Söğüt'te bir balıkçı restoran

Eşsiz koylarında, yeşille mavinin buluştuğu Marmaris'in kuzey batı yönüne doğru giderken Bozburun mevkiinden yaklaşık 45 - 50 km mesafede pek keşfe uğramamış bir beldedir Söğüt! Söğüt'ten aşağı, dağın eteklerine doğru kıvrılarak inen yolun bittiği yerde kıyı boyunca uzanan çakıllı plajı ile eski bir balıkçı kasabası çıkar karşınıza.

Burası, Cumhuriyet Mahallesi!
İlk defa bir Alman tarafından "Saranda Pansiyon" adıyla turizme hizmet vermeye başlayan bu belde de tarihi geçmişinin olmaması ile birlikte Bizans dönemlerine ait bir kaç yapı kalıntısına rastlamak mümkün. Hatta Yunanistan'ın 40. kilisesinin de burada inşa edildiği rivayet edilmekte… Büyük bir tesis yok şimdilik! Küçük çapta hizmet veren 3 tane pansiyon var sadece

Ulaşım için, Marmaris den günde iki kez sefer yapan minibüslerle gelinebildiği gibi denizden de yat ve özel teknelerle ulaşmak mümkün olabiliyor. Özel otomobilinizle gidecek olursanız, benim gibi yön probleminizde varsa ilk gidişte sıkıntı duyabilirsiniz. Çünkü yollarda çok fazla tabela ve yön işareti bulunmamakta…

Biz bu yıl da, sanırım! dördüncü kez, domuz gribinden dolayı Ankara da okulların ve dershanelerin tatil edilmesiyle, Yağmur'un ÖSS test kitaplarını da yanımıza alarak, bu kez 29 Ekim Cumhuriyet bayramında yine Cumhuriyet de idik! Diğer tesisleri denemediğim için servis ve hizmet kalitesini bilmem ama burada benim tercihim yine “Muhammet Usta’nın Yeri”

Burası küçük bir iskelenin ardından denize bakan, genellikle restoran ve konaklama hizmeti veren bir tesis. Kendi tuttukları balıkları günlük olarak pişiriyorlar. Bu yüzden, İster tava da isterseniz ızgara da balıklar her daim taze. Bir de tesisin arka bahçesinde kendi yetiştirdikleri servis öncesi hemen dalından yeni kopmuş, domates, yeşil biber, roka ve diğer garnitürler gerçekten de farklı ve doğal bir lezzet… Karides, kalamar gibi deniz mahsullerinin yanı sıra ege mutfağının vazgeçilmezi zeytinyağlılar, özellikle de deniz börülcesi de tarif edilemez enfes lezzetler arasında…

Muhammet Ustanın Yeri, öyle stil kaygısı filan olmayan hatta biraz ev havasında dekore edilmiş, bir aile işletmesi. Giriş kısmı balkon ve bahçe uzantısıyla dizayn edilmiş, restoran ve bar olarak hizmet veriyor. Tesisin yan tarafından rengarenk sardunyalar, begonvil, yaban gülleri ve zeytin ağaçlarıyla bezenmiş arka bahçeye doğru ilerlerken, portakal, limon ve nar ağaçlarının arasından dar merdivenlerden konaklama için üst katlara ulaşılıyor. Muhammet ustanın iş disiplininden mi yoksa aldığı öğretiler mi bilmem servis elemanlarının hepsi de saygı çerçevesinde samimi ve kaliteli bir hizmet sunuyor…

Bir de burası yıllar içinde dokusu hiç bozulmamış! yüzerken hâlâ balıkların ayaklarınıza dolandığı nadir noktalardan bir yer.
Tatilden herkesin beklentisi farklıdır muhakkak! ama burada insan kendini kuş gibi hafif hissediyor. Trafik yok, gürültü yok, size şehri hatırlatacak hiç bir şey yok! Gündüzleri yüzmek ve aksamları da karasal oyunlar veya kitap okumak dışında bir aktiviteniz de yok.
Ara sıra kumsal da gezinen bir traktör… Bazen de denizden gelen teknenin sesi… Sıkılanlar olabilir bu yüzden!

Tarihin babası Heredot “ Dünyanın en güzel gökyüzüne sahip Marmaris!” derken; hak vermemek elde değil! gerçekten
Çünkü günbatımı da bir başka güzel Cumhuriyet de…

Aksamları kent ışıklarının pırıltısından uzak gökyüzünde silme yıldızlar, yer yer geceyi aydınlatan yakamozlar ve ay ışığı geceye ayrı bir huzur katıyor Cumhuriyet de… Muhammet ustanın bahçesinden adeta aksam sefaları gibi buram buram etrafa yayılan Melissa çiçeğinin kokusunu duyumsarken de endorfin salgılıyor beyniniz siz farkında olmadan….iskele de şezlonga söyle uzanıp denizin doğal nağmeleri eşliğinde dalgaların armonisini dinlemek de ayrı bir keyif…Yani eğlencenin sınırlarını da burada yine sizin hayal gücünüz belirliyor…

Birde kıyıda tekne yapım atölyesi var. Şu mavi yolculuklara çıkılan tekneler var ya! işte bu atölyeler de imal ediliyor.

Birkaç günlük sakin ve huzurlu dinlencemizin ardından dönüş yolculuğumuz da Muhammet Usta ve mürettebatına teşekkürlerimizi sunarak sabah saatlerinde ayrılıyoruz yine Söğüt'ün kıvrımlı yollarından Ankara'ya dönmek üzere….
29 Ekim 2009