzerinden arkaya doğru sıkıca bağladı. Bu şekilde ağrılardan biraz olsun kurtulacağını düşünmüştü; ama fayda etmedi. Üstüne kalbi sıkışmaya başladı. Baş ve kalple başlayan ağrılar bütün vücudunu sardı. Zaman geçmek bilmiyor, ikindi vakti gelmiyordu.

İkindi ezanı okunduğunda, Aysel, hemen Murat’a gidip gitmemekte tereddüt etti. Fatma ikindiden sonra demişti; ama ne kadar sonra geleceğini belirtmemişti. Biraz beklerse Selman abisi gelebilirdi. Kendi kendine “en iyisi abim gelmeden gitmek” dedi. Yola çıkmadan önce anasına “Hüsniye abladan kırlent örneği alacağım” dedi. Gecikirse, abisi geldiğinde komşuya kadar gönderdim demesini tembihledi.

Aysel’e kapıyı açan Zehra, kendi kendine “iyi insan lafın üzerine gelirmiş” dedi. Ağzını aramanın tam zamanıydı. Aysel’den alacağı cevaba göre, istemeye gittiklerinde ağız tadıyla, Ayşe’ye, kızının da oğlumda gönlü var diyebilirdi. Bu düşünceyle güleç yüzüyle “hoş geldin kızım” dedi.

 Aysel, kapıyı Fatma’nın açacağını sanmıştı. Zehra’yla karşılaşınca bir anda ne diyeceğini şaşırdı. Murat evde mi diyecekken kelimeler boğazında düğümlendi. Evde olsa bile Zehra’nın yanında konuşmanın doğru olmayacağını düşündü. Belki de Fatma’nın dedikleri doğru değildir. Belki de Zehra’nın haberi bile yoktur düşüncesi içine korku saldı. Kaş yapayım derken göz çıkarabilirdi. Kendini çabuk toparladı. “Zehra abla Fatma evdeyse çağırır mısın, bir şey soracağım” dedi.

Zehra, kendine göre ayağına gelen kısmeti tepmek istemiyordu. Ayaküstü kapı eşiğinde ağzını aramak istemediğinden ısrarla içeri girmesini istedi. Zehra’nın ısrarına rağmen Aysel içeriye adımını atmadı. Başka zaman oturmaya gelirim deyince Zehra kapıdan seslendi:

-Fatma, kızım, Aysel geldi. Seninle konuşacakmış.

Fatma, anası ile Aysel’in kapı eşiğindeki konuşmalarını yarım yamalak duymuştu. Yerinden kalmaya gerek duymadan “abim daha gelmedi” dedi.

Aysel’in Murat’la konuşmaya geldiğini bildiğinden abim daha gelmedi derken kapıda bekleme içeri gel demek istemişti. Zehra, rahat olabilirsin şeklinde yorumladı; ancak Fatma’nın yerinden kalkmadan seslenmesinden rahatsız oldu. Gelin adayına ilgi göstermesi gerektiğini düşündüğünden sinirlendi:

-Kızım misafir kapıda karşılanır. Ne diye odadan sesleniyorsun.

“Özür dilerim anam, düşünemedim” diyen Fatma bir koşuda kapıya geldi. Aysel, bahçede konuşmak istediğini belirtti. Fatma’ya bir şey soracağım demeseydi Murat’ın evde olmadığını öğrenince kapıdan dönecekti. Fatma’yla bahçeye çıktılar. Aysel:

 -Anana seni sorduğum için bahçede konuşalım dedim. Murat’ı beklemeye zamanım yok. Belki de geç gelecektir. Akşam söylersin yarın konuşuruz.

-Ben olsaydım Murat’ı sorardım. Anam çok sevinirdi. Kız, çok merak ediyorum ne konuşacaksın. Gizlice buluştuğunuz günlerde konuştuklarınız yetmedi mi?

-Gizlice buluştuğumuz günler! Sen ne diyorsun? Bunları kafana takıp fazla meraklanma. Ben konuştuktan sonra Murat diyeceğini der.

 
Toplam blog
: 45
: 180
Kayıt tarihi
: 17.04.13
 
 

1961 Erciş doğumluyum. İlk öğrenimimi Erciş Emrah ilkokulunda tamamladım. Konya Ereğli İvriz Öğre..